İmam Şafii’nin de dikkat çektiği gibi, iman etme konusunda “Allah’ım sana Senin muradın istikâmetinde iman ettim,” demek, Allah’a iman konusunda en güzel yöntemdir.

 

Keza, “En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.”[1] âyetinde belirtildiği gibi, Allah Tealâ’nın sıfatlarının gereğini yerine getirmek ve sadece O’ndan istemek iman gereğidir.

 

İlim sıfatının gereği, ilmi sevmek, ilme sarılmak, ona bezenmektir. Rahim sıfatının gereği, merhametli olmak; Rezzak sıfatının gereği, sadece ondan rızk talep etmek, Allah’ın rızkından yararlanmak ve başkasını yararlandırmaktır. Güç ve kudret sahibi sıfatının gereği, güçlü bir mü’min olmaya çalışmaktır.

 

Cevvâd sıfatının gereği, cömert olmaktır. Resûl-i Ekrem konuyla ilgili olarak şöyle buyurur: “Allah’ın yüzden bir eksik, tam doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri (öğrenip gereğiyle amel ederek) sayarsa cennete girer.”[2]

 

Tevhitte; yani Allah’a imanda en sağlam ve sağlıklı yöntem Kur’an merkezli yöntemdir. Kur’an’ı okuduğumuzda, ya da kâinatı seyrettiğimizde Allah Tealâ’nın kurtuluş ve helâk yollarına nasıl işaret ettiğine dikkat edelim, esma ve sıfatlarını iyi düşünelim. Allah Tealâ, nimet ve ihsanıyla kullarını sevindirmek istiyor, dost ve düşmanlarının karşılaşacakları neticelerden haber veriyor, düşmanlarının nasıl helâk olduğunu, dostlarının nasıl kurtulduğunu beyan ediyor.     

 

Rabbimiz, biz günahkâr kullarının günahlarını affediyor. Bizleri en yakın akraba ve dostlarımızdan daha çok seviyor. Mazeretlerimizi kabul ediyor, noksanlarımızı ıslah ediyor, müdafaa ediyor, koruyor, sıkıntılardan kurtarıyor, bizlere yardım ediyor, kefil oluyor. Mü’minlerin gerçek dostu O’dur; O’nun dışında gerçek dostları yoktur. O, mü’minlerin düşmanlarını mağlup ediyor, intikam alıyor. O ne güzel dost ve yardımcıdır.  

 

Gönül bu evsaftaki bir zatı nasıl sevmesin? Yüce olan, sonsuz kerem ve rahmet sahibi birini sevmemek elde mi? O, nasıl en büyük sevgili olmasın ve her an anılmasın?

 

Cüneyd Bağdâdî’den şöyle bir rivayet nakledilir.

 

Ateş , Allah Tealâ’ya sordu:

 

–Allah’ım, sana itaat etmeseydim, beni benden daha güçlü bir şeyle cezalandırır mıydın? Benden daha güçlü bir şey var mı?

 

–Evet, ey kulum tek bir şey var; o da sevenlerin ateşidir; yani kalp ateşi.  Bu sevgi, bu iman cehennem ateşini söndürebilecek güçtedir. Rivâyette, mü’min sıratı geçerken cehennem şöyle seslenecek:

 

–Ey mü’min geç, imanının nuru neredeyse alevlerimi söndürecek.[3]  

 

En güzel isimler Allah Tealâ’ya aittir. Allah’a karşı yapılan önemli hatalardan birisi, Allah lafzı yerine Tanrı vb. ifadeler kullanmaktır. Tanrı kelimesi, Gök Tanrısı anlamına geldiğinden kullanılması caiz değildir. Tanrı sözcüğü için söylediklerimiz, Yezdan, Huda vb. sözcükler için de geçerlidir. Bizzat Allah Tealâ’nın kendisi için tayin ettiği isimler tercih edilmeli, cahiliyet, âdet ve gelenekten gelen isimler üzerinde ısrar edilmemelidir. [4]

 

Allah’ı bulmayan kalp hissizdir, taştan katıdır. O’nun yolunu görmeyen göz kör, O’nun nuruyla aydınlanmayan vicdan karanlıktır. O’na inanmayan toplumlar cahilî toplumlardır.

