Korku, tehlike anında duyulan endişe, kaygı ve tasa halini içeren bir süreçtir. Kişinin kendisini tehlikelerden korumaya yarayan doğal tepkileridir. Bu tepkileri çocuklarımızda gözlemlediğimizde bunu fobi olarak adlandırmamız için verilen tepkilerin abartılı olması, çocuğa açıklamalarda bulunduğumuzda ikna olmaması, çocuğun kontrolünün dışına çıkması, korkulan durumdan kaçınma durumuna girmesi gerekir. Erken çocukluk döneminde çocukların %90’ı bu durumu yaşar. Bunu doğal karşılamak gerekir. Bedensel ve zihinsel olarak geliştikçe, çevreyle iletişimi arttıkça bu korkuları azalacaktır. Bu korkular kendiliğinden kaybolacaktır.                                                  

Ortalama 5 yaşına kadar soyut korkular ön planda iken, 5 yaşından sonra somut korkular ortaya çıkar. Örneğin köpekten korkma, yabancılardan, gürültüden, karanlıktan korkma bunlardan sadece birkaçıdır. Doğan Cüceloğlu ‘’Korkutularak büyütülen çocuklar, sinsiliği ve kurnazca aldatmayı öğrenir.’’ görüşünde.  O an istediğimizi yapması yönünde korkutarak yaptırırsak sadece o an işe yarar. Korku cümlelerinin onun kişisel gelişimine zarar verdiğini unutmayalım. Çocuklar ebeveynlerinin aynasıdır. Sürekli onlarla bağırarak, korkutarak konuşuyorsak çocuğun bizimle alçak sesle konuşması beklenemez. Çocuklar ses tonunu ezici duygular için bir yönetim aracı olarak kullanabilir.

Korkutularak büyütülen çocuk; özgüvenini kaybeder, tedirgin davranışlar sergiler, tepkileri öfkeli olur, kendini ifade edemez, girişkenliği azalır, gece korkuları başlar, insanlardan ve hayvanlardan korkar, başarısızlığı artar ve en önemlisi iletişim kuramaz.

Korkutarak yetiştirirsek, öfkeyle karşılık vermesine sebep oluruz. Takıntılı, tedirgin bir kişilik yapısına sahip olur.12-18 yaş arası korkular ise şunlardır; başkalarının kendini olumsuz görme korkusu, kötü muamele görme korkusu, ölüm korkusu, gelecek korkusu.

Küçük çocuklar yaş ilerledikçe farklı korkular geliştirebilir. Bu korkuları aynı anda yaşamayabilir. Bunları küçümsemeyip, başa çıkmasına yardımcı olmalıyız. Bu fobiye dönüşür ve günlük yaşamını olumsuz etkilerse mutlaka bir uzmandan yardım almak gerekir. Evladımıza vereceğimiz ceza, çocuğumuzun kendini kötü hissetmesine sebep olur ve aşağılanma duygusunu yaratır. Korkutulmak yerine, çocuklarımız mutlu, huzurlu hissettiklerinde veya motive edildiklerinde daha iyi davranırlar. Motivasyonunu artırmak için ceza vermek yerine, çocukla beraber soruna çözümler düşünün, çocuğunuzdan hangi davranışı beklediğinizi anlatın hatta bunu gösterin. Bu tür davranışların altında sebepler yatar iletişimsizlik, karşılanmamış ihtiyaçlar, çocuktan çalınan zaman, ihmal bunlara örnektir. Kendimizi çocuğumuzun yerine koyalım. Cezalandırılırsanız ve korkutulursanız kendinizi mutlu ve motive olmuş hisseder misiniz?

Çocuğumuza bağırdığımızda sadece onun endişelenmesine, üzülmesine, o anı hafızasına yerleştirmesine, gelecekte sık sık hatırlamasına, güven problemi yaşamasına, sizden uzaklaşmasına sebep olursunuz. Konuşarak sevgimizi sık sık dile getirmeliyiz. Çocuklarımıza sarılıp, sevgimizi gösterip ona nasıl davranması gerektiğini sevgiyle açıklayıp onun hayatına güzel dokunuşlarda bulunmalıyız. Unutmayalım, çocukluk dönemi çocuğun yaşamının anavatanıdır. Çocuklar kendilerini değerli hissetmek için bütün olarak kabul görmek isterler. Uzmanların bu konuda görüşü şudur; Çocuğun üzüntü, korku, kıskançlık gibi duygularını görmezden gelip üzerini örtmek, onlara yalnızca olumlu duygular içindeyken sevilmeyi hak ettikleri mesajını verir. Korkutarak o an için çocuğu susturabilirsiniz fakat aynı şekilde size öfkeyle karşılık verir. Hatasının farkına varmasına ve yaptığının yanlış olduğunun bilincine varmasını sağlayamazsınız.             

Disiplin ve ceza farklıdır. Disiplinde, çocuklar davranışlarının sonuçlarından ders çıkarmayı ve doğru seçimler yapmayı öğrenir. Kendi davranışlarını kontrol etmesine odaklanır ve yanlış seçimler yaptıklarında bile sevilen birey olduklarını bilirler. Ceza ise korkuya dayalıdır. Çocuklar hatalarından ders çıkarmazlar. Ebeveyn ve çocuk arasına isyan ve intikam duygularının girmesine davranışın değil de yapan çocuğun kötü olduğu fikrini benimsetir. Bu da istenmeyen durumlardır işi daha da çıkmaza sokar.

Tüm çocuklarımıza korkudan uzak bir yaşam diliyorum      İclal Önay