Geçtiğimiz dönem genel seçimlerde Ak Parti’nin milletvekili aday adayları arasında da yer alan Vanlı işadamı Seyithan İzsiz, iş dünyasındaki başarısını ve yoksullaktan Türkiye’nin önde gele emlak zenginlerinden olma sürecini Rotahaber’den Ünal Tanık’a anlattı. Delta Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olan ve şu sıralar ‘Emlak Kralı’ olarak da anılan İzsiz, iş dünyasındaki bu başarısının 5 temel sırrı olduğunu belirterek, öngörü ve riskin ticarette olmazsa olmaz kural olduğunu kaydetti. İşte Vanlı işadamının kendi ağzından yoksulluktan zenginliğe uzanan hikayesi:

 

11 yaşında çalışmak için gittiği İstanbul'dan eli boş dönmüştü. Annesi, Seyithan İzsiz'in bundan dolayı duyduğu ezikliği içinde görünce, köyün yakınında kanal açma çalışması işinde çalışabileceğini söyleyince hiç düşünmeden yola koyuldu. Yılmaz Ağabey'in karşısına vardı ve, işçiye ihtiyacı olup olmadığını sordu. Aldığı cevap onu mutlu etti ama Yılmaz Ağabeyi işte onun çalışacağını düşünmemişti. Seyithan kendisinin çalışacağına muhatabını ikna etti. “Sabahleyin gel o zaman.” dediğinde o gün aldığı en güzel cevaptı. Sabah erkenden kanal açılacak yerde oldu. Yılmaz Ağabeyi son bir kez uyarmak istedi: “Ama bak herkes kendine gösterilen bölümü bitirmek zorunda. Kimse kimseye yardım edebilecek durumda değil.” Seyithan, kendine ayrılan bölümü ikindinden önce bitirmişti. Her gün aynı heyecanla kanal kazmaya gidiyordu. Bir gün gittiğinde insanları işlerinin başında değil, yakında bir ceviz ağacının altında otururken buldu. Merakla ne olduğunu sorduğunda, "Bugün maaş günü" cevabını aldı. Herkese ödemesi yapıldı. En yeni işçi olarak en son ödeme de Seyithan'a yapıldı. Ne alacağını biliyordu. İnşaat kalfası, çıkardı 500 lira verdi. Oysa kendisi 12 gün çalışmıştı. Yevmiye olarak da 25 liraya anlaşmışlardı. "Yılmaz Ağabey!" diye sesini yükseltti. "Bu hesapta bir yanlışlık var. Benim yevmiyem 25 lira. 12 gün çalıştım. Benim hakkım 300 lira” Yılmaz Ağabeyi, Seyithan'ın bu hatırlatması üzerine, maaşını sayan işçilerden kendisini dinlemesini istedi. Hepsi kulak kesildi. Yılmaz kalfa, sessizliğin sağlandığından ve dikkatlerin üzerinde olduğundan emin olduktan sonra tane tane konuşmaya başladı: "Hepiniz bu çocuğa iyi bakın. Bu çocuk gelecekte çok önemli işler yapacak."

 

ANADOLU'DA BÜYÜK ERKEK ÇOCUK OLMAK

 

