Bazıları anayasa değişikliğini kastederek "Bu değişiklik bize ne kazandıracak yâda bu değişikliğe ne gerek var?" diyor.

Anayasa değişikliğinin diktatörlük yönetimine yol açacağını, belki de rejim değişikliğine sebep olacağını düşünenler bile var.

Bir başka kesim " Acaba bölünecek miyiz? " korkusu yaşıyor.

Aslında çok soru, çok fazla kafa karışıklığı demektir.

Oysa birazcık araştırma yaptığımızda endişelerin ve korkuların yersiz olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Çünkü anayasa değişikliği ile getirilecek olan sistemin birçok ülkede başarıyla uygulandığı bilinen bir gerçektir.

Yeni sistemi konuşurken yine de çok önemli bir tartışmanın içinde olduğumuz muhakkaktır.

Son 15 yıldır; Eğitimden, Sağlığa, Bayındırlık hizmetlerinden, Ekonomiye, Sanayiden, Teknolojiye, İnsan hak ve özgürlüklerinden, Adalete... Her alanda ülkemiz önceki yıllarla kıyaslanamayacak kadar önemli gelişmeler kaydetmiştir.

En önemlisi Türkiye 2014' ten beri geleceğini tartışmaktadır.

Çünkü o tarihte Türkiye Cumhurbaşkanını doğrudan doğruya halkoyuyla seçmiştir. 

Böylece siyasal değişim ve dönüşüm arayışları ülkemizin gündemine oturmuştur.

Değişime karşı çıkanlar ne yazık ki yabancı güçlerin emellerine alet olduklarının bile farkında değillerdir.

Tarihte yapılan her yeniliği ve değişimi destekleyenler olduğu gibi, karşı çıkanlar da hep olmuştur.

Öyleyse değiştirmek istediğimiz şeyin bize kar ve zararını net görebilmek için, bizi destekleyenleri yâda bize karşı çıkanları iyi tanımamız gerekmektedir.

İyiliğimizi kesinlikle istemeyen güçlerden; Almanya’dan, İngiltere'den, İsrail’den, Rusya’dan ve daha birçok devletten söz etmeyeceğim.

Sadece Amerika'ya bakacak olursak, değişimin kimleri rahatsız ettiğini, dolayısıyla önümüze ne gibi engeller koyduklarını görmemiz zor olmayacaktır.

Kısa bir süre önce 45. Başkanını seçen ABD, kurulduğu günden beri başkanlık sistemiyle yönetiliyor.

ABD başkanlık sisteminden memnundur ve sistemi tartışma konusu yapmamıştır.

Bu sistem sayesinde gücünü sürekli koruyan ve 2.Dünya savaşından sonra süper güç konumuna yükselen ABD, Dünya halklarına başkanlık sistemini değil, daima demokrasi ve parlamenter sistemi empoze etmiştir.

Biliyoruz ki Birleşik Devletler tabiatı gereği başkalarının faydasına olan bir sistemi asla onlara önermemiştir.

Yani kendisi için istediğini başkası için istemediğini herkes görmektedir.

Zaten ABD bize de hiçbir zaman başkanlık sistemini tavsiye etmedi, etmemiştir.

Sizce de bu dikkat çekici bir durum değil midir?

ABD ülkemizde tartışılan sistem değişikliği konusunda, sesiz kalmış, kendisini tarafsız göstermeye çalışarak, aslında " Eski Türkiye'yi " istediğini gizlemektedir.

Ayrıca ABD'nin bizi kendi halimize bırakmayacağını, başımıza sardığı terör örgütlerine verdiği destekten de anlamak gayet mümkündür.

Bunu görmek için, siyasetlerini birazcık takip etmemiz yeterli olacaktır.

Cumhuriyet tarihi boyunca ne zaman ülkemiz önemli bir karar alacak olsa, mutlaka bir askeri darbe tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır.

15 Temmuz FETÖ darbe girişimi de dahil bütün darbeler ABD yönetimleri tarafından desteklenmiş hatta onların öngördüğü plan ve program çerçevesinde gerçekleşmiştir.

Fakat ilk defa 15 Temmuz da halkımız ABD'yi suçüstü yakalamıştır.

Buna rağmen ABD pişkin tavrını halen sürdürmekte ve iç siyasetimize çaktırmadan müdahale etmektedir.

Gezi olayları, Mit müsteşarını gözaltına alma girişimi, 17/25 Aralık meselesi, 6-8 Ekim olayları, Mit Tırları, Hendek savaşları, 15 Temmuz darbe girişimi, Suikastlar, DOLAR üzerinden ekonomiye operasyon çekme...

Bütün bunlar ABD ve diğer karanlık güçlerin geçmişte iç işlerimize müdahale ettiklerinin sadece bir kaç örneğidir.

Son örnek ise Mecliste anayasa değişikliği tartışmaları sırasında bir milletvekili ayağından ısırıldı ve kiminin kolu çıktı, kiminin burnu kırıldı, kiminin boğazı sıkıldı.

Fakat bütün engellemelere rağmen Meclisteki oylama tamamlanmış Vekiller ASILLARA, ülkenin geleceği hakkında karar verme imkânını, referandum yoluyla sağlamışlardır.

Böylece milletimiz uzun yıllar sonra, ilk defa sistem değişikliği ve ülkenin geleceği konusunda karar almak için inisiyatif kullanma imkanına kavuşmuştur.

Bilindiği üzere önemli siyasal değişim ve dönüşümler, ancak güçlü liderlerin öncülüğünde mümkündür.

Güçlü liderlik için ise halkın desteği vazgeçilmezdir.

İşte böyle kritik bir anda Halk, ABD ve yandaşlarının ayak oyunlarına aldırmadan, yalanlarına kanmadan, kendisine verilen referandum fırsatını kullanarak, ortaya koyacağı tercih ile ülkenin kaderini belirleyecektir.

Peki, bu tercihin anlamı nedir?

Bakın referandumda halk olarak tercihimizi ortaya koyduktan sonra olacak olan şudur;

Ya inisiyatif başkalarında olacak;

Böylece terör, kriz, kaos içinde kalacağız.

Ya da inisiyatifi ele alarak değişim ve gelişim içinde yolumuza devam edeceğiz.

Ya gündem belirleyen DEVLET olacağız. Ya da gündemi belirlenen DEVLET olacağız.

Ya dünya siyasetine yön veren DEVLET olacağız. Ya da siyasetine yön verilen DEVLET olacağız.

Ya uydu DEVLET olacağız. Ya da bölgesel güç olarak etrafımıza tesir eden DEVLET olacağız.

Kısacası ya "ESKİ TÜRKİYE" kalacağız. Ya da " YENİ TÜRKİYE " olacağız.

Halk olarak vereceğimiz karar çok ama çok önemlidir.

Referandum da karar milletindir, karar bizimdir, karar sizindir.

Peki, sizce " ESKİ TÜRKİYE mi? , YENİ TÜRKİYE mi?