Türkiye için büyük öneme sahip 31 Mart 2019 yerel seçimlerine az bir süre kala seçim ortamı iyice ısınmaya başladı. Yerel yönetimlerin gelişmiş ülkelere ve şehirlere toplumsal yaşam açısından büyük katkısı olduğu gerçeği bu seçimin Van için de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Bugün belediyecilik anlamında Eskişehir ili köşe yazımıza konuk, Van’ımıza ilham olsun.  İç Anadolu’nun gözbebeği Eskişehir Türkiye’de ideal belediyecilik ve şehircilik anlayışı denildiğinde akla gelen ilk şehirlerden bir tanesi. Kentsel gelişim açısından Türkiye ve Dünya çapında birçok ödüle layık görülmesi bunu destekler nitelikte. Bir şehirde Eğitim, Kültür, Sanat, Doğa, Turizm, Yaşama ve Yaşatma gibi konularda projeler yapıp; yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır dersen o şehre insanlarda gelir ödüllerde. Buyurun bir şehri ayağa kaldıracak ufak dokunuşlar köşemize;

Bu ödülleri Eskişehir iline kazandıran projelerden biri şehrin merkezinden geçen ve ekoturizm açısından tabiri caizse etinden de sütünden de yararlandıkları Venedik’i anımsatan dillere destan akarsuları Porsuk Çayı, ikincisi de Bilim, Sanat ve Kültür çatısı altında yeşeren Eskişehir’in Disneyland’ı olarak adlandırılan Sazova Parkı’dır. Şehir adeta bu iki proje etrafında organize edilmiş.

Demek ki akarsu kanalları içlerinden geçtikleri şehirlere sadece su getirmiyor.  Akarsular doğal kaynak değeri taşıma, biyolojik çeşitliliği destekleme, yabanıl türler için habitat oluşturma, ekolojide sürekliliği sağlama, rekreasyon alanların potansiyelini yükseltme gibi imkanlarla adeta kentlere hayat veriyor.

Doğu Anadolu’nun kutup yıldızı, kadim şehrimiz Van’ın merkezinden geçen ismini Akköprü mahallesinden alan, İnci Kefallerinin meşakkatli bir yolculukla üreme adına uğradıkları, birçok bağa, bahçeye, kuşa, böceğe hayat vermesiyle bilinen, 10 km uzunluğuyla önemli akarsularımızdan biri olan Akköprü Deresi aslında Van için biçilmiş kaftan.

Derenin konum olarak şehir merkezine yakınlığı, İş Merkezi, AVM’lere ve bir çok fonksiyonel ihtiyaçların karşılandığı alanlara yürüyüş mesafesinde olması önemini daha da arttırmaktadır.

Van’ın yeşil alan ihtiyacı, şehir kalabalığı göz önüne alındığında şehre adeta can suyu verecek Akköprü Deresine Porsuk Çayı modeli uygulanmalıdır.

Nasıl mı?

1-İlk olarak Akköprü Deresinin debisi yükseltilmeli, çamurdan ve atıklardan arındırılıp ıslah çalışması yapılmalı, Büyükşehir Belediyesi tarafından daha önce yapılan peyzaj çalışmalarının devam etmesi için her kesim destek vermeli, 

2- Derenin ‘Defterdarlık Caddesi ile İpek Yolu Caddesi’ arasında kalan kısmında su tutma ve düzenleme çalışmaları yapılıp, dere suyu seviyesini kontrol edecek bir mekanizma kurulmalı,

3-Akköprü Deresinde İnsanlar suyun ve yeşillendirilmiş alanların keyfini çıkarabilsin diye dere yatağına uygun turistik tekneler, gondollar ve botlar getirilmeli. İnsanlar bu su araçlarıyla Ring Turları atabilmeli,

4- Dere boyunca insanların eğlence, dinlenme, yeme, içme gibi ihtiyaçlarının karşılanabileceği rekreasyon alanları inşa edilmeli, insanların zaman geçirebileceği bir yaşam alanı oluşturulmalı,

5- Pırıl pırıl akacak bir derede İnci Kefallerinin Nisan-Temmuz aylarında yeniden üremesiyle göç sürekliliği sağlanmalı,

6- Akköprü Deresinin yakın lokasyonun da bulunan, geçtiğimizde günlerde Vanlıların çabası sonucu satışından vazgeçilen Eski Devlet Hastanesi yerine de ‘İnci Kefali Bilim Kültür ve Sanat Parkı’ adında bir park yapılmalı,

7- Bu ikili kombinasyonla Hıdırellez etkinliklerinin Akköprü Deresinde, İnci Kefali Festivalinin de ‘’Bilim Kültür ve Sanat Parkı’’nda yapılması yeni destinasyon alanlarının oluşmasını sağlayacaktır.

Düşünsenize şehrin yoğunluğundan sıkıldığınız bir akşam vakti Akköprü Deresine gidiyorsunuz, derede berrak bir su akıyor, İnci Kefalleri suyun akışına karşı uçuşuyor bu büyülü yolculuğu seyrediyorsunuz. Etraf cıvıl cıvıl, İnsanlar Hıdırıllez Bayramı nedeniyle dereye dileklerini bırakıyor, az ileride çocuklar sevinçten kahkahalar atıyor, yetişkinler çocuklaşıyor, yaşlı teyzeler banklarda oturmuş kazak örüyor, kediler, köpekler yeşilliklerde koşturuyor. Semaverde sular fokur fokur kaynıyor çaylar demleniyor kaçak çay kokusu etrafı sarıyor. Tam o sırada ağaçların arasından bir kaval sesi geliyor; Sessiz ol !!!

Sokaklar da çalgı çalan gençlerimiz Feqîyê Teyran’dan ‘Ey Dilbere’yi söylüyor.

Li baxê min bû zivistan   
Ay dîlberê dem gulîstan
Çilmisî gul bax û bistan
Wêran ezim malêm xirab…

Bağ, bahçeler, bostanlar, çicekler solmadan, İnci Kefalleri “Mala me xirabu” (evim yıkıldı) demeden çözüm bulmak zorundayız. Unutmayalım ki bu şehrin derdi de biziz dermanı da.

Daha fazla ne olabilir ne söylenebilir demeyin. Oluyor. Dahası da oluyor, Daha fazlası da. Neyse, çay var mı?

Kalın Sağlıcakla…