Yeniçeri ocağında sık sık başkaldırıların, isyanların yaşandığı dönemde, uzunca bir süre ocakta bir hareket yaşanmamış. Bir müddet sonra, ocağın mutfağında aşçıbaşı ve eleman değişikliği olmuş… Ertesi gün, yeniçeriler, “İstemezük” diye ayaklanmışlar. Ocağın başına sormuşlar, “Niye isyan çıkarıyorsunuz?”... Cevap çok acayip ve garaip bir gerekçe olarak gelmiş, “Çünkü birkaç gündür yediğimiz hoşaf yağlı değil…” Meğer ocağın mutfağında daha önce görevli olan aşçıbaşı o kadar tertipsiz ve düzensiz birisiymiş ki, yemek yaptığı kazanı boşaltır, aynı kazan içinde bir de hoşaf yaparmış… Dolayısıyla bu kirli, pasaklı kazanın içinde yapılan hoşaf da, hem kirli, hem yağlı olurmuş… Ocağa yeni görevlendirilen aşçıbaşı ise düzenli tertipli olduğu için ve her şey olması gerektiği gibi seyrettiğinden dolayı, tertemiz hoşafı Yeniçeri Ocağı’na dağıttığından “İstemezük” taifesi kendileri için hayırlı ve güzel olan bu olaya bile isyan bayrağını çekmiş.

 

***

 

VAN’I TEĞET GEÇEN 13 YIL

 

Yeniçerilerin isyanı ile lûgata giren ‘istemezük’ bizim şu sıralar kent olarak içinde bulunduğumuz vaziyete tam da aksi bir ifade.

Van’da ‘istemezük’ değil ‘isetemeyi bilmeyük’ hastalığı var uzun zamandır. Şöyle bir yakın tarihe baktığımızda bile ‘net’ bir şekilde görebiliyoruz bunu. Bakın, 13 yıllık Ak Parti iktidarına. Van Türkiye’deki birçok ilin ‘çağ atladığı’ bir dönemde Van’ı Van olmaktan çıkaran kazanımları edinme konusunda ‘eşdeğer’ illerin çok gerisinde.

13 yıl önceki cümlede; “Gaziantep, Adana, Konya, Kayseri” gibi şehirler ile kıyaslanıp potansiyel olarak daha iyi konumda olduğundan dem vurulurdu. Yıl oldu 2015 hala Van’ın kalkınmada Gaziantep olması umuduyla ‘Vantep’, siyasette Ankara olması umuduyla ‘Vankara’ gibi benzetmeler yapmaktan öteye gidemiyoruz. Halen ‘kurgular’ ve ‘temenniler’ ile sonu ‘olabilir’ ya da ‘olmalı’ şeklindeki cümlelerle ‘umut’ etmeye devam ediyoruz.

Çünkü biz ‘istemeyi bilmezük’. O yüzden değil midir ki dünya koca bir krizden geçerken Türkiye’yi ‘teğet’ geçen Van’ın başını döndürdü…

 

***

 

VAN DEMEK ÇÖZÜM DEMEK!

 

Önceki gün gazeteciler ile AK Parti’nin Diyarbakır eski milletvekili olan Abdurrahman Kurt ile bir araya geldik. Aynı zamanda Doğu Anadolu Akil Heyeti üyesi de olan ve AK Parti’nin Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci konusundaki ‘en dolu’ isimlerinden birisi olan ‘Kurt’ Beşir Atalay’a destek için Van’a gelmiş.

Abdurrahman Kurt Van’dayken Başbakan Ahmet Davutoğlu Diyarbakır mitingindeydi. Bizler sormadan kendisi cevap veriyor ve buluşma nedenini bu cümleye bağlıyor. “Ben buraya Beşir Atalay’a destek vermeye haliyle çözüm sürecine destek vermek için geldim.” Diyor. Şahsen AK Parti’nin yer vermeyerek ‘yanlış’ yaptığını düşündüğüm isimlerinden biri olan Kurt, siyaseten burada olmadığını da “Eğer siyasi bir beklentim olsa bugün Diyarbakır’da Başbakan’ın yanında poz verirdim ama ben Van’ın bu süreçte çok daha büyük bir önem arzettiğini biliyorum.” Diyordu.

