Yeni dünya düzeni, yeni eğitim, yeni hastalık… Bir sabah uyandık ve hayatımıza yepyeni bir kelimenin yer edindiğini gördük; Koronavirüs (Covid-19), ilk olarak Aralık ayının sonunda Çin’in Vuhan Eyaleti'nde ortaya çıkan ve 13 Ocak 2020 de tanımlanan, solunum yolu belirtileri olan bir virüs. Bu tarihi bize Çin kaynakları veriyor, daha önceden de olup olmadığını bilmiyoruz. Ülkemizde Yeni Koronavirüs (COVID-19) hastalığı 10 Mart 2020 tarihinde ilk pozitif vaka ile saptanmıştır.

Biz işin daha çok eğitim kısmına değineceğiz. Eskidende buna benzer hastalık, savaş ve doğal afetlerde eğitim nasıl oluyordu, neler yapılıyordu ve biz ülke olarak neler yaptık ona bakacağız. Covid-19, 191 ülkede okulların kapanmasına ve yaklaşık 1,5 milyar öğrencinin okuldan uzak kalmasına neden oldu. Bu durumla baş edebilmek için de dünya tarihinde görülen pandemilere kısaca değinmek istiyorum.

Salgın yada pandemi İnsanlık tarihi kadar eski bir olaydır. Yerleşik hayatla birlikte toplumların bir parçası olduğunu tahmin edebiliyoruz. Teknoloji yetersizliği, iletişim eksikliği ve bilgi yetersizliği nedeniyle ilk zamanlardaki pandemiler hakkında bilgimiz bulunmamaktadır tahmini ve olası fikirler bunlar. Zamanla ismini öğrendiğimiz, İnsanlar üzerinde etkisi olan ve hakkında çok bilgiler olan Veba salgını, salgın hastalıklar arasında en bilinenidir. MS 500 lerde ortaya çıkan ilk salgında o zamanın dünya nüfusunun yarısı olan 30 ila 50 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor. İkinci salgın ise 1346 yılında, Büyük Ortaçağ Vebası yada Kara Veba olarak bilinen Avrupa’da görülen ve sadece 4 yıl içinde Avrupa nüfusunun üçte birinin hayatını kaybetmesine neden olan vebadır. Bu veba salgınları toplumun üstünde siyasi, ekonomi ve toplumsal etkileri olmuştur. fakat kitlesel bir eğitim anlayışı olmadığı içi eğitimde neler yapıldı nasıl yapıldı gibi bilgilere pek ulaşamadık. Üçüncü Veba salgınında ise gene karşımıza Çin çıkıyor. 1772 de Çin ve komşusu Hindistan’da 12 milyon insanın yaşamını kaybetmesine neden oluyor. Bu salgında Avrupa ülkeleri çok fazla etkilenmeden ortak işbirliği ile yayılmasını engellemişlerdir. Eğitimlerine fazla olumsuz bir etkisi olmamıştır.

Pandemiler arasında Dünya tarihi üzerinde belki de en çok etkiye sahip olan ve üzerinde biraz fazla duracağımız, günümüz pandemilerle benzerliği olan İspanyol Gribi Salgınıdır. 1918 ortalarında başlayan ve yaklaşık 500 milyon kişiye yani o dönem Dünya nüfusunun üçte birine bulaşmış olan ve 50 ila 100 milyon arasında kişinin ölümüne neden olan bir salgındır. Bu salgının çıkış yeri tam bilinmiyor. Peki Niye İspanya? yada niye İspanya ile anılmakta? Bunu şu şekilde açıklayabiliriz: Hastalığın olduğu döneme baktığımızda 1. Dünya savaşının olduğu dönemdir. O dönemde basında sansürün olmadığı ülkelerden biriside 1.Dünya savaşında yer almayan İspanya’dır. Hastalığın en çok dillendirildiği ve basında yer aldığı ülke İspanya olduğu için bu ülkenin ismi ile anılıyor diyebiliriz.

Bu salgında duyduğumuz bazı kelimeler bize hiç yabancı olmayan ve şu andaki hayatımızın altın kuralı olan kelimelerdir; hijyen kuralları, el yıkama şekilleri, sosyal mesafe… gibi kelimeler o zamanki pandemide de altın kurallardı. Salgın sonrasında birçok ülke sınıfta kalırken birçok ülkede yeni toplum düzeni ile güçlenerek çıkmıştır. Günümüzde çok sıradan bir uygulama olarak değerlendirilen, farklı çatal kaşık kullanımı, tabak kullanımı, bardak kullanımı, herkesin kendisine özel temizlik malzemesi kullanımı bu hastalığın sonucunda okullarda olmazsa olmaz kural olarak kullanılmıştır.

İspanya Gribi Salgını birçok ülkeyi etkilediği gibi ülkemizi de etkilemiştir. Savaşta olmamız ve sürekli asker silkulasyonu sebebiyle başta İstanbul olmak üzere birçok ilimize yayılmıştır

         

1.dünya savaşı tarihine denk geldiği için bu salgının, eğitim açısından önemli etkilerinden birisi de ilk defa okul kapatma uygulamalarına neden olmasıdır. Savaşın ortasında yer alan Avrupa’da kitlesel eğitim hizmetleri savaş nedeni ile zaten kesintiye uğradığı için okul kapatma uygulamaları konusunda yeterli bilgi yoktur. Ancak coğrafi olarak savaş bölgesinden uzak olan ABD’de düzenli okul kapatma uygulamaları görülmüştür. ABD’de salgın süresinde 3 şehir dışında tüm şehirlerde okullar kapanmıştır. Bu konuya hangi şehirlerin kapanmadığı ve neden kapanmadığı konusuna çok değinmeyeceğim. Bilmemiz gereken bilgi: Ülke genelinde okulların kapalı kaldığı süre 15 haftaya kadar çıkmış, ortalama ise 6 hafta kapalı kalmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Eğitim Bakanlığı olan Maarif Nezareti de ülke genelinde salgın nedeni ile okulların kapatılması kararı vermiştir. Ancak bu kararın özellikle taşrada ne kadar uygulandığı ve süresinin ne kadar olduğu ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği gibi salgınlar nedeni ile okul kapatmalar ile ilk ve son kez karşılaşmıyoruz. Evet 1918 İspanyol Gribi salgınında da çok sayıda öğrenci okuldan uzak kalmıştır fakat daha sonrasında Dünya’nın çok geniş coğrafyalarını etkisi altına alan 2. Dünya Savaşı’nda da farklı ülkelerde eğitime ara verilmişti. Bu dönemde sadece İngiltere’de 2 milyon çocuğun okula gidemediği biliniyor. Bizim için önemli olan 1999 ağustos depremi sırasında depremin olduğu bölgelerde nasıl eğitim verildiği ve daha sonra ülkemizin birçok yerinde deprem, sel gibi doğal afetlerden zarar gören bölgelerdeki çocukların nasıl eğitim aldığıdır. Genelinde hepsinin basit cevapları vardır.

2020 öncesinde okullardan toplu bir uzaklaşma yada ara verilme olmadığı için net konuşmak doğru olmaz. Çocukların toplu olarak okullardan uzak kaldığı süreçler sadece ara tatillerde görülüyor. Bu tatillerinde çocukların üzerinde eğitim yönünden olumsuz bir etkisi olduğunu tam söylemek doğru olmaz. Bazı öğrenciler tatil dönüşü daha da iyi bir performansla başlarken bazılarında bir önceki seneye göre ufak eksiklikler olabilir. Çocukların okuldan uzak kalma nedenlerine verilebilecek örneklerden birisi de öğretmen grevleridir. Bizim ülkemizde bu konuda uzun sureli eylemler olmamıştır. Bu konuda Kanada ve Belçika’da yapılan öğretmen grevleri nedeni ile okuldan uzak kalan çocukların sınav puanlarında düşüş olduğu belirlenmiştir. Bu konuda daha uzun vadeli bir çalışma olarak, sıklıkla öğretmen grevi gerçekleşen Arjantin’de, grev süresince okuldan uzak kalan çocukların eğitimlerinde ve ileride girdikleri sınavlarda başarı oranlarının gözle görülür düşüşlerin olduğu gözlenmektedir.

