Lafa gelince mangalda kül bırakmayan bir milletiz elhamdülillah.

Mesele memleket olunca ve mesele uzaktan konuşmak olunca Allah ne verdiyse konuşuyoruz.

Oturduğumuz yerde konuşuyoruz.

Van’da yaşayan da akıl veriyor, Van’dan göç edip başka şehirlerde yaşayıp kente uzaktan bakanlar da.

Söylediklerimiz hep aynı.

Van dünyanın en güzel şehri.

Dünya’da Van, ahirette iman.

Doğu’nun Paris’i.

Türkiye’nin göz bebeği.

Falan.

Tüm bu güzellemelere rağmen uzun yıllardır birçok şeyden mustaribiz ne gariptir.

Yıllarca kendimize hep çok güzel şehir deyip durmuşuz dünyanın en güzel şehirlerinde olması gereken birçok şeyden mahrum kalmışız.

Dünyanın en güzel doğasına sahip iken bu doğanın kıymetini bir türlü bilemiyoruz mesela.

Van Gölü’ne ihanet ediyoruz.

Doğru düzgün koruyamıyoruz.

Aşırı kirletiyoruz!

İhanet ediyoruz.

Her gün tonlarca atık ile harap ediyoruz.

En güzel doğaya sahip çıkmak böyle değil mesela.

Bu bir.

Tarih var.

Koca bir tarih.

Bu kent koca bir mirasın sahibi.

Baktığınızda kaçını görüyorsunuz?

Kaç tanesine sahip çıktığımızı söyleyebiliyorsunuz.

Birkaç taneden öteye gidemiyoruz.

5 bin yıldır yaşamın devam ettiği bir kentte sadece bir tarihi Tekel Binası’na takılmış gidiyoruz, ona bile sahip çıkamıyoruz.

Tarihe sahip çıkmak böyle olur mu?

Türkiye’nin en kadim şehirlerinden birisinin kaderi bu mu olmalı?

Olmamalı.

Oysa ki bunların tamamı bir türlü master planını çizemediğimiz turizm işinin bir parçası.

Bu iş sahiplenme ile olur.

Lafta sahiplenilip uygulamada sahiplenmiyoruz ama.

Bir diğer eksiğimiz kentli olmak.

Dünyanın en güzel şehri diye alıştığımız şehri kötülemiyoruz ama bir türlü modern bir kent olamıyoruz.

Sıkışıp kalmışız.

Caddelerimiz, sokaklarımız daracak.

Açılamıyoruz, büyüyemiyoruz.

Bir türlü kent olamıyoruz.

Nüfusta koca bir kentiz, ama görünüştü olmuyor.

Hep aynı yerde dönüp duruyoruz.

Bu da bizi istenilen yere getiremiyoruz.

Neredeyse 10-15 yıldır hep aynı konuları konuşuyoruz.

Ama bir otogarımız, çevre yolumuz, stadyumumuz hala yok.

Oysa ki biz bunları konuşup zaman kaybettiğimiz süre içerisinde birçok kente bunların alası yapıldı.

Bunlar bir tarafa…

Kentler mega projelere ulaştı.

Biz hala aynı şeyleri konuşuyoruz.

Sadece bunlar mı?

Hayır…

Siyasette zayıfız.

Sivil toplum kuruluşları konusunda zayıfız.

Kentli olma konusunda, kentine sahip çıkma konusunda zayıfız.

Tek yaptığımız adam harcamak, bir birimizi yıpratmak.

Onun dışında çok da dişe dokunur bir şeyler yapmıyoruz.

Oysa ki yukarıda saydığım tüm şeyler bir sahiplenme, bir işbirliği ile olacak şeyler.

Anlayacağınız yıllardır söylemekten dilimizde tüy bitti.

Unumuz var, şekerimiz var, yağ var.

Ama helvacımız yok.

O helvacıyı da hep dışardan bekliyoruz.

Birileri gelsin bize helva yapsın diyoruz.

Olmuyor.

Bu işi biz yapmadıkça, biz bu helvayı karmadıkça bu iş olmayacak.

Olmayacak bir yerlere varmayacağız.

Hep aynı yerde sayıp duracağız.

Bir kez daha hatırlatayım istedim.

Kalın sağlıcakla.