Nihayet bitiyor.

Kırk sekiz saat sonra yüksek sesle kafa şişiren seçim müziklerini duymayacağız,

Şehir şehir dolaşan siyasilerin de yüksek perdeden sundukları o vaatlerini.

Gönül isterdi ki normal bir seçim süreci yaşamış olsaydık. Fakat ne yazık ülkemizde bunu dilemek pek de mantıklı gelmiyor.

Bitse de kurtulsak diyenlerin sesi seçim müzikleri kadar yüksek olmasa da epey şiddetli.

Oy için kapışan siyasilerin restleşmesinden, birbirini suçlamalarından o kadar bıktı ki vatandaş.

Geleceğin kaygısında olan vatandaşın istekleri ikinci planda kalıyor bu manzara karşısında.

Hatta iş o kadar ileriye vardı ki seçim meydanlarında projeler yerine sinevizyonların izletildiği bile oldu. Yazık.

Olması gereken bu değil. Parti fark etmeksizin hiç kimsenin bir başkası ya da rakibi olacak kişinin geçmişi üzerinden oy toplama gibi bir görevi olmamalı.

Karalamalar, suçlamalar, kuyu kazmalar vatandaşın derdine çare olmuyor maalesef.

Zaten ekonomik sorunlardan yeterince bunalan vatandaşı bir de bu gereksiz polemikler iyice bunaltıyor.

Toplumun sinir uçlarıyla oynarcasına her meydanda adeta bir ritüele dönüşen konuşmaların vatandaşı gerdiği açıktır.

Artan işsizliğe, her gün pahalılaşan hayata 'dur demenin' elzem olduğu ve bunun için çözüm üretilmesinin hayati olduğu bir süreçte siyasilerin kavgasını dinlemek vatandaşı ciddi şekilde geriyor.

Özellikle bu son seçim süreci artan ekonomik sorunların da etkisiyle hükümetin eli zayıfladı. Dolayısıyla hükümet yetkilileri ekonominin geldiği durumu, işsizliği, hayat pahalılığını mümkün oldukça meydanlardan uzak tutmaya çalışıyor. Her şey yolundaymış gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Madalyonun bu yüzünü ısrarla gösteriyorlar.

Ama faydası yok. Meydanları dolduranların iki yüz gram çay için giriştikleri kavga durumun vahametini ortaya koyuyor. Bu da madalyonun gösterilmeyen yüzü.

Seçim nasıl geçerse geçsin madalyonun ikinci yüzüyle karşı karşıya olacağımıza yönelik kanaatler ekonomistlerce dile getiriliyor.

Seçimlerin ülke ekonomisine büyük etkisi olduğu düşünüldüğünde seçim öncesi havanın seçim sonrası olmayacağı gibi bir senaryo konuşuluyor. Borsanın dinamiği gün geçtikçe kararsızlaşıyor. Bu da bu senaryonun içindeki yerini kuvvetlendirmişe benziyor ve ekonomistlerin tezini güçlendiriyor. Umarım ekonomistler yanılır.

Bu bakıma vatandaş kaygılı. Kaygılı olduğu için de bir an önce bitse de kurtulsak bu seçim sürecinden diyor. Ekonomik sorunların yaşandığı tüm seçim süreçleri sancılıdır. Bu sancılarını dozunu azaltmak ve ortadan kaldırmak yerine birbiriyle kavga eden siyasileri gören vatandaş gerilmesin de ne yapsın?

Emin olun artık bu durumdan kurtulmak istiyor insanlar. Sosyal medyayı az çok takip eden bunu rahatlıkla görebiliyor. Savaşa gitmiyoruz seçime gidiyoruz diyen insanların sesini duyabiliyorsunuz.

Ama siyasiler bir kaç oy ya da birkaç belediye kapmak için asıl konuşulması gerekeni bırakıp kavga gürültü çıkarıyorlar. Doğrusu bıktık bu kavga dilinden. Birazcık yapıcı birazcık bütünleştirici bir dil kullanmak niye bu kadar zor geliyor?