Geçtiğimiz günlerde bir minibüsçünün üniversiteli bir öğrenciyi taciz ettiği iddiasıyla başlayan ve ardından protestoya dönen olaylarla ilgili konuşan YYÜ Rektörü Peyami Battal olayla ilgili önemli konulara yer verdi. Toplanan bir grup öğrencinin rektörlüğe taş ve sopalarla saldırmasının ardından rektörlükte ciddi maddi zararlar oluştuğunu belirten Battal, yaşanan olaylarla ilgili tüm detayları Şehrivan aracılığı ile paylaştı. Hem yaşanan olaylar hem de üniversitedeki taşıma sorunu ile ilgili sorularımı cevaplayan Battal, Van’ın bu olaylardan ziyade taciz ve benzeri konularla anılmasından büyük üzüntü duyduğunu söyledi. İşte üniversitedeki çok tartışılan o konu ile ilgili çarpıca detaylar:

Öncelikle taciz iddiasıyla başlayıp üniversitede büyük olayların yaşanmasına varan o olaylarla ilgili neler yaşandığını anlatır mısınız?

Her şeyden önce şunu söyleyeyim, bizim öğrencilerimiz bilemediğimiz bir kesim tarafından provoke edildi. Öğrenciler her ne kadar sayısal olarak fazla gibi görünse de bu işi provoke eden yüzü puşili sayıları fazla olmayan birileri bunları kandırdılar. Minibüs tacizi bahane edilerek hiç alakası olmayan öğrencilerimiz de o gün olayların içine çekilerek üniversitede çok büyük bir olay olduğu izlenimi verildi. Ancak provokasyon anlaşılınca öğrencilerin önemli bir kısmı şiddet kullanan grubu protesto ederek alanı terk etti. Bu öğrencilerimiz daha sonra pişman olduklarını da dile getirdiler. Ama zarar oluştuğu için biz hukuki işlem de başlatıyoruz.

BATTAL: “TACİZ BAHANE…”

Peki, olayların fitilini ateşleyen o olay neydi?

Daha önce bizim de üniversite olarak belediye ve şoförler federasyonu ve kooperatiflerine başvurduğumuz bir konu vardı. O da öğrencilerimizin şikayetçi olduğu şoförler ve muavinler ile araçların yetersiz olduğu konularıydı. Üniversitede daha önce de protesto oldu ama hiçbir protestoda rektörün evine kadar gelinmedi, rektörlüğe taşlı saldırılar yapılmadı. Böyle bir şey olamaz. Zaten öğrenciler bugüne kadar her platformda sorunlarını dile getirdiler. Bu olaydan bir gün önce benim evime kadar geldiler. Ama buna rağmen çocukların tahrik edildiğini, yanlış yola sokulduğunu düşündüm yine idari işlem yaptırmadım. Bu olayda bile yaptırmadım. Ama baktık ki iş çok ileriye gidecek mecburen daha büyük sorunlar olmasın diye olayı yargı boyutuna taşıdık.

Ki bildiğimiz kadarıyla sizin öğrencileriniz ile çok yakın ilişkileriniz var…

Evet, aynen öyle… Hatta yakın ilişkiyi bir kenara koyalım. Biz şunu iddia ediyoruz. Dünyada en ulaşılabilir rektör olduğumu iddia ediyorum. Dolayısıyla en ulaşılabilir rektör iken burada algı yanıltmasına gidilerek YYÜ’de rektöre ulaşılamadığı şeklinde bir algı oluşturulması yanlış. O gün olayların fitilini ateşleyen yüzünü kapatan göstericileri rahatsız eden şey de buydu. Bunu biliyorum ki bu yüzü maskeli kesim benim öğrencilerim ile yakın ilişkilerimden rahatsız oluyor. Hatta zaman zaman şunu da görüyorum, bizim öğrencilerle gerek sosyal medya, gerekse yüz yüze gerekse de telefon aracılığı ile görüşmelerimizden duydukları rahatsızlıkları bile belirtiyorlar. Ama bu diyalog hep devam edecek. Tüm öğrencilerim bana her şekilde ulaşabiliyorlar. Öğrencilerde bir sorunu varsa çekinmeden ulaşabileceğini biliyor. Bizi üzen durum şu ben bu öğrencilere çocuklarım gibi davranıyorum. Hep 24 bin 3 çocuğum var diyorum. Tüm bu öğrenciler benim çocuğum. Buna rağmen birilerine alet olup gelip bu camlara taş atıp yanlış davranışlara girmek beni üzer. Biz her şeye rağmen şefkatle yaklaşmaya devam edeceğiz.

