Ferhat ile Şirin hikâyesi, malumunuz üzere bir aşk hikayesidir.
Duvar süsleme ustası olan Ferhat, evlerinde çalışmak için gittiği güzeller güzeli Şirin'i görür görmez sevdalanır. Sevdaları dillere düşer.

Yalnız bundan sonra ki kısım bildiğimiz efsaneden biraz başka ilerler. Özetle şöyledir:
...
Şirin'in babası Ferhat'tan dağı delmesini ve suyu memleketine getirmesini ister. Eğer dediğini yaparsa, kızını ona vereceğini söyler.

Bunu duyan Ferhat, bir bayram yaşar. Koca dağın yanına gider, alaycı bir bakışla, "şimdi benim sevdam senin gibi küçük bir dağa mı nasip oldu" der.

...

Ferhat, dağı deldikten, yurdunu suya kavuşturduktan sonra, kendi de sevdiceğine kavuşmak ister. Onunla buluşup, ona nasıl meftun ve hayran olduğunu, artık hasretine dayanamayacağını anlatmak ister. 

Nihayetinde görüşecek bir yer bulurlar. Ferhat, Şirin senin için hiçbir yiğidin yapamadığını yaptım koskoca dağı delip geldim, seni çok seviyorum, senin için ölüyorum der. 

Şirin Ferhat'a der ki: 
Ferhat, “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir”
Erkek adam sevdiğini cehenneme atmaz gel beni babamdan iste. 

Ferhat meselenin önemini kavrar ve Şirin'in haklı olduğunu düşünür. Ve hemen bir piyasa araştırmasına gider. Bakar ki altın ve dolar uçmuş, Beyaz eşya ve mobilya el yakıyor. Hemen kaba bir hesap yapıyor tam tamına 150 bin ₺. Ferhat şok, Ferhat üzgün ve Ferhat çaresiz ...


Hemen sevdiceğine iki satırlık bir mektup yazar:

"Seni uzaktan sevmek daha güzel. 
Var ol da yâr olmasan da olur."

Hikayenin sonunu günümüzde düğün masrafları yüzünden ertelenen hatta biten aşklara çok benzettiniz değil mi? 

Zaten özünde gerçek sevdalara rastlamak gittikçe zorlaşırken, ender rastlantılara bir de hayat tekme vuruyor. 

Düğün sözcüğünün aslı düğümdür. Türkçede "tügmek"ten gelmektedir. Bu sözcük, bağlamak, bir araya getirmek anlamındadır. 
Fakat artık düğün de düğüm de  birbirine bağlamaya yetmiyor insanları. İpler gerildikçe geriliyor. 
 Eğer borçların oluşturduğu psikolojik baskı ayrılığa sebep olmamışsa, çalışıp ödeme telaşı ayrı düşürüyor aynı yastığa baş koymayı hayal eden çiftleri. 

Dinimizin güzel gösterdiği hatta imanı muhafaza konusunda önemli bir yere oturttuğu evlilik için bakın ne buyuruyor Efendimiz:
"Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!”


Fakat bunun ardından türlü zorluklarla eşlerin birbirine olan muhabbetini nefrete dönüştürün demiyor. Sözün özünü yine Zübde-i Kâinat Efendimiz söylüyor:
“Nikâhın hayırlısı, külfetsiz olanıdır."

Maddi ve manevi külfetleri dağ yapıp sevenlerin önüne koyarak herkesin külüngü eline alıp, kendini dağlara vurmasını bekleyemeyiz. 
Sonuçta bir "Ferhat" a her zaman rastlanmıyor. Kaldı ki, o bile kavuşamamış sevdiğine.