 

***

Hem basın açıklaması hem sohbet esnasında konuşurken Abdurrahman Kurt, Van adayı Beşir Atalay’ın adaylığının altını sık sık ‘kırmızı’ kalem ile çiziyor. Onun gibi Kürt sorununa kafa yoran ve ‘ikbal’ beklentisi olmayan bir ismin bunun ardındaki ‘gerekçesi’ de güçlü olmalı değil mi? Vardı işte. Zamanında AK Parti’nin bölge koordinatör milletvekili olarak da Van’da çalışan ismi olan Kurt’a göre:

 

*Beşir Atalay’ın Van adaylığı önemli bir mesajdır. Bu ‘çözüm sürecinin’ mimarı olması ile doğru orantılı. Yani sürecin devam etmesi için Atalay çözümün adeta merkezine gönderildi ve bu adaylığı ile belki kurgulanan birçok düşüncenin önüne geçildi.

 

*Atalay’ın Van adaylığı nasıl çözüm süreci için anlam ifade ediyorsa, Van’dan kazanması da belki de Ankara’ya bir mesajdır. Sürece en büyük desteği veren Kürtler’in Atalay aracılığı ile barışa bir şans daha verip vermemesiyle anlayana aslında önemli bir mesajdır.

 

*Atalay Ankara’ya çok güçlü gitmeli. Onun Ankara’ya güçlü gitmesi uzun süredir oluşan algıların yıkılması, barış ve güven ortamının yeniden başlaması anlamında büyük bir adımdır. Kürtlerin hala çözüm sürecine destek verdiğinin işaretidir.

 

Bu ve bunun gibi ‘destekleyici gerekçelerle Atalay’ın Van adaylığı üzerine önemli yorumlar yapıyor Kurt. Üstelik takip eden bilir Atalay’a bu desteği Kurt gibi nice isimler verdi. Ak Parti kanadının yanında şu sıralar siyasetin içinde olmasa da ya da ‘aykırı’ olarak lanse edilse de Bülent Arınç da aynı ‘büyük’ destek ile Van’a geldi. Ali Babacan da geldi, Başbakan Ahmet Davutoğlu da geldi. Bunlar önemli mesajlar bence…

 

Kurt devam ediyor; “Van da Atalay’ın buradan aday olması nedeniyle çok şanslı. Göreceksiniz Van’a ve çözüm sürecine yeniden çok şey katacak.” diyor. Ona göre, Van’ın yıllardır istediği ‘bakan’, ‘ağabey’ beklentilerine de tam da uyan bir isim.

 

Malum Van’ın ‘ağabey’ beklentisini de o iyi biliyor. Yıllarca Van’da çalışmasından dolayı Van’ı iyi yorumluyor:

 

“Van aslında birçok kente göre çok daha iyi durumda. Listelerden şikâyet ediliyor ama yıllardır bir beklenti vardı. Bakan olması hasebiyle Beşir Atalay bu noktada verilebilecek en iyi isimdi o da Van’a geldi. Ha keza Burhan Kayatürk ve diğer isimler de bir o kadar iyi ve liste oldukça yerinde bir liste. Van teşkilatı da yine birçok ile göre daha iyi durumda.”

 

Hatta konuşmasının bir yerinde Hüseyin Çelik örneğini de veren Kurt, bu noktada Van’ın zamanında çok şikâyet ettiği Hüseyin Çelik’in yeniden aday olmasını bile çok istediği yönünde bir izlenim olduğunu söylüyor. Van’ın bu noktadaki ‘bakan’ özlemini iyi bilen Kurt, haliyle Beşir Atalay’ın adaylığını heyecanlı ve ‘umutlu’ cümlelerle yorumluyor.