Anadolu'da ailenin büyük çocuğu olmanın getirdiği sorumluluğu, Anadolu kültürünü tanımayanların anlaması mümkün değil. Büyük kız olanların üstlendiği sorumluluklar, kaç yaşında olursa olsun, daha kardeşi doğduğu günden başlar. Artık, o bir çocuk değil, "abla"dır. Abla demek, anne vekili demektir. Onun kadar sorumlukları vardır. Ya evin büyük erkek çocuğu iseniz. O zaman baba yarısı olarak sorumlulukları üstlenmeniz lazım. Evin rençberi sizsiniz demektir. Seyithan'ın omuzuna rençberlik sorumluluğu daha 6-7 yaşında verildi. 11 yaşında çalışmak için İstanbul'a gelmesinin sebebi de buydu. Babası, hastalığından dolayı işleri olması gerektiği gibi çeviremiyordu. Sorumluluk "ailenin  rençberi"nin sırtında demekti. Seyithan, aradan çok geçmeden babasına İstanbul'a gideceğini söyledi. Yıl 1992. Kardeşiyle birlikte Küçükçekmece'de Safiye Teyze'nin tek gözlü bodrum evini tutmak istediler. 80'li yaşlardaki kadın, daha önce tutan bekarlardan ağzı yanmıştı. İki kardeş, bir şekilde ikna edip tek odalı evi tuttu. Safiye Teyze, Seyithan'ı ve kardeşini çok sevmiş ve onlara kırık bir de çekyat vermişti. Çekyatta nöbetleşe yatmak zorundalardı. İlk iş olarak Emin Pastanelerinde çalışmaya başladılar. Tam işte iyi kazanmaya başladılar ki, bir müşterinin haksız bir suçlamasından dolayı patron, "Ben müşteriye inanmak zorundayım"diyerek kapıyı gösterdi. 

  

"6 AYLIK PERSONEL DE MÜDÜRLÜK İMTİHANINA MI GİRERMİŞ?"

 

Kardeşi ile birlikte Eresin Otel ve ardından Florya Pizza Hut'ta çalışmaya başladı. Daha 6 ayı doldurmadan, Pizza Hut'ın üst yöneticilerinden biri, "Senin servis müdürlüğü sınavına girmen lazım"dedi. Seyithan, "Ben garson olarak iyi kazanıyorum" dese de üst düzey yönetici, o sınava girmesi için ikna etti. Öteki çalışanların, "6 aylık biri müdürlük imtihanına mı girermiş?" demelerine rağmen Seyithan sınava girdi ve kurum bünyesinde yılda bir kez yapılan bu sınavdan ikinci olarak çıkmıştı. O yeni görevine başlarken, patronundan tek talebi vardı. "Benim yerime kardeşimi almanızı istiyorum." İyi kazanmaya başlayıp bir miktar tasarruf yaptıkları sırada memleketinden babası aradı: 

 - Oğlum artık yeter. Memleketine gel.

- Baba burada bir yer edinmeye başladık. Bırakıp gelemeyiz.

- O zaman gel bizi de İstanbul'a götür. 

 

Üçüncü kardeşi de aralarına katılmış ve çalışmaları sonucu 12 bin dolar para tasarruf etmişlerdi. Kardeşiyle birlikte bir ev almak üzere araştırmaya başladılar. Sonunda taksitle bir müteahhit'ten 6 ay sonra teslim edilecek bir ev aldılar. Babalarını İstanbul'a getirdiler. Evin borcunu bitirmişlerdi. Artık biraz rahat edeceğiz dedikleri sırada, polisten aldıkları bir telefonla dünyaları sarsıldı. Ailenin ikinci erkek çocuğu olan Tevfik, bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Seyithan'ı çalıştığı yer sıkmaya başlamıştı. İstifa etti ve askere gitmeye karar aldırdı. Kardeşi Nihat'a, "Ben askere gidiyorum. Benim yerimi aratma" diye öğütleyip kışlanın yolunu tuttu.

 

"BİZİM ASIL SERMAYEMİZİN NE OLDUĞUNU UNUTMAYALIM"

 

Askerlik sonrası ücretli çalışmayı düşünmüyorlardı. İki kardeş istişare ettikleri sırada Nihat'ın söyledikleri önlerinde bambaşka bir ufuk açtı. "Biz çok çalışkanız. Bu doğru. Ama bizim asıl sermayemiz insan ilişkileri. Biz bu sermayemizi değerlendireceğimiz bir alanda çalışalım." Önlerinde iki iş alanı çıktı. Sigorta ve emlakçılık. Teminat bulamamaktan dolayı sigortacılık olmayınca ikinci şık olan emlakçılık devreye girdi. Aylar süren çalışmalar sonunda Beylikdüzü'nde iş yapmaya karar verdiler. Deprem sonrası buradan kaçmak isteyen çok kişi vardı, bundan dolayı da Beylikdüzü çok hareketli idi. Apartman altları da ofis olarak kiralanabiliyordu ve üstelik kiralar da ucuzdu. 2001 yılında bir apartmanda 3 dairenin satılık olduğunu duyunca üçünü birden satın almaya karar verdiler. Üçünü 27 bin liraya aldıkları dairelerde tadilat yaptılar ve dekore ettiler. Dairenin birini kendileri aldı, öteki iki daireyi de 34 bin TL'ye sattılar. 

