Globalleşme dedikleri şey çok şey değiştirdi.

İnsanların aile hayatından tutun da giyim kuşamına kadar, iletişim kurma biçimlerinden yiyip içtiğine kadar...

Dünyada artık bir şeyler çok hızlı değişiyor.

Yeni neslin deyimiyle ‘trendler’ günlük olarak farklı bir yöne evrilebiliyor.

Bu trendler bir dönemler “Zevkler ve renkler tartışılmaz” klişesini de yerle bir etti.

Artık öyle kendinize göre renk ve zevk belirleyip kafanıza göre takılmıyorsunuz.

Ve bu değişimler yeni yönelimler getiriyor.

Ve bu globalleşme bir çok şeye doyum da getirdi.

Mesela bir Eyfel Kulesi, bir Roma, bir New York eskisi gibi herkesin hayal edip de ulaşamadığı yerler arasında değil.

Artık herkes Avrupa’ya, Amerika’ya gidebiliyor.

Klişe mekanlara hemencecik ulaşıp sıkılabiliyor.

İstediğini yiyip istediğini giyinebiliyor.

Ve bu herşeyi elde etme alışkanlığı beraberinde sıkılganlığı da getirdi.

İnsanlar artık popüler yerlerde sıkılıyor.

Bu nedenledir ki yeni arayışlar var.

Ve bu arayışlar da farklı farklı algılar ile belirleniyor.

İnsanlar artık sıradaşı yerlere gidip sıradışı şeyler yemek istiyor.

Mesela ne oldu?

2012’de Maya takvimine göre kıyamet kopacak denildi.

O kıyamet bir tek Balıkesir’in Ayvalık ilçesine uğramayacak denildi.

Küçük Ayvalık bir anda gözde bir yer oldu.

Herkes oraya akın etti.

Kıyamet kopmadı ama Ayvalık Köyü’ne akın edenlerin de sonu gelmedi.

Aşı tuttu anlayacağınız!

Sonra farklı il ve ilçeler bu stratejiyi geliştirdi.

Gaziantep ‘gurme kent’ oldu. Gastronomi turizmi ile sanayisi, üretiminin üstüne bir sektör daha kattı.

Mardin binlerce yıllık mirası olan Eski Mardin evlerini yeniden pazarladı.

Şanlıurfa’da dünyanın en eski tapınağı olan ‘Göbeklitepe’ bulundu. Buna çalışıldı. O da tuttu. Şu anda turistler zirve...

Sonra Çanakkele 2018’i Troya Yılı ilan etti.

Avrupa’dan milyonlarca turist Troya aşkına Çanakkale’ye akın etti.

Yolu Van’dan geçen, Van’a turizm adına çok büyük şeyler yapan Münir Karaloğlu eliyle turizmin merkezinde önemli adımlar atıldı.

Antalya’da da 2018 yılı Perge Yılı ilan edildi.

Antalya’nın turistinin üstüne daha çok turist katıldı.

Bodrum gibi turiste doyan ve neredeyse kenti vatandaşı olmayan kent araçlarla yabancılar yetmezmiş gibi Türkiye turuna çıkarak Bodrum’u tanıtan tırlar araçlar oluşturdu.

Ve daha bunun gibi bir çok adım...

Bizim İranlı turistler gelsin diye ne büyük çabalar sarfettiğimiz süreçte Çeşme Kurban Bayramı için haddinden fazla bir doluluğa ulaşınca Türkiye’nin dört bir yanından akın eden isimlere ‘Artık gelmeyin, yeter!’ dedi.

Yani ilçe doldu taştı.

Gerçekten de yer kalmadı.

İşte bunlar hep pazarlama ile, algı ile, reklam ile oluyor.

Gelmek istediğim nokta ise şu:

Bizim de bu il ve ilçelerden geri kalmayacak kadar güzel değerlerimiz, zenginliklerimiz var.

Troya’ya, Perge’ye benzer büyük bir zenginlik de hemen yanıbaşımızda var:

Urartu!

Van’ı başkent yapmış ve binlerce yıl önce burada yüzyıllarca hüküm sürmüş bu medeniyetin hala bile eserleri bu kentte duruyor.

Bir yere gitmiş değil.

Bakmayın siz bizim kıymetini bilmediğimize...

Daha yeni bir kaç yıldır bir sahiplenme var.

Kazılar yapılıyor...

O medeniyet canlandırılmaya çalışılıyor...

Ama bu kadarı yetmiyor.

Haliyle güzel bir adım atıldı.

Diğer kentlede nasıl o kentle özdeşleşen tarihi adımlar atıldıysa, Van için de 2019 Urartu Yılı adımı atıldı.

Sosyal medyada uzunca süredir konuşulan o konuda resmi adımı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi attı.

Rektör Prof. Dr. Peyami Battal açıklama yaptı, çalışmaları başlatacağını söyledi.

Açıkçası olması gereken bir adımdı.

Şimdi Vanıllara düşen bu adımın destekçisi olmak, 2019’u Urartu Yılı ilan etme konusunda çalışmaları neticelendirip bunu iyi bir PR’a dönüştürmek.

Van bu işin ucundan iyi bir şekilde tutarsa iş ciddi boyutlara varabilir.

Böyle olunca da Van sadece İran’dan değil...

80’lerde, 90’larda olduğu gibi Avrupa’dan da Amerika’dan da turist çeker.

Tıpkı Urfa, Antep, Mardin gibi yerli turistin merkezi olur.

Bence bu işi sahiplenelim.

YYÜ’ye ve bu işte pay sahibi isimlerin bu çabasının parçası olalım.

Bence çok güzel olur.

Bir düşünün derim.