 

Benim de defalarca değindiğim ve olmasının ‘elzem’ olduğunu öne sürdüğüm ‘bakanlık’, ‘A Takımı’ temsiliyeti gibi beklentiler için değim yerindeyse “Bakan istiyordunuz alın size bakan!” noktasına geliyor olay. Haklı bir nokta değil mi? Biz de uzun süredir bunu istemiyor muyduk? Geç de olsa Van hem Van’da, hem Ankara’da ‘güçlü’ bir şekilde temsil edilecek isim ile temsil edilmeyecek mi? O yüzden Atalay’ın gelmesi Van’dan çıkacak diğer vekil ya da vekillerin kente çalışması anlamında da ‘önemli’…

 

Olayın diğer boyutlarını çıkardığınızda emsal olarak aslında gelinen nokta ve beklenti şu: Yani Kufelilerin çağırıp sırtını döndüğü Hz. Hüseyin gibi değil, çağırıp sonuna kadar desteklenen bir isim olarak sahip çıkın ‘Beşir Atalay’a… En azından ‘hatırı sayılır’ isimler bunu söylüyor…

 

***

 

OL DEYİNCE DEĞİL İSTEYİNCE OLUYOR!

 

Dedim ya biz istemeyi ‘bilmeyük’! İstemeyi bilmediğimiz gibi ne istediğimizi dillendirmek konusunda da ‘garip’ bir haldeyiz. Kentin sorunlarını ‘muhattaplar’ yokken hep bir ağızdan dillendirmeyi biliyoruz, kahve sohbetinde ‘devlet kurup, devlet yıkıyoruz’ ama mesele ilgilisi ile konuşmaya geldiğinde ‘dut yemiş’ bülbüle dönüyoruz maşallah!

 

Hani bizim sorunlarımız çoktu? Hani bizim depremden bu yana çözülmeyen problemlerimiz, bitmeyen dertlerimiz vardı? O zaman kentin önde gelen isimleri bunları dile getirme noktasında niye bu kadar ‘minnetsiz’ davranıyor?

 

Geçtiğimiz günlerde Başbakan eski yardımcısı Ali Babacan Van’daydı örneğin. Beşir Atalay ile birlikte Van’daki STK temsilcileri, kanaat önderleri, esnaf, tüccar, işadamı ve birçok önemli ismi ağırlayan Babacan’ın o toplantısında Ak Parti’nin de uzun yıllardır görev yapan teşkilat ve siyasetçilerinin önemli kısmı vardı. Uzun süre sonra ilk defa böylesi bir katılım vardı AK Parti’ye dair bir buluşmadı. Toplantıda Babacan konuştu, Atalay konuştu Van’a dair kelamlar edildi. Söz ‘istişareye’ geldiğinde Van’dan bir tek OSB Yönetim Kurulu Başkanı Şemsettin Bozkurt söz alıp sorunları dile getirdi. Sorunları dinlemek not almak, değerlendirme yapmak için kente gelmiş iki önemli isme Sayın Bozkurt’tan başka sorun anlatıp beklentileri dile getiren kimse olmadı. Allah’tan Bozkurt vergi terkini, Kapıköy, sicil affı, ekonomik krizden kurtulmak için atılacak adımlara dair ‘genel’ bir tablo sundu da rezil olmadık! Başka da laf eden olmadı…

 

***

 

Zaten Van’ın bu noktada sağlam duruş sergileyen çok da ‘güçlü’ STK’sı ve kuruluşu yok. Bozkurt ile son zamanlarda bir adım öne çıkan OSB dışında kentte son yıllarda gündeme dair bir şey söyleyebilme cesaretini gösteren tek kurum var Van TSO, tek de adam var Necdet Takva. Onun dışında kimse ‘zahmete’ girmek istemiyor..!