“BU BANA YAPILMAMALIYDI…”

Öğrenciler ile cep telefon numaranızı paylaştınız, sosyal medyada birebir ilgileniyorsunuz. Buna rağmen neden olaylar bu haddeye ulaştı?

İşte beni de en çok üzen konu bu. Benim saf ve olaydan haberdar olmayan öğrencilerim de buna alet edildi. Normal şartlarda bu konularla birebir ilgilenmişliğim var. Bakın ben daha önce de yemek, ulaşım gibi birçok protestonun yapıldığı eylemlerde bizzat gidip öğrencilerle yüz yüze konuştum. Sürekli olarak temsilciler aracılığı ile sorunlar konusunda konuşmaya çalıştım. Ki ben bu protestolardan hiçbir zaman gocunmadım. Bunun da en iyi kanıtı bizim rektörlüğümüz süresince hiçbir öğrencimiz hakkında yasal işlem başlatılmadı, okuldan uzaklaştırılmadı. Tek bir öğrencimiz bile okuldan uzaklaştırılmadı. Ama buna rağmen bu son olay benimle ilgilisi olmamasına rağmen bu noktaya geldiyse üzülürüm. Çünkü ben dediğim gibi öğrencilerime çocuklarım gibi bakıyorum. Yeri geldi onlarla yurtlarda birlikte uyudum, yeri geldi birlikte yemek yedim. Yeri geldi birlikte saatlerce sorunların çözümü için uğraştık. Bu bana yapılmamalıydı. Kişisel bir üzüntü değil üstelik bu. Her şeyden öte tüm yapılanları insan sineye çeker ama haberlerde Van’da bir minibüs şoförünün tacizci olarak lanse edilip Van’ın adının kötülenmesi beni üzdü. Burada maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.

“KONUNUN MUHATABI BİZ DEĞİLİZ, BELEDİYEDİR”

Biraz da minibüsçülerle ilgili o konuyu konuşmak istiyorum. Üniversitede ciddi anlamda minibüsçülerden yana bir rahatsızlık var. Bir de yetmeyen taşıma araçları var. Bu konuyla ilgili gelinen son nokta nedir?

Bizim hiçbir konuda yanlışımız olmadığı gibi bu konuda da olmadı. Biz gerekli tüm yazışmaları yaptık. Hem de defalarca. Sadece taşıma ile ilgili konuları değil bunlarla ilgili gerekli kooperatiflere de ulaştık. Öte yandan minibüslerin yetmediği konusunda yine koca bir dosya yazışmamız var. Hatta bizzat minibüsçülerle bile görüşüp kişisel olarak da bu işte çözüm üretmek için çabaladım. Belediye de konu ile ilgili adımlar atıyor, atmıyor değil ama olayın muhatabı biz değiliz. Yanlış yerde yanlış muhatap aranması durumunda sonuç alınamaz. Bu noktada provakasyon ile yürünme yolu seçilirse sorun da çözülmez. Beni asıl rahatsız eden konu bu. Biz neyi nerede arayacağını bilen bir öğrenci kesimi olmasını istiyoruz.

“ÖĞRENCİLERİM GERÇEKLERİ GÖRSÜN”

Peki, belediyenin cevabı nedir? Yıllardır çözülmeyen bu sorun ile ilgili size verdikleri nihai bir cevap yok mu?

Biz belediye ile diyalog halindeyiz. Kanun burada bize yetki vermemiş. Yetki belediyede. Biz de onlarla görüşüyoruz ve bu noktada çalışmaların olumlu olduğuna ilişkin yazılar alıyoruz. Her talebimizde bize bu iletiliyor. Ki 30 Mart’tan sonra hangi başkan seçilirse seçilsin bu iş