Röportaj: Önder ALTINAL


Kadri Salaz yeni fuar merkezinin açılışını ve fuara olan ilgiyi eleştirdi:

Van, bu yıl yapımı tamamlanan kendi fuar merkezinde fuarlarını düzenlemeye başladı. Açılış fuarını inşaat ürünleri üzerinde yapan ve modern fuar ve kongre merkezindeki ilk fuara rağmen şimdi 18 Eylül’de yapılacak olan Turizm ve Seyahat fuarının yansımaları bekleniyor. İlk fuarda hem katılım hem de protokolün desteği anlamında ciddi sıkıntılar yaşanırken, büyük emeklerle kente kazandırılan fuara olan ilgisizlik hem katılımcıların hem de vatandaşların tepkisini almıştı. Bu anlamda geçtiğimiz hafta düzenlenen yeni Fuar ve Kongre Merkezi ile ilgili bir eleştiri de Van’ın önemli İş Sağlığı Güvenliği merkezlerinden olan İlkay OSGB Yetkili Müdürü Kadri Salaz’dan geldi. Salaz, Vanlıyı ve fuara katılanları yalnız bırakan kentin yetkili isimlerine ‘Teessüf ediyorum’ diye tepki gösterdi.

Adı fuar öncesinde Ortadoğu EXPO fuar ve kongre merkezi olarak değiştirilen Van’ın yeni fuar merkezi ilk fuarını İnşaat sektörü üzerine gerçekleştirmiş ve fuar kadar fuar ile ilgili değerlendirmeler de tartışma konusu olmuştu. Gerçekleştirilen fuara 72 firma katılırken bu firmalardan bir tanesi de İlkay OSGB idi. Fuar tarihlerinde Şehrivan Gazetesi olarak görüştüğümüz ve OSGB hakkında ve fuar hakkında görüşlerini aldığımız İlkay OSGB yetkilisi Kadri Salaz, yeni fuar merkezini çok beğendiklerini bu anlamda emeği geçen herkese teşekkür etti. OSGB hakkında bazı bilgileri paylaşan Salaz, ayrıca Türkiye’nin iş güvenliği kazaları konusunda Dünya’da 3’ncü, Avrupa’da ise birinci olduğunu belirtti. Salaz, “Almanya bizden 17 kat daha fazla maden üretimi yapıyor ama 30 yıldır bir çalışanı ölmüş değil. Ancak bizde sadece Soma’da 301 kişi hayatını kaybetti. Bu anlamda Türkiye’nin artık Orta Çağ utancından kurtulması gerekiyor.” Sözlerine yer verdi. İlkay OSGB yetkilisi Salaz ayrıca fuar konusunda da eleştirilerde bulunarak, “Eskiden çadırlarda yapılan fuarlara yoğun ilgi bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları ve birçok başkan ve yetkilileri katılırken böyle bir fuar merkezinin açılışına ise sadece bir vali yardımcısı katıldı. Ben buradan kendilerine teessüflerimi gönderiyorum.” Dedi.


İŞTE SALAZ’IN FUAR ve KONGRE MERKEZİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİ VE İŞ GÜVENLİĞİ KONUSUNDA SORULARIMIZA VERDİĞİ O YANITLAR:

Siz de inşaat fuarına katıldınız. Fuarı da ilgiyi de yakından gördünüz. OSGB’nin inşaat sektöründeki yeri ve konumu nedir?

İnşaat sektörünün genel durumu ilimizde ve bölgemizde çok iyi olmamakla birlikte bizde İlkay OSGB olarak bu işin sağlık ve güvenlik alanındayız. Yani asıl yaptığımız iş çalışanların kazayı uğramadan sağlık için akşam evine gidebileceği mesailer sağlamaktır. Bunun için çalışma alanındaki tehlikelerden ve insan sağlığına aykırı durumlardan o işletmeyi, gerekli tertipleri ve gerekli tedbirleri alarak daha iyi koşullarda çalışır hale getirebilmek. Ve bu vesileyle de insan ölümlerini ve kazaları önlemektedir.

“TÜRKİYE, DÜNYA’NIN EN KÖTÜLERİNDEN BİR TANESİDİR”

Türkiye iş güvenliği konusunda ne aşamada ye alıyor?

İş Sağlığı ve Güvenliği Türkiye için yeni bir kavramdır. Yani Avrupalıların 1850-60’lı yıllarda, yani bundan 150-200 yıl önce başlattıkları iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini, Türkiye maalesef 2003 yılında iş kanunu çıkararak, 2012 yılının da son haftasında iş sağlığı ve güvenliği kanununu çıkarmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş kazaları konusunda ki yaramıza bir neşter atmıştır. Türkiye iş kazalarında Dünya 3’ncüsü, Avrupa’da ise Avrupa 1’ncidir. Her yıl yaklaşık olarak 3 bin insanımız iş kazalarından dolayı hayatını kaybetmektedir. Bu anlamda Türkiye Dünya’nın en kötü ülkelerinden bir tanesidir. Ancak yasanın çıkması ile birlikte Türkiye’nin önemli mesafeler kat ettiğini gözlemleyebiliyoruz. Bizde yasanının vermiş olduğu bu yetki ile Ortak Sağlık Güvenlik Birimi (OSGB) adıyla kurulduk. Bünyemizde iş yeri hekimleri, A-B-C iş güvenliği uzmanları, iş yeri yardımcı sağlık personelleri ile bakanlığın yetkisine başvurmuş ve bu anlamda belge almış bir kurumuz. Bize de Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri deniliyor. Bizde İlkay OSGB olarak 2013 yılının Nisan ayında yapının içinde yerimizi almış olduk.