 

"O YERİ DE BU ÇOCUĞA VERİN SİZ"

 

İş yapmaya başlamışlardı. Seyithan ve Nihat kardeşleri artık bölgelerinde tanımaya başlamışlardı. 2003'te Beylikdüzü'nde ilk kez yapılan bir festivale sponsor olunca bütün ilçe onları tanımaya başladı. Bölgenin önemli inşaatçılarından Hasan Çebi'nin yarım kalan bir inşaatı vardı. 166 dairenin satışını almak için Çebi'nin kapısını bıkmadan usanmadan aşındırdı. Altıncı gidişinde 500 bin doları peşin kalan kısmını da 10 eşit taksitte ödemek üzere anlaşma yaptılar.  Konutların bulunduğu binanın en üstünden aşağılara sarkan bir bez afiş astılar: "Yaşam başlıyor." 10 eşit taksitte ödenecek paranın son taksitini Hasan Çebi'ye üçüncü ayın içinde ödeyip bitirdiler. Vedalaşıp ayrılırken,Hasan Çebi muhasebe işlerini yürüten yeğenine seslendi: "Bauhause'un yanındaki yeri de bu çocuğa verin." Bugün 83 satış ofisi ile 13 yılda 65 bin dolayında konut satışını gerçekleştiren, 13 ayrı şirket çatısı altında 2000 bin dolayında istihdam gerçekleştiren bir yapının liderliğini yapan bir kişinin hayat hikayesini paylaştım. 

 

 BAŞARININ 5 SIRRI 

 

Delta Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Seyithan İzsiz'i anlatmaya çalıştım. Hayat hikayesinden bir bölüm paylaştığım Seyithan İzsiz, başarı hikayesini Beylikdüzü Genç İşadamları Derneği'nin (BEYGİAD)  KOSGEB’in uygulamalı girişimcilik eğitim sertifika töreninde anlattı. Salonu dolduran ve bir o kadar da salon dışına kurulan dev ekrandan binlerce kişi bu başarı hikayesini dinledi. 15 yıla sığan başarı hikayesinde Seyithan İzsiz, başarıyı sağlayan 5 formülünü de sıraladı.

 

AMAÇ VE NİYET: Başarının ilk sırrı amaç ve niyet. Bir amacı olmadan, niyet edip bir işe girişmeden ilerleyebilme imkanı yok. 

TAKIM RUHU: Başarıyı tek başınıza elde edemezsiniz. Doğru kişilerden oluşan bir takım kurmalısınız ve takım arkadaşlarınızın hepsinin ortak amaca sahip olmalı.

GÜVEN: Üzerinde en çok titizlik göstermeniz gereken şey güvenin oluşması olmalı. Güveni kazanmak ve korumak için, ilave zaman harcayabilirsiniz, ilave çaba gösterebilirsiniz. Hatta, güvenin kaybolmaması için zarar etmeyi bile göze almalısınız.

DÜRÜSTLÜK: Eğer bizim yaptığımız gibi bir satış işi gerçekleştiriyorsanız, dürüstlüğü ilke edinmelisiniz. Alış ve satışta ne bir eksik, ne bir fazla, her şeyi olduğu gibi yansıtmalınız. 

ÖNGÖRÜ VE RİSK ÜSTLENME: Bir ticaret yapıyorsanız, risk üstlenmeden ilerleyemezsiniz. Ama göğüslemeniz gereken riskin ne olduğunu biliyor olmalısınız. Giriştiğiniz işin ileri aşamalarını görebiliyor ve bilebiliyor olmalısınız. (ROTAHABER)

Editör: TE Bilisim