Hayatın zorluklarıyla çok genç yaşta tanıştım. Babamın vefatı nedeniyle diğer kardeşlerimle birlikte ben de henüz lise çağında iken evin geçimini üstlenmiştim. 15-16 yaşına kadar terzide çalışıp ailemin geçimine ciddi katkılar sunuyordum. Aldığım 100 Lira haftalığı rahmetli anneme veriyordum. Annem de her okul günü bize (okul uzak olduğundan öğle yemeği için) birer lira veriyordu. (Kıyas yapabilmek için ekmeğin fiyatının bir lira olduğu bilgisini vermek istiyorum)

Lise ikinci sınıfta iken elektrikçi olan bir arkadaşımın annemi ikna etmesiyle elektrikçiliğe başladım, bir yandan da eğitimime devam ediyordum. Askerliğe gidene kadar elektrik ustası olarak çalıştım. Askerlikten sonra Mardin’de bulunan bir fabrikada elektrik ustası olarak çalışmaya başladım. Fabrikada yedi yıl gibi kısa sayılmayacak bir süre çalıştım. Daha sonra Maliye Bakanlığına memur olarak geçtim ve bu kademeye kadar (Defterdar) geldim. 

Fabrikada işçi olduğum yıllarda birlikte çalıştığımız Şırnaklı bir arkadaşım vardı. Adı Mehmet Ali ÖĞMEN, lakabı “Ezbenî” idi. “Ezbenî”, Şırnaklıların “Efendim, buyur” manasında nezaket veya saygı ifadesi olarak söze kattıkları bir ifadedir. Örneğin "Heqê we heye ezbenî” ifadesi, “Haklısınız efendim” demektir. Mardin'de ise bu kelime kullanılmaz. Çoğumuz o yıllarda bu sözün saygı ifade ettiğini bilmekle beraber anlamını bilmiyorduk. Ancak Şırnak'ta görev yaptığım yıllarda bu sözü çok duydum. Şırnaklılar bu sözü kendi aralarında büyüklerine karşı kullanmakla beraber genel olarak yabancı misafirler için kullanırlardı. Bu da Şırnaklıların misafirlerine gösterdikleri saygının bir ölçüsüydü.  Bu kardeşim de tabiatı itibariyle nezaket sahibi bir insan olduğu için terbiyesine uygun bu ifadeyi sıkça kullanırdı. Bu yüzden bu ifade onun lakabı olmuştu. 

Yıllar yılları kovaladı. 2008 yılında gönüllü olarak Şırnak iline defterdar yardımcısı olarak atandım. Mahrumiyeti ve insanlığı doyasıya yaşadığımız Şırnak'ta, gönüllü olarak beş yıl görev yaptım. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Şırnak, en mutlu olduğum yerlerden birisiydi. Şırnak’a giderken de işte bu arkadaşım Ezbenî’yi aradım. Zira kendisi fabrikada yıllarca çalıştıktan sonra emekli olmuş ve memleketi Şırnak’a yerleşmişti. Orada kaldığım süre zarfında sanırım kendisiyle ancak üç beş defa görüşebildik. Nezaket anlayışı ve hassasiyeti gereği -sanırım rahatsızlık vereceğini düşündüğünden- daireye sıkça uğramazdı. 2013 yılında Düzce’ye tayinim çıkınca kendisiyle vedalaştık. Ancak belli aralıklarla kendisi ile telefon görüşmesi yapıyor, karşılıklı olarak hal hatır soruyorduk.

Geçtiğimiz günlerde internette gezinirken bende şok etkisi yaratan bir haberle karşılaştım. Dostum “Ezbenî” vefat etmişti. Ne kadar üzüldüğümü tarif edemem. Önce inanmak istemedim. Ancak maalesef haber doğruydu. Sanırım bir hafta arayla amcasını ve babasını Covid belasından kaybetmiş. Bir hafta sonra da kendi ayağıyla hastaneye gitmiş, aynı hastalıktan dolayı hastaneden cenazesi çıkmıştı.

Sevgili dostumun bu ani vefatı, beni ölüm üzerine yeniden düşünmeye sevk etti. Ölüm elbette haktır.  Kendimize yakıştırmasak bile elbet hepimiz öleceğiz. Beşiği olanın mezarı da olur derler. Ancak yaşamak da şerefle,  ölmek de şerefle. Şeref ile ölmek emek ister, gayret ister. Ölen kişi için “Nur içinde yatsın” demek de var; “Ne kendi eyledi râhat ne halka verdi huzûr, Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubur”  (Yani yaşarken ne kendi rahat etti ne de kimsede huzur bıraktı. Şimdi yıkıldı gitti, Allah kabirdekilere sabır versin!) demek de var.  Peygamberimiz (sav) “Ölülerinizin iyiliklerini anlatınız, kötülüklerini anmayınız” buyuruyor. Elbette ki Peygamberimiz doğru söylüyor. Ancak vefat ettikten sonra iyiliklerimizin anlatılabilmesi için de yaşarken iyilik sahibi olmak gerekir.

Sevgili kardeşim Ezbenî! Ben senin iyi bir insan olduğuna şahidim. Nur içinde yat! Senin de dahil olduğun o aleme Resulullah ’ın ifadesiyle selam yolluyorum: “Selâm size, ey bu diyârın mü'min ve müslim halkı! İnşallah yakında biz de aranıza katılacağız. Allah'ın bizi de sizi de bağışlamasını dilerim."

Rica etsem, siz de kardeşim Ezbenî için bir Fatiha okur, onun için hayır duası eder misiniz?