Kadim tarihlerden beri kavga eden, çatışan veya savaşan tarafları toplumdaki saygın, erdemli, ilimde derinleşmiş insanlar uzlaştırmaya, barıştırmaya çalışmışlardır. İlimde derinleşen dindarlar, kan dökülmesi önünde tarih boyunca hep caydırıcı bir güç ve bariyer olmuşlardır.

 

Barış talebi, insanın kemal mertebesidir. Barış, selam, esenlik ve İslam aynı kökenden gelmektedir. Hepsinin temel hedefi insanlığın özgür bir şekilde güvende ve mutlu olmasıdır. Dini referanslı barış talebini, yine bu konsept içerisindeki dindarların daha yüksek bir sesle dillendirmesinden daha doğal bir şey olamaz.

 

Barış çağrısını en çok dinden, imandan, hak, hukuk, adalet, vicdandan, Allah, peygamber, Kuran, mazlum, şehit gibi kavramları sürekli gündemde tutanlar diğer insanlara nazaran daha sağlam bir duruşla savunması ve gereklerini yerine getirmesi gerekiyor. İslam ile birlikte bütün dinin öğretileri, insani değerler bize bu yöntemi yani barışı emreder. Fitnenin insan katletmekten daha kötü olduğu perspektifiyle barışın güzelliğini fenomen haline getiren İslam, insan hayatına büyük önem verir ve bir insanın ölmesini bütün insanlığın ölmesine eşdeğer görür.

 

Dünyada din adına cinayet işleyenlerin Emevi İslamcılığı saplantısı, yozlaşması, sapması olduğunu da unutmamak lazım. Devletin, egemenliğin ve gücün sadece insanın mutluluğu ve kemali için olduğu ilkesini ortaya koyan dini normlar, insanın canına, malına ve inancına kefil olur ve bunları koruma altına alır. Dolayısıyla iki devlet, ulus, kabile, kesim ve gurup arasındaki fitne ateşini söndürmenin ibadetlerin en büyüğü olduğunu deklere eder. Kaostan yararlanıp bir insanı öldüren, öldürtenin bütün bir insanlığı öldürmüş ve öldürtmüş gibi olduğunu hükme bağlar.

 

Yeniden çatışma sürecine girilmiş olması bizi de ciddi anlamda etkileyeceği hakikatinden yola çıkarak, Van’da Sivil Toplum Örgütleri temsilcileri olarak  “Barış” taleplerimizi sembollük bir yürüyüşle dillendirdik. Yetkililere barış taleplerimizi içeren mektuplar gönderdik. Bir iki istisnanın dışında bütün STK’lar bu yürüyüşte yer aldılar. Van’da etkili bir etkinlik olduğunu düşünüyorum. Allah insanı barış fıtratı üzerine yaratmıştır.

 

Savaş, çatışma ve kavga hali hem bireysel hem toplumsal olarak fıtrata terstir, erdemin karşıtı ilkelliktir. İnsani, ahlaki değil. Savaşlar her zaman insan hakları ihlallerini, zulümleri, zorbalıkları, haksızlıkları, hukuksuzlukları de kendisiyle birlikte getirir. Barış, selam, esenlik ve İslam aynı kökenden gelmektedir. Hepsinin temel hedefi insanlığın özgür bir şekilde barış ve mutluluk içerisinde güvende yaşamasıdır. Çünkü savaşlar, insanların iyilik üzerine olan hallerini, adaleti, hakkı dışarda bıraktıkları zamanlardır. Dinler, bir insanın öldürülmesini bütün insanlığın öldürülmesine eşdeğer görür.

 

Dinde insanı yaşatmak, can kurtarmak esas iken savaşlar tamamen insanı, çevreyi, doğayı bitirmek, imha etmek üzeredir. Savaşların bir diğer kötü yanı da sosyal statü ve maddi durumları düşük olan, hayata zaten zar zor tutunan, insanların sahip olduklarını da kaybettiren, canını, malını, inancını tehlikeye sürükleyen bir konumdur. Yani savaş, yine belli bir kesime yansır, bunu "evlatlarını kaybeden" ailelerinden de görebiliyoruz, zira kaybedenler, evlerine ateş düşenler hep yoksul ve mustaz’af kesimden insanlardır.

 

Tarih boyunca savaş kararını verenler egemenler, güçlüler olmuş, ancak ölenler hep mahrum ve yoksul kesimden olmuştur. Bütün bu sebeplerden dolayı en kötü barış en iyi savaştan iyidir. Hiçbir savaş kıyamete kadar sürmez. Son günlerde tehlikeli bir sürece giren çatışmanın, tarafların kontrolünden çıkacak şekilde daha geniş alanlara yayılmasına izin verilmemelidir. Kanı akıtılan, tabuta düşen her gencin, acısından, vebalinden daha büyük bir yük olamaz. Bütün bu acıların herkesten daha çok analara ve kadınlara dokunduğunu da unutmamalıyız.

 

Anadolu’da ölünceye kadar karalar bağlayanlar yine evlatlarını uzak diyarlarda ölüme gönderen bu yoksul analar olmuştur. Büyük zorluklarla yetiştirdikleri evlatlarını, egemenlerin ihtiraslarına, kaprislerine, egolarına kurban verdiklerinde, bir ömür boyu onların acısıyla kıvrandıkları ve gözlerinden sürekli yaş aktığı tarihi bir gerçektir. Savaşların görünmeyen bu yüzü dolayısıyla da olsa bir an önce barış sağlanmalı ve anaların yüreklerinin yangın yerine dönüştürülmesine son verilmelidir.

 

Van’da Sivil Toplum Örgütleri olarak “Barış” çağrılarımızı kesintisiz bir şekilde yapmaya devam edeceğiz. Bu toprakların Suriye ve diğer ülkelerdeki gibi savaş yangınıyla yakılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu vesile ile bir kez daha söylemek gerekirse; barışa karşı düzenlenen bu komplonun bertaraf edilmesinin yollarından biri, PKK’nin karşı tarafın kaprislerine, kibrine ve bahanelerine bakmadan tek taraflı olarak yeniden barış ilan etmesi ve silahlı güçlerini ülkesinin dışına çekeceğine karar verdiğini açıklamasıdır.

 

Diğer yandan eğer egemenler gerçekten savaşın acısının altında kalacaklarını düşünüyorlarsa, yeniden barış taleplerini dillendirmesi için Öcalan’a özgür bir ortam oluşturmalarının gerektiğini akıllarına getirmelidirler. Televizyondan yapacağı bir barış çağrısının ülkeyi yeniden normalleştireceğinden kuşku yok.

 

Evet, bir kez daha diyoruz, “Barış bütün savaşların efendisidir”.