 

Mesele tıpkı ‘oy’ kullanmaya gitmeyip iktidarı ‘ölesiye’ eleştirmeye benziyor. Kusura bakmayacaksın kardeşim eğer sen bir ‘birey’ olduğunu kabul etmeyip, seni yöneteni seçmeyecek kadar ‘aciz’ isen nasıl yönetildiğini eleştirmeyeceksin, ‘derdim var’ deyip de sızlanmayacaksın!

 

***

 

Bakınız Kapıköy 7 Haziran’dan sonra sürecin bozulması, gümrükçülerin kaçırılması adını her ne koyarsanız artık kökten kapatıldı. Akmasa da damlayan, son zamanlarda turizme ‘ticaretten’ daha büyük fayda sağlayan Kapıköy’ün kapanmasıyla nasıl da ‘nakavt’ olmuş boksöre döndük! Bu işler böyle… Peki, nasıl açıldı Kapıköy?

 

Beşir Atalay, Van TSO’yu ziyaret etti. O zamana kadar kısık ses ile dillendirilen ‘Kapıköy’ Takva tarafından ‘en doğru’ haliyle dile getirildi. Bir işin nasıl isteneceğini ve nasıl çözüleceğini bilen Atalay da ‘Devlet çözer’ diyerek birkaç hafta içinde yeniden müjdesini vererek hizmete sundu.

 

Açıldıktan sonra Kapıköy’ün ‘seçim hamlesi’ olarak kapatılıp açıldığını söyleyen oldu, seçime malzeme edildiğine dair tartışmalar yaşandı. Ama Kapıköy bu derece ısrarla dile getirilmezse bence Atalay tarafından Ankara’ya bu kadar ani bir hızla götürülüp açılmayacaktı. Üstelik Bakan Atalay bu konuda şimdiye kadarki ‘kör’ bir zihniyeti de yıktı. Van TSO’nun talebi ve ısrarı üzerine çözdüğü bu sorun çözerken de hiç ‘politik’ yaklaşımlar, ‘şucu, bucu’ da demedi. Malum, Van’ın dile getirilen sorunu ‘kimin’ dile getirdiğine göre ‘yapıp yapmama’ gibi bir sorunu da var! Eğer talepleri dile getiren taraf sizinle aynı tarafta değilse talebinin içinde Van geçmesinin önemi yok! Ret!

 

İşte bu yüzden Atalay Van’da olmalı, bu yüzden Van, Atalay’ın Van’a bir şeyler katmasını istemeyi bilmeli…  İsteyeceksin ki çözüm alabilesin. Bu konuda tam bir ‘devlet’ adamı olan Atalay, geldiği günden bu yana gerek bizim gerek toplumun diğer kesimlerinin talepleri için ‘hayatta olmaz’ dediğini görmedim. Vergi terkini gibi birçok konuyu dile getirdiğimizde notunu aldığını gördüm, “Detaylıca değerlendirilip inşallah hükümetimiz aracılığı ile çözülür” cevabı aldık.

 

Çözülür mü bilmem ama hani derler ya: İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü kara!

 

Bizim şimdiye kadar güçlü bir ‘lobi’si olmayan kent olmamızın da, gelişmişlikte aynı kefedeki kentlerin uzağında kalmamızın da, sorunlarımızın çözülmemesinin de altında istemeyi bilmememiz yatıyor. Biz istemeyi bilmiyoruz arkadaş!

 

***

 

‘HAYIR’LARA DEĞİL HAYIRLARA VESİLE OLSUN!

 

Bu arada yarın seçim var! Hem Türkiye hem Van kararını verecek! Umarım büyük umutlarla gittiğimiz 1 Kasım seçimleri gibi hepimiz açısından hüsrana dönüşmez. Umud ediyorum ki bu seçim herşeye ‘hayır’lara değil gerçek manada hepimiz için ‘hayırlara vesile olur.

 

Unutmadan, ‘boşver’meyin gidin ‘oy’ verin!