Çin’den dünyaya yayılan Korona Virüs’ü gündemi belirlemeye devam ediyor.

Birkaç ay öncesine kadar dünyanın farklı gündemleri varken, şimdi sadece Çin değil, neredeyse tüm ülkeler tek bir tehditte karşı mücadele veriyor.

“Çin bize çok uzak, gelmez” diyebilecek tüm ülkeler Çin’in savaştığı Koronavirüs’üne karşı çetin mücadeleler veriyor.

Çin’in yanı başındaki komşuları başta olmak üzere dünyanın öteki ucundaki ülkelerde bile bu durum hâkim.

Üstelik şimdi artık olay bizi de yakından ilgilendiren bir noktaya geldi.

Çin ve Kore’den sonra en büyük hızlı yayıldığı ülkelerden birisi İran olmaya başladı.

Geçtiğimiz haftadan bu yana İran’ın gündeminde olan salgın, şimdiye kadar 20’ye yakın can aldı ve yetkiler virüsün İran’ın birçok kentine yayıldığını ve yüzlerce insana bulaştığını söylüyor.

Hatta öyle ki devlet yetkilileri bile aynı durumda. Şimdiye kadar Sağlık Bakan yardımcısı, Bakan sözcüsü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı gibi birçok üst düzey isim de korona virüs salgınına yakalananlar arasında.

Haliyle bizde de müthiş bir panik var.

Mesele İran olunca akla ilk gelen kent biziz.

Malum İran’dan ülkemize giren yiyecek içecek de, İranlılar’ın kendisi de en çok bizim üzerimizden Türkiye’ye giriyor.

Her ne kadar salgının patlak verdiği Kum kentinin bize bin kilometrenin üzerinde bir uzaklığa sahip olduğu söylense de virüs bu olduğu yerde durmuyor.

Çin’den dünyanın öbür ucuna ulaşan virüs oradan buraya da rahatlıkla gelir elbet.

Lakin burada büyük bir sorun var.

Henüz Türkiye’de görülmeyen o salgın, Türkiye gelmeden çok önce panik havası kentimize ulaştı.

Daha ortada bir şey yokken bir anda büyük bir panik yaşandı.

Yoğun baskılar ile kapıların kapanması gündeme geldi.

“Kapansın mı? Kapanmasın mı?” tartışmaları sürerken bizim ne dediğimize bakılmaksızın Bakanlık kararını verdi zaten.

İranlı olan tüm kapılar kapatıldı, tedbirler hızlandırıldı.

Buraya kadar her şey normal…

Kapı kapatılması gerekiyorsa kapatılır elbet.

Her ne kadar bunun üzerindeki tartışmalar ve farklı yaklaşımlar sürse de Vanlılar’ın genelinin istediği oldu.

Fakat kapı kapanmasına rağmen panik bitmedi.

Van kamuoyunda toplumu germek için fırsat arayan kesimler büyük korku yaymaya devam etti.
Sınırların kapandığı, İranlılar’ın alınmadığı, virüsün de henüz bulunmadığı bir süreçte halk arasında “şu kadar kişi öldü” gibi mesajlar yayılmaya başlandı.

Hastanelerde alınan tedbirler, karantina ve ölümler varmış gibi gösterildi.

Kurumlar, hastaneler, yetkililer “Yok” demesine rağmen vatandaş arasında ısrarla bir virüs olduğu korkusu yayılmaya devam etti.

Halen bile ortada bir salgın olmamasına rağmen vatandaşlar farklı iddialar üzerinden tartışmaya devam ediyor.

Öyle ki, o virüsün Van’da olduğuna ikna etmek için çetin bir mücadele veriliyor?

Peki, buna ne gerek var?

Kimseyi korkutmaya gerek yok.

Lakin Çin’den hiç olmayacak yerlere ulaşan bu virüs Van’a da gayet tabi ulaşabilir.

Ve ayrıca…

Çin’de 3 bine yakın can alan o virüs yavaş yavaş da tanınmaya başlandı.

Uzmanlar özellikle uyarıyor.

Alınacak tedbirler var.

Hastalığa yakalanmamak mümkün…
Hastalıktan sakınmak mümkün…
Hijyen önemli, eller bol bol yıkanmalı, toplu alanlardan uzak durulmalı gibi birçok uyarılar yapılıyor.

Ayrıca…

Hastalığın aslında grip kadar öldürücü olmadığı, sadece gripten daha hızlı yayılan bir virüs olduğu söyleniyor.

Üstelik öyle salgına yakalanan herkesin de ölmediği, bu hastalığın tedavi edilebilir bir hastalık olduğu (eğer çok ciddi kronik bir hastalığınız yoksa) da söyleniyor.

Anlayacağınız hızlı yayılan ve korku yayan bir hastalık olsa da bu hastalık için tüm dünya ciddi bir mücadele veriyor.

Dört bir koldan hastalığı bitirmek için hazırlıklar yapılıyor.

Yani öyle ya da böyle, Van’a geldikten sonra ya da gelmeden bu hastalık bir şekilde bitecek.

Ama mesele hastalık gelse bile bu panik havasını, bu korkuyu yenmek…

Net söylüyorum.

Bu panik ve korku havası sürerse daha hastalık gelmeden biz kayıplar vereceğiz.

İnsanlar evlerinden çıkmaz oldu.

Virüsün korkusunun sokaklarda gezdiği kentte insanlar sokağa çıkmaz oldu!

Yahu ne oluyoruz?

Daha ortada bir şey yok!

Kapılarda sahra hastaneleri kuruldu.

Tedbirler üst düzey.

Şu aşamada bir salgın yok!

Bunu en üst perdeden sağlık bakanı da defalarca söyledi.

Bir kez daha söylüyorum:

YOK!

Haliyle insanları bu kadar korkutmaya gerek yok.

Hastalığın ciddi anlamda yayıldığı İran’da bile insanlar ve yöneticiler daha rahat ve toplumu rahatlatma noktasında çok daha sakinken bizdeki bu telaşı anlayamıyorum.

Bu işin sadece bugünü yok.

Yarını da var.

Ertesi günü de var.

Dediğim gibi bir şeklide bu virüs bitecek ve bu virüsün hem canımıza hem malımıza zarar vermesinin yanında biz bu işin yarınını düşünmemiz gerek.

Sakin olacağız.

Tedbirimizi alacağız.
Tevekkül edeceğiz ve inşallah bu süreci kayıpsız atlatacağız.

Ama şimdiden evi telaşa vermeyelim ki, bu kentin yarınında, ertesi gününde de kentin kayıpları büyümesin.

Nihayetinde herkes nasılsa biz de öyle olacağız.

O yüzden…
Lütfen.

Sakin olalım, sakin kalalım!

Panik yok.