2014 yılındaki rekor öncesi süreç de böyle başlamıştı.

Birileri çıkıp “Biz bu rekoru kırarız” demişti.

Kimileri çok ihtimal vermemişti.

“Olur mu olmaz mı? Kırılır mı kırılmaz mı?” şeklindeki tartışmalar sürerken “Haydi bismillah” denilerek koca bir işe girişilmiştir.

Van TSO yine boyundan büyük bir işe kalkışmış ama zaman içinde yavaş yavaş Van halkının desteğini yanına almıştı.

Süreçte herkes elini taşın altına koydu.

Üreticisinden, tüketicisine kadar herkes seferber oldu.

Öyle bir hale geldi ki rekora bir gün kala sabahlara kadar insanlar kahvaltı kutuları hazırladı.

Günlerce uykusuz kalan gönüllüler oldu.

Emek verildi.

Çaba harcandı.

Karşılığı alındı.

2014 yılında Van Guinness Rekorlar Kitabı’na ‘Dünyanın En Kalabalık Kahvaltı Sofrası’ ünvanıyla girdi.

O günkü mutluluk herkese tüm yorgunluğu unutturdu.

Onlarca yıl önce sütçü dükkanlarında süt, kaymak, peynir ile başlayan Van Kahvaltı’sının serüveni yarın asır geçmeden dünya çapında bilinen bir ürüne, markaya dönüştü.

Sonra sahiplenme sürdü.

Kurumsallaştırıldı.

Tescillendi.

Coğrafi işaretlendi.

Devamı geldi anlayacağınız.

Son birkaç yılda da Van denilince akla gelen en önemli markalardan birisi oldu.

Kolay mı oldu peki?

Elbette hayır.

Zor bir süreçti.

Ama bir şekilde oldu.

Gerçekleşti.

Ve Van kazandı.

Çekilen her türlü sıkıntı dönüşünde Van’a fayda olarak döndü.

Van kazandı, Vanlı kazandı.

Fakat bu iş yeterli değildi.

Van TSO bu işe girişmişken bu işi tamamlamak için yeni adımlar attı.

Malum, kahvaltıyı bu kadar tanıtmışken yarıda bırakmak olmazdı.

Dünyanın tanıdığı bu kahvaltının uluslarrasaı çapta devamlılığı olması lazımdı.

Mesela UNESCO’nun bu öğünü kültür mirası listesine alması ve Van ile tanıması lazımdı.

Mesela AB’nin kahvaltıyı benimsemesi lazımdı.

Bunun gibi çok gerekçe vardı.

Bunların yolu da kahvaltıyı uluslararası bir şekilde duyurmaktı.

Haliyle ortaya Dünya Kahvaltı Günü gibi bir fikir çıktı.

1 yıl konuşuldu.

Nasıl olur?

Nasıl biter?

Bu sorular eşliğinde çokça konuşuldu.

Netice olarak rekorun kırıldığı Haziran ayından hareketle dünya kahvaltısı günü için “Haziran’da olsun” denildi.

Fakat nasip işte, Koronavirüs sürecine denk geldi.

Ama bir şekilde yapmak gerekiyordu.

Çünkü Necdet Takva’nın dediği gibi Van’da son 6 ayda bir çok olay yaşandı.

Çığ, deprem, felaketler peşi sıra geldi.

Bunları unutturmak için de bu süreçte bu olay bir çıkış olabilirdi.

“Her şekilde yapacağız” dediler.

Bu işin peşini bırakmadılar.

A, B, C planları çizildi.

Sokağa çıkma yasağı da olsa, “biz bu işi başaracağız” dediler.
Van TSO ekibi yine müthiş bir gayretle çalıştı ve bugüne kadar sosyal medya üzerinden enfes bir kurumsallıkla kahvaltı için çalışma yapıldı.

Pandemi sürecinde bu işin PR’ını yapıp gelecek yıllarda sahaya inmeyi planlayan Van TSO ekibi bu işi bu yıl sosyal medyada dünyaya duyurmaya gayret etti.

Çabaladı.

Uğraştı.

Yaptı da.

İki haftadır Dünya kahvaltı Günü için hazırlıklar yapıldı.

Çalışmalar dört bir yana yayıldı.

Dün itibariyle de gün gelip çattı.

Kahvaltının başkenti Van’dan çakılan kıvılcım dünyaya yayıldı.

Herkes Van Kahvaltısı sofraları eşliğinde, Van Kahvaltısı ifadeleriyle Dünya Kahvaltı Gününü kutladı.

Dünyanın her yerinden insanlar farklı dillerde “Kahvaltı Günü Kutlu olsun” dedi.

Gün boyunca Van hep trend topic (TT) listesinde kaldı.

Gündemden düşmedi.

Sosyal medyayı açan herkes kahvaltı sofraları ile karşılaştı.

Neticede kazanan yine Van ve Van Kahvaltısı oldu.

Bilmeyenler vardıysa onlar da duydu.

Anlayacağınız duymayan kalmadı.

Van bir kez daha büyük bir işi Van olarak, Van halkı olarak, el birliği ile kazanmış oldu.

Sayısı az olan hep beraber, topyekün kazanç çalışmalarından birisi başarılı oldu.

Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi zor bir hedef olarak görülüyordu.

Ama olsundu.

Emek sonuç verdi.

Maya tuttu!

Dünya Kahvaltı Günü başladı.

Kutlandı.

Ses getirdi.

Van Kahvaltısı da Van da bir kez daha adını duyurdu.

Güzel oldu.

Harika oldu.

Kutlu olsun!

Hayırlı olsun!