OSGB’ler tam olarak neler yapıyor?

OSGB’ler yasanın gereği olarak işletmeleri 3 kategoriye ayırdı. Çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli olarak işyerlerini 3 ayırdı. Nu 3 kategoriye A, B ve C sınıfı uzmanlar ile iş yeri hekimleri yasanın gerektirdiği sürelerde güvenlik ve sağlık hizmetleri veriyorlar. Bizler bu hizmetimizin karşılığında işletmelere fatura keserek ücret alıyoruz. Bu ücretlerle de hem kendimiz geçiniyoruz hem de arkadaşlarımızın ücretlerini veriyoruz. Bunun yanı sıra vergi ve sigortalarımız gibi ödemelerimiz yapıyoruz. Ancak yapmış olduğumuz en önemli çalışma insan ölümlerini en aza indirgemek ve sıfır iş kazası parolası ile yola çıkmaktır. Yapacağımız çalışmalar mümkün olduğunca bu alanda insanları bilinçlendirmektir. Bu anlamda hem işvereni hem de çalışanları bilinçlendirmemiz gerekmektedir. Çalışan dediğimiz ise işçi, memur, bekçi, güvenlikçi, aşçı, bulaşıkçı adı altında çalışan tüm işçilere deniliyor. Eskiden işçi olarak geçiyordu ancak yasa bunu değiştirdi ve çalışan oldu. Çalışan dediğimiz zaman genel müdürde çalışandır, kapıdaki güvenlikçide çalışandır. Dolayısıyla yasa ücret alan herkesi aynı kategoriye koydu. Patron dışında kalanların hepsi çalışandır. Bizlerde bu çalışanları bilinçlendirip yasal olarak kendilerine düşen formaliteleri yerine getirmek ve ne gerekiyorsa onları tedarik ederek iş yerinde olabilecek kazaları önleyecek bir ortam sağlamaktır. İşletmeler arzu ederlerse kendi tehlike sınıflarına uygu bir işyeri uzmanı ve işyeri hekimini kendi kadrolarına katarak ve ücretlerini vererek bu yasal formaliteyi yerine getirebiliyorlar. Ve aynı şekilde arzu ederlerse de OSGB’lerden yardım alarak iş süresince bu destekleri alırlar. Ama az önce belirttiğim gibi amaç burada kazaları asgariye indirmek ve Türkiye’yi bu Orta Çağ utancından kurtarmaktır.

“ALMANYA SON 30 YILDA İŞ KAZASINDA 1 KİŞİ KAYBETMEDİ”

Peki, Türkiye’nin diğer ülkelere, iş güvenliği konusunda durum nedir?

Bu konuda Almanya’yı örnek vermek istiyorum. Almaya Türkiye’nin ürettiği madenin 17 kat fazlasını üretiyor. Almanya Türkiye’den 17 kat daha fazla maden çıkarmasına rağmen son 30 yılda 1 tek Alman çalışanı maden ya da iş kazasında hayatını kaybetmemiş. Ama bizde sadece Som faciasında, kazasında 301 kişi hayatını kaybetti. Şimdi bu utanç ciddi anlamda Türkiye için bir Orta Çağ utancıdır. Biz her yıl 3 bin insanımızı kaybediyoruz ve Almanya’nın da 17’de biri kadar maden üretebiliyoruz. Almanya kadar maden üretsek bu sayıyı 17 ile çarpacağız, o zamanda kıyamet gibi insan ölümleri olacak. Dolayısıyla bizde durum budur. Dolayısıyla yasa bu yara bir neşter atmış oldu. Biz bu yaranın bir an önce iyileşmesi için çalışan kurumlarız.

İşveren ve işyeri çalışanlarının bu anlamda ne yapması ve ne gibi önlemler alması gerekmektedir

İşverenler iş yerinde kazaya uğramamak, hem kendilerine maddi ve manevi zarar getiren hem de motivasyon olarak kendilerini ve çalışanlarını üzen ciddi bir maneviyat önüne geçilmesi adına yasanın getirdiği tedbirleri almalılar, çalışanlarına eğilmeliler, çalışanların giymeleri gereken, kullanmaları gereken eşyaları ve donanımları kullanmalılar. Bu anlamda yasal zorunluluk altındadırlar. Dolayısıyla işverenlerin bunları bilmesi ve uygulaması gerekmektedir. Bunun yanı sıra işyerinde çalışan, çalışanlarında gerekli teçhizat ve ekipmanlar anlamında olsun yapılması ve alınması gerekilen önlemler anlamında olsun tüm gereklilikleri harfiyen yerine getirmesi gerekmektedir. Ben bunu giymem ya da ben bunu takmam gibi bir gerekçeyle söyleneni yapmayan çalışanı işveren tazminatsız bir şekilde işten atma hakkı veriyor. Dolayısıyla işçinin ve işverenin yasal kuralları yerine getirmesi halinde, bizlerinde görevini namusu ile yapılması halinde eminim ki Türkiye bu iş kazaları belasından kurtulabilir.