 

“Allah” demek ve ona inanmak, zindanları saray ve gülistanlık kılar. Ondan gâfil olmak sarayları zindan hâline çevirir.

 

· Öfkeli birine, “Allah’tan kork.” demek sağlıklı değildir; çünkü muhatap, o anda sinirli ve gergindir, o hâlet-i ruhîyle, “Allah’tan korkmuyorum” veya “Allah’ı bu işe karıştırma,” gibi ifadelerle karşı koymak suretiyle küfre düşebilir.

 

· Allah Tealâ’nın azabından emin olmak, O’ndan korkmamak, rahmetinden ümidini kesmek, Allah isminin yazılı olduğu levhaları, kâğıtları kasten çöp vb. yerlere atmak, Allah Tealâ’ya “Allah baba” demek küfür anlamında gelen hareket ve ifadelerdir.

 

· Allah Tealâ’nın, âlemin ne içinde ne de dışında olduğunu iddia etmek, hatadır. Allah Teelâ’nın sıfatlarını reddeden Muattıla adındaki bâtıl ekolün inançlarındandır. Allah Tealâ Zatı’na layık bir şekilde Arş’ı üzerine istivâ etmiştir.

 

· “Ya Mevcûd,” ifadesi, dil yönünden, “vücuda getirilen, var edilen” anlamındadır. Bu nedenle Allah Tealâ için kullanılması uygun değildir.  

 

· Allah dışında kalanları Allah ile beraber anmak hatadır. Söz gelişi, birisinin iyiliğini anma bağlamında, “Allah ve sizin sayenizde yaşıyoruz, Allah ve sizin desteğiniz olmasaydı perişan olurduk,” gibi ifadeler akideyi sarsan söylemlerdir. Âyette de ifade edildiği gibi, “Sizde nimet olarak her ne varsa hepsi Allah’tandır. Sonra başınıza bir keder geldiğinde da hep O’na feryat edersiniz.”[5]

 

·Futbol Tanrısı, Müzik Tanrısı, Sanat Tanrısı ifadelerini kullanmak; herhangi birine, “sana tapıyorum” benzeri ifadeler kullanmak; insan ya da makamlara helâl-haram yetkisini vermek; insan, ideoloji, fikir, toprak, vb. şeyleri Allah’tan fazla sevmek akideyi bozan hususlardandır.

 

Allah’ın azabından emin olmak, rahmetinden ümidini kesmek, bazı filozofların iddia ettiği gibi, Allah Tealâ kâinatı yarattıktan sonra istirahate çekildiğini savunmak, dünya işlerine karışmadığını söylemek Allah’ a iman konusunda görülen önemli bid’at, hata ve yanlışlardır.

 

· “Allah bana sensiz cenneti verse, girmem, falan cennete girse girmem.” demek hatadır.

 

· Bir kimsenin, “Benim gökte Allah’ım, yerde de falanım vardır,” demesi hatadır.

 

·Zulme uğrayan birinin, “Bu Allah’ın takdiridir,” demesi; ona zulüm edenin de, “Ben Allah’ın takdiri olmadan da yaparım,” demesi akide hatasıdır.

 

· Bir kimse hasmına, “ Seninle olan ihtilâfımı Allah’ın hükmüyle gidermek isterim,” dediğinde, hasmı, “Burada Allah’ın hükmü geçersizdir, ben Allah’ın hükmünü kabul etmiyorum,” demesi küfre götüren sözlerdendir. Rabbimiz, cümlemize kendisini hakkıyla tanımayı nasip etsin, açık ve gizli şirkten korusun. (Âmin.)

 

Abdulcelil Candan’ın İlmi Hutbelerle Minberin Gücü adlı kitabından alınmıştır.

 

 

[1] A’raf, 7/108.

[2] Buhari, Şurût,48.

[3] İbni Receb el-Hanbelî, Câmiu’l-İlmi ve’l-Hikem,s.314.

[4] Bkz. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili,1/42.  

[5] Nahl,16/53.

 

Editör: TE Bilisim