Bilindiği üzere yakın bir zamanda Edremit Belediyesi ilçenin turizm potansiyelinin gelişmesi için yapılabilecekleri şehrin turizmcileri ile bir araya gelerek masaya yatırdı. Bildiğim kadarıyla toplantıya seyahat acenteleri, otel yetkilileri ve turizm anlamında söz sahibi olan birçok kişi katılmış. Gerek Edremit’in gerekse Van’ın bu tür toplantılara gerçekten ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz. Edremit’de de yakın bir zamanda açılan halk plajı ve binicilik merkezi hakkındaki izlenimler merak edilmiş olmalı ki böyle bir toplantıya ihtiyaç duyulmuş.

 

Bende konuya hâkim olduğum kadarıyla birkaç mevzuyu dile getirmek isterim. Şüphesiz ki şehrin en büyük turizm geliri İranlı Turistlerin Van’a yaptığı ziyaretlerdir. Mart Ayı’ndan bu yana şehirde kalarak adeta şehrin turizmini ayakta tutmaya çalışan İranlılar turizm anlamında söz sahibi olan birçok kurum ve kuruluşun ilgisizliğine rağmen Van’a olan hayranlıklarından vazgeçmiyorlar.

 

Peki ya biz ne yapıyoruz? Tabi, hep topu yetkililere atıp, ‘Bu kurum çalışmıyor, şu adam görevinin hakkını vermiyor.’ Gibi ifadeler kullanmak, kısacası sadece kınayıp kenara çekilmeyi alışkanlık haline getirmek sorunları çözmeye yetmez. Elbette ki bu sözleri kaleme alırken turizm potansiyelimizi geliştirmek adına atılması gereken adımlarda pasif kalan kurum ve kuruluşlara destek vermeyi amaçlamıyorum. Hani bir mesele vardır ‘Hırsızın hiç mi suçu yok?’ diye, benimki de o hesap: ‘Vatandaşın hiç mi görevi yok?’

 

Evet, Van Halkı olarak bizim de üzerimize düşen şeyler olduğunu, bizim de bu yolda kendimizdeki eksikleri gidererek elimizi taşın altına koymamız gerektiğini belirtmek isterim. Sesinizi duyar gibi oldum: ‘Nedir bu eksiklikler, nedir bu görevler?’ Sizlere biraz alışılagelmiş ama aslında en büyük yanlışlarımızdan biri olan bir alışkanlığı dile getirmek istiyorum.

 

Yaşantımız ve yetiştirildiğimiz şartlar ortada. Bölge itibari ile en azından giyim ve kuşam açısından elbette ki farklı hassasiyetler gösteren insanlarımız var. Ve birbirinden farklı tercihler benimseyen insanlarla aynı yöreyi, aynı şehri paylaşıyoruz. Haliyle yerli halk olarak dışarıdan gelen ve bizden daha farklı giyinen, daha farklı konuşan birini gördüğümüzde ister istemez dikkat kesiliyoruz. Dışarıdan şehrimize gelen yerli ve yabancı turistler emin olun üzerlerinde htikleri bu bakışlardan ve dikkatlerden hiç de memnun bir tavır sergiliyor olamazlar. Çünkü belirli bir süreden sonra bu insanlara yöneltilen bakışlar adeta ‘Göz ile taciz’ oluyor.

 

Bu konunun temelinde yatan problem vatandaşların turizme ve turizm anlamındaki gelişmelere uzak kalmasından kaynaklanıyor. Artık siz düşünün turizm anlamında hangi seviyede isek artık bir turist gördüğümüzde ateşi yeni bulmuş kabileler gibi şaşkınlığa uğruyoruz. İnsanlar ile ilk karşılaştığımız anlardan itibaren onları bir kalıbın içerisine sokup soktuğumuz kalıba göre yargılama yaparsak yerimizde sayarız hatta bunun da ötesi eldeki turisti de kaçırırız.

 

Vanlılar olarak şehirde turist görmeye alışmalı bununla birlikte iyi bir iletişim ile kendilerine rehberlik etmeliyiz. Turizm anlamında kurum ve kuruluşlar üzerine düşeni yapıp turisti şehre çektikten sonra bizde Vanlılar olarak bunu normal karşılamalıyız. Şehrimize kendi yaşantısından kısa bir süreliğine uzaklaşmak için tatile gelmiş olan insanları bir de biz boğmayalım. Onlara normal bir tavır ile yaklaşalım.

Hatta turizm anlamında esnaflar dinlensin, vatandaşlar dinlensin. Yetkililer turizm hakkında vatandaşın ne düşündüğü araştırsın. Daha iyi seviyelere gelmek için gerekirse dil kursları, iletişim dersleri konusunda imkânlar sunulsun.

 

Bu şehir için yapılacak bir şeyler varsa hep birlikte girmeliyiz yükün altına. Çevreye bakıp çeşitli sorunları gördükten sonra topu sadece ilgili mercilere atmak çözüm getirmez. Tam aksine çözüm bekleyen bir sorun yığını oluşturmuş oluruz. Son zamanların modası sosyal medya üzerinden şehrin sorunlarını dile getirmek yerine bunları yapmaya harcanılan vakit birçok sorunun üstesinden gelmeye yeter gibime geliyor…