MEDYANIN DA İŞ KAZALARINA EL ATMASI GEREKİYOR

Ne gibi önlemler alınmalıdır?

Konulan yasalara öncelikli olarak uyulmalıdır. Örnek olarak Türkiye çok kritik bir karar ile sigarayı yasakladı ve şuanda tüm kapılı alanlarda sigara içilmiyor. Demek ki kurallar uygulamaya konulduğu zaman bu kurallara uyan bir toplumumuz. Biz bu çalışana her zaman şunu söylüyoruz. Yapılması gerekenleri yapmazsan, kurallara uymazsan ilk önce sen ölürsün. Bu yüzden bu kurallara uymalısın. İnsanlar öldükten sonra Allah rahmet eylesin demekle olmuyor. Bu anlamda tüm kuralların uygulanması ve yapılması gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu anlamda herkes üzerine düşen görevi yapacak ki bizler bu utançtan kurtulalım. Peki, kazancımız ne olacak? Her yıl yaklaşık olarak 3 bin insan yaşamlarına devam edecek. Bu anlamda iş kazaları için yapılacak çalışmalar çok pahalıya mal olmayacak. Bugün bir paletin fiyatı 5 liradan başlamaktadır. Türkiye bu anlamda kazalar konusunda çok zor bir durumda değildir. Bunu başarabilecek bir ülkedir. Tüm bunların yanı sıra basın da bu tür kazaları artık normal ölüm haberleriymiş gibi veriyorlar. Burada medyanın da çok önemli bir görevi var. Medyanın bu tür iş kazalarındaki ölümlere, yaralanmalar ve sakat kalmalara gerekli önem göstermemektedir. Televizyonlar bu konu konularda eğitici programlar yapmamaktadırlar. Bu konular eksik kalıyor bu yüzden medyanın-basının bu konuya el atması gerekmektedir.

“ESKİDE BAKANLAR, MİLLETVEKİLLERİ, BAŞKANLAR KATILIRDI”

Bildiğiniz gibi fuarlarımız eskiden çadırlarda ve açık alanlarda yapılıyordu. Ama artık bugünden sonra yeni ve güzel bir fuar alanına sahibiz. Gerek yeni fuar alanı ve gerekse de yapılan iki fuar ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

Van fuarı bu sene çok ciddi bir yatımım ve çok büyük bir alanda yapılıyor. Öncelikle bu yapıyı ve bu alanı Van’ımıza kazandıranlara canı gönülden teşekkür ediyorum. Van’ımız için çok büyük bir eksikliği kapattılar. Ancak eskiden çok kötü alanlarda yapmış olduğumuz fuarlardan çok daha kötü bir fuar açılış ve daha kötü bir izleyici eksikliği ile karşı karşıyayız. Malumunuz, fuarın iki gün tatil günlerine denk gelmesine rağmen salonumuz boş kaldı. Tanıtım anlamında, binanın çevresel anlamında eksikliklerimiz var. Fuar merkezinin burada olduğunun anlaşılması için çevrede düzenlemelerin yapılması gerekiyor, geceleri için aydınlatmaların ve tabelaların yapılması gerekmektedir ki insanlar buradan geçtiği zamanlar burada bir fuar ve kongre merkezi olduğunu bilsinler. Fuar merkezimin kent merkezine uzaklığı burada konuşuluyor ama bana göre bu uzaklık pek önemli değil. Van’dan buraya minibüsler çalışıyor. Bunun yanı sıra kendi araçları ile insanlarda geliyorlar. İstanbul’daki insanlar fuarlar için 20-25 kilometrelik yol kat ediyorlar. Bana göre uzaklık çok sorun değil. Ancak tanıtımlar tam anlamıyla yapılsaydı bizler daha verimli sonuçlar almış olurduk. Biz İlkay OSGB olarak kendi broşürlerimizi astık, gazetelere reklam verdik ve sanal alanlarda da duyuru ve reklamlar yaptık. Bu anlamda tüm katılımcılar bunu yapsaydı fuarımız çok daha güzel olurdu. Sadece fuarı düzenleyen değil, firmalarda bu çalışmaları yapsaydı, fuara katılım çok daha fazla olurdu. Açılışa yönelik olarak da, eskiden derme çatma fuar açılışları onlarca bakan, milletvekilleri, belediye başkanları, TOBB başkanları ve bir yoğum meslek örgütleri başkanları ile fuar açılışları yapılırken bugün maalesef bir Vali yardımcısının açılışı ile bu büyük tesis Van halkının hizmetine sunuldu. Ben buradan bu ismini zikrettiklerime de teessüf ediyorum. Buradan bunları da kendilerine söylemek istiyorum.

Editör: TE Bilisim