Son dönemlerde en çok konuştuğumuz meselelerden birisi yol!

On yıllardır gündemimizden bir türlü düşüremiyoruz.

Bir değil, iki değil, üç değil.

Olsun istediğimiz, yapılsın istediğimiz o kadar çok yol var ki…

Bunlardan en önemlisi bir türlü gidemediğimiz Çevre Yolu.

On yıllık bir mazisi var.

Başladı ama bitmedi.

Van için hayati derecede önemli olmasına rağmen ertelendi, takıldı, yapılamadı gitti.

Halbuki birçok yatırımdan, projeden, işten daha önemli, daha kıymetliydi.

Çünkü şu an Van nefes alamıyorsa sebebi Çevre Yolu.

Van’da büyük araçlar trafiği tıkıyorsa sebebi Çevre Yolu.

Şehir tıkanıp kalmışsa sebebi yine Çevre Yolu.

Olmuyor.

O olmayınca da gerisi gelmiyor.

Sadece bu mu?

Sahil yolu da olmadı bir türlü.

Van’ımızın en önemli beklentilerinden birisi de buydu.

Van Gölü gibi bir nimeti oracıkta uzakta bırakıp şehir içinde bir kalabalığa takılıp kalmak bizim yaptığımız en büyük yanlışlardan birisiydi.

Bu kalabalığı hak etmiyoruz.

Bakın Van Gölü boyunca seyreden bir sahil yolumuz olsa bu sahil yolumuz boyunca Hatay’da yapıldığı gibi bisiklet yoluyla döşenmiş bir güzergahımız olsa şu an bambaşka destinasyonlardan birisine sahiptik.

Keşke o da olsaydı.

O da olmadı.

Bitti mi?

Hayır…

Bitmeyen yollarımız çok.

Örneğin bizim alternatif yollara da ihtiyacımız var.

Şehrin son 15-20 yılına baktığımızda açılan tek yol Şabaniye Yolu.

Onun dışında merkezi rahatlatacak, şu hengameyi bitirecek tek bir alternatif yolumuz yok.

Halbuki şehrin bu keşmekeşten kurtulması için yeni alternatif yollar olmazsa olmaz.

Son dönemlerde yeni sokaklar açılması ile bir nebze rahatlama sağlansa da bu Van’ın içinde kaybolduğu bohemi bitiremiyor.

Yeni açılımlar mutlaka caddeler nezdinde olmalı.

Aşağısı kurtarmıyor.

Yani şehri yıllardır Cumhuriyet Caddesi, Maraş Caddesi arasında sıkışıp kalmış durumda.

Ekonomi burada, kalabalık burada, piyasa burada.

Sirkülasyon burada olunca kiralar fırlıyor.

Alternatif bölgeler olmayınca da hep aynı yerde dönüp duruyoruz.

Son dönemlerde İskele Caddesi ve İkinisan Caddesi prestij caddelerine dönüştürülüp kazandırılmasına rağmen yoğunluk bu iki caddeyi de bir anda doldurup taşırdı.

Yani anlayacağınız yetmiyor.

Bir çözüm umuduyla getirilen parkomat trafik sıkışıklığını, parkı azaltmak bir yana daha da artırdı.

Ta ara sokaklara kadar uzayan parkomatlardan sonra değişen bir şey olmadı.

Sadece park için para ödenmeye başlandı.

Bunun dışında bir artı yok.

Bu yeni caddelerin durumu da yine kentin yeni yollara olan ihtiyacını bir kez daha ortaya koyuyor.

Yeni yollar açmayınca kent de büyümüyor.

Gelişmiyor.

Kabuğunu kıramıyor.

İki üç spesifik caddede dükkan bulamayan esnaf dükkan açamıyor.

Yüksek kira veremeyen girişimci iş kuramıyor.

Deprem döneminde nispeten şehir dışında taşınan kurumlar ile kent biraz yayılmaya başlasa da sadece bu adımla kalınması işi ağırlaştırdı.

Bundan sonra tüm yatırım ve girişimler bu nedenle şehir dışında kenti rahatlatacak yerlerde olmalı.
Valilik hızlı kent dışında bir yere çıkmalı.

Varsa kurumlar şehir dışına yayılmaya devam etmeli.

Bankaları, hastaneleri neyi varsa bu şekilde planlanmalı.

Yoksa biz daha çok takılıp kalacağız, korna sesi duyacağız, trafikte isyan edip küçücük şehirde saatlerce yollarda takılıp kalmaktan dolayı feryat edeceğiz.

Durumumuz ortada.

Bize yeni yollar lazım.