İnsanoğlu nedense küçük hesaplar yapar. Yaptığı küçük hesapların sonunda amacına ulaşırsa mutlu olur. Halbuki ömrünün sonunda yaptığı küçük hesapların ona getirilerini hesapladığı anda karşılaşacağı manzara çok şaşırtıcı olur. Çünkü yaptığı ucuz hesapların sonucunun çok ta anlamlı olmadığını görür. Ancak bu hesaplamanın ona bir faydası olmaz. Çünkü iş işten geçmiştir.

***

Temel yargılanmış.

Suçunun ağırlığı nedeniyle idam cezasına çarptırılmış.

Hakim son sözlerini söylemesini istemiş.

Temel, "Buda bana ders olsun!" demiş.

***

Dolayısıyla son pişmanlığa yakalanmamak için şimdiden tedbirli davranıp ucuz hesapların peşinde koşmamak lazım. 

Eski zamanların birinde bir köylü kendi köylerinde buğday olmadığı için karşı köye buğday almaya gitmiş. O zamanlar buğday çok önemli. Buğdayınızı alıyorsunuz eve getirip türlü bulgur çeşitlerine, una çeviriyorsunuz. Köylü sabah erken kalkıp binekleri ile (kendinin ve komşudan aldığı eşekler) beraber buğday almak için karşı köye gitmek üzere yola çıkmış. Bir süre yol aldıktan sonra karşıdan gelen bir adam görmüş. Yakınlaşınca selam vermiş (Selamın bilinenden farklı anlamı var. Selam verince karşıya “Benden sana zarar gelmez o da selamı alınca benden de sana demiş oluyor)karşıdaki de selamını almış ve sormuş:

-Hayırdır nereye gidiyorsun.

-Buğdayım bitti karşı köye gidip buğday alacağım.

-Bak arkadaş seni uyarıyorum; buğday satan kişi babamdır. Dikkat et sakın seni aldatmasın!

Adam tuhaf olmuş. Kendi kendine “Bir kişi babası için böyle bir şey söyler mi; söylüyorsa bir bildiği vardır. Onun için dikkatli olmalıyım,” deyip uyardığı için teşekkür edip yoluna devam etmiş. Bir süre sonra köye varmış. Buğday satan adamın evini kolayca bulmuş. Ev sahibi çok güzel karşılamış. Yemek ikram etmiş. Ama bizimki aldatılmamak için çok dikkatli davranıyor. Çay ikram edip bizim adamın dinlenmesini sağlamış. Çay faslı bittikten sonra adamın almak istediği buğdayı söylemiş. Ev sahibi kısa bir hesap yaparak ödeyeceği parayı aldıktan sonra adama “Karşıda ambar var, oraya git ve buğdayını al.” Demiş. Köylü ambara gidip sağa sola bakmış kimsecikler yok. Kendi kendine “Bu nasıl aldatma anlamdım,” diyerek buğdayı yüklemeye başlamış. Bir teneke, iki teneke, üç teneke...bakmış yine kimsecikler yok bir teneke fazla yüklemiş. Yine etrafına bakmış kimsecikler yok. Yükleme tamamladıktan sonra köyüne dönmeye koyulmuş. Köyden çıkıncaya kadar üzerinde bir tedirginlik vardı. Ancak köyden çıktıktan sonra tehlikeyi atlattığı için türkü söyleye söyleye gidiyormuş. Bir süre sonra sabah karşılaştığı adamın oğluyla tekrar karşılaşmış. Selam kelamdan sonra oğul köylüye sormuş:

-Babam seni de aldattı mı? Adam kendinden emin bir tavırla:

-Ne aldatması; esas ben onu aldattım. Deyince adamın oğlu:

-Eyvahh seni o kadar da uyardım. Demek ki sen de aldandın...