Yine yeniden 11 ayın sultanı, Ramazan ayı ile buluşuyoruz.

Pazartesi günü itibariyle ilk oruçlar tutulacak.

Biraz klasik olacak ama temennilerim hiç değişmiyor.

Bu ramazanda da herkesin aklından, içinden geçen en önemli şey ‘paylaşım’!

Ayın ruhuna uygun olması hasebiyle herkes bu ayı paylaşma üzerinden kurguluyor.

Söylemler bu yönde.

Muhabetler bu yönde.

Nasihatler bu yönde.

Fakat ortada bir sorun var.

O da her Ramazan tekrar ettiğimiz Ramazan’ın ruhuna uygun davranma şeklindeki davranışı bir türlü benimsememiş olmamız.

Her Ramazan yazıyoruz.

Her Ramazan konuşuyoruz.

Her Ramazan’da tekrar tekrar dile getiriyoruz.

Diyoruz ki:

Bari Ramazan ayının hatırına şu israfları bitirin!

Madem adı rahmet, bereket, paylaşım ayı.

Bu ayı adına layık bir şekilde yaşayalım.

Mesela işe en başından başlayalım.

Kurum, kuruluşlar eliyle şu israfın önüne geçmede öncü olalım.

Şaşalı sofralar kurmaktan vazgeçelim.

5 yıldızlı otellerde iftar davetleri vermekten vazgeçelim.

Gösterişli sofralarda biz bize yemekler yiyip “İftarda buluştuk” deyip boy boy reklamlar yapmayalım.

Yardım verdiğimiz insanları rencide etmeyelim.

Yardımı yapacaksa ihtiyacı olana, muhtaç olana verelim.

Devletin, kurumların, kuruluşların yardım paketlerini ihtiyaç sahibi dışındaki herkese vermekten, evlerde istiflemekten vazgeçelim.

Çünkü işin ruhunda ihtiyacı olana yardım yapmak var.

Muhtaca el uzatmak var.

Bunun için de ihtiyacı olanların oturduğu sofralar kurmak en mantıklısı.

Mesela Ramazan çadırları olsun.

Her belediye Ramazan sofrasını kursun.

Bu sofralarda yöneticilerle ihtiyaç sahipleri oturup iftarını açsın.

Ama iş reklama dönüşmesin.

Önceki yıllarda olduğu gibi iş şaşalı sofralar kurma yarışına dönüşmesin.

Çünkü son yıllarda iş iyice çığırından çıktı!

Yardım işi amacından saptı.

Öyle bir hale geldi ki...

Gönlünden koptuğu için yardım yapan hayırseverler bile yardım yapmaktan imtina eder hale geldi.

Herkeste bir güvensizlik...

Neden?

Çünkü intiba bu yönde.

Geçmişte FETÖ’nün dernekleri gibi milyonlarca insanın yaptığı yardımları çok farklı amaçlarla kullananlar oldu.

Saf ve temiz duygularla verilen yardımları vatandaşlar dışında herkese paylaştıran kurum ve kuruluşlar oldu.

Anlayacağınız...

Yine fakirin sofrası boş kaldı.

Muhtacın eli yine havada kaldı.

Velhasılı kelam.

Bu Ramazan geçen Ramazanlar gibi olmasın.

Muhtaçların sofrası şenlensin.

Otel masalarındaki süslü sofralar yerine her yönetici bir gün rastgele gariban bir ailenin kapısını çalsın.

Yöneticilerimiz, siyasilerimiz yemeğini alıp çat kapı insanlarla iftar açsın.

Ramazan böyle güzel olur.

Ramazan böyle anlam bulur.

Çünkü bu Ramazan ve bundan sonraki Ramazan bir şeyler değişmeli.

Yardımlaşma, paylaşma dediğimiz olgular gerçek manada yerini bulmalı.

Bakalım kim sesimizi duyup Ramazan’ın manevi havasını yakalayacak.