Sanırım yavaştan da olsa baharın gelişini hissediyor gibiyim.

Eskiler çatıdaki buzlar erimeye başlamışsa bahar yakındır derler.

Buzlar erimeye başladı, damlalar seri şekilde düşüyorlar yere.

Aylardır hasretini duyduğumuz güneş az da olsa yüzünü göstermeye başladı. Kendi tabirimizle kara kışı geride bıraktık.

Her ne kadar dört mevsimin yaşandığı bir coğrafya denilse de iki mevsimin tahakkümü daha ağırlık kazanmakta. Altı aylık kış serüvenini çıkardıktan sonra geriye çok da fazla mevsim kalmıyor haliyle.

Hazır bahar havasını solumaya başlamışken havadan sudan konuşmak icap etti nedense. Biraz iklimlerin insan üzerindeki etkisine değinmek istiyorum.

İklimlerin coğrafya üzerindeki birçok farklı yansıması vardır. Bitki örtüsünden ekonomiye, yetiştirilen tarım ürününden insan psikolojisine değin birçok özellikte etki yaratmaktadır.

İnsanı yaşadığı çevreden, içinde bulunduğu, yaşadığı iklimden bağımsız düşünmek mümkün değildir.

Bitki örtüsü ile iklim arasında doğru bir orantı olduğu gibi insanın iklimle olan ilişkisinde de bir benzerlik söz konusudur.

Sert karasal iklimin insanı ile ılıman bir iklimin insanı ruh hali bakımından farklılık gösterebilir.

Asabi ve karamsar bir ruh hali bulutlu, kapalı bir iklimin ürünüdür.

Güneşli sıcak bir iklim enerjik ve pozitif bir etki yaratır.

Tarihe baktığımızda iklimlerin savaş sebebi bile olduğunu görebiliriz. Rusların sıcak denizlere inme isteği bunun açık örneğidir. Hep daha iyi bir iklimin hayali uğruna pek çok savaş verilmiştir. Günümüzde bile bu geçerliliğini korumaktadır.

Neyse konuyu çok saptırmayalım ve gerçek şu ki Ruslar soğukkanlı insanlardır.

Sadece tarihle sınırlı değil. Edebiyatta da bunu görmek mümkün.

Orhan Veli'yi hatırlayalım. Ne diyordu?

"Beni bu güzel havalar mahvetti" diyordu.

Ve o güzel havalarda aşık olduğunu söylüyordu.

Bizi nasıl etkiliyor bu havalar?

Bu havalarda aşık olunacak bir durum yok elbette.

Soğuk, uzun bir zaman diliminin insan psikolojisi üzerindeki negatif bir etki bıraktığını söylemek yanlış olmaz herhalde.

Soğuk bir iklim doğal olarak insanı eve hapseder. Sosyal yaşamın akışını keser.

Güneşli bir günde yapılan bir yürüyüşün keyfini bulutlu, kasvetli havadan bulmak mümkün mü?

Güneşli bir günde yapılan bir pikniğin tadına doyum olmaz.

Rüzgarlı ve fırtınalı bir günde kimse keyiflenip piknik yapmak istemez sanırım.

Veya yağmurlu bir günü kimse sahil kenarında geçirmek istemez. Yağmurun yağmasını romantik bulanları saymasak tabii.

Ama güneşli ve masmavi bir gökyüzü varken kimse de içeride durmak istemez.

‘Hava değişimi’ diye nitelendiren bir tabir var gündelik yaşamda. Hatta bazı hastalara doktorlarca tavsiye edilir. Çünkü değişik bir hava, farklı bir iklim farklı duygular hissettirir insana .

Uzun soluklu bir kışın ardında bahar iyi hissettirecek diye düşünüyorum.

Hepimizin buna ihtiyacı var.

Biz buna değeriz.

Biz altı ayın kışına dayananlar olarak bunu hakkediyoruz.

Fakat işin ilginci şu ki bahar bu sene Mart’ın sonundan sonra başlayacakmış deniliyor.

Mart’ın sonu baharmış deniliyor.

Yok daha neler!!!