Şüphesiz okuldan beklenti sadece çocukların bilişsel becerileri ve zeka puanlarında artış sağlaması değildir. Sabır, azim, davranışlarının sonuçlarını fark etme, kendisinin ve başkalarının duygularını tanıma ve yönetme gibi sosyal-duygusal beceriler çocuğun başarısının merkezinde yer almaktadır. Ve özellikle erken çocukluk döneminde bu becerilerin gelişimi üzerinde içinde bulunulan çevre dolayısı ile de okul ve okulda geçirilen zaman çok kritiktir. Pandemi suresince Okuldan uzak geçirilen  çocukların bu becerileri öğrenmeleri ve geliştirmelerinde de önemli sıkıntılar yaşayacakları söylenebilir.

Pandemi suresince okulların kapalı olması sadece çocuklar için değerlendirmek doğru olmaz. Okulların kapatılması uygulamalarının bir diğer çok önemli etkisi ise toplumsal fırsat eşitliği üzerindeki olumsuz sonuçlarıdır. Çocukların günün önemli bir bölümünü okulda geçirmeleri, ebeveynler üzerindeki yükün azalmasını ebeveynlerin özellikle de annelerin çalışıp ekonomik yaşamda yer almaları için kritik öneme sahiptir. Özellikle yoksul ülkelerde çocukların eğitime erişim ve eğitimden faydalanma oranları zaten düşükken bir de bu şekilde uzun süreli okul kapatma uygulamalarının olması, o ülke çocuklarının okulun sağlayacağı fırsatlardan daha fazla yoksun kalmasını sağlayacaktır. Okul kapatma uygulamaları tüm toplumları etkilerken özellikle dezavantajlı çocuklar ve aileleri için, kesintili öğrenme, zayıf beslenme, çocuk bakımı sorunları ve çalışamayan ailelerin ekonomik maliyeti daha ağır olacaktır. Örneğin sosyo ekonomik olarak düşük düzeyde bulunan Afrika ülkelerindeki ebola salgını süresince eğitime verilen ara sonrasında, çocukların gelir elde etmek için çalışmaya başlamaları nedeni ile okula geri dönüşte ciddi oranda düşüş meydana gelmiştir. Ayrıca okulların kapalı kaldığı süreçte şiddet ve sömürüye daha fazla maruz kalma, erken evlilik vakalarında artış, savaşan topluluklara milis olarak katılma, cinsel saldırıya uğrama ve genç hamilelik oranlarında artış meydana gelmiştir.

Peki biz, Türkiye olarak ne yaptık? Neyi fark ettik? Benim aklıma okuduğum çok güzel iki kitap geliyor Nurettin Topçu’nun  ‘ Türkiye Maarif Davası’kitabı ve Fuat Sezgin’in’ Bilim Sohbetleri’ kitabı. Bu değerli iki eserde; sürekli bize geri ülke, geri kafa, beceriksiz insan… yakıştırmasını empoze eden kaynaklara karşı bizim güçlü yönlerimizi öne çıkaran iki değerli eser. Neler yaptığımızı, neler yapabileceğimizi çok iyi gösterdiğimiz bu suretçe bu iki değerli eserin bendeki yeri daha da kutsallaştı. Yıllarca batıya karşı aşağılık kompleksi ile yetişmiş neslin neler üretebileceğini gördük. Sosyal yaşam, toplumsal hatalardan bahsetmiyorum. Değindiğim konu yetiştirdiğimiz öğrencilerin, yetiştirdiğimiz mühendislerin, yetiştirdiğimiz doktorların… Yaptıkları ile bizleri ne kadar gururlandıklarıdır.

Yaklaşık 7 aydır okullarımız kapalı, uzaktan eğitim ile bu eksikliği gidermeye çalışıyoruz. ne kadar başarılıyız? ne kadar başarılı olduk? Bunu şimdi konuşmak pek sağlıklı olmaz çünkü geri dönüt sağlayacağımız değerlendirmeleri tam yapamadık. Kesin olan şudur hayatımıza yepyeni eğitim şekillerinin girdiği, teknolojinin eğitimdeki en zirve noktasını yaşadığıdır. Daha sağlıklı değerlendirmeyi çocukları okullarda misafir ettiğimiz ilk haftalarda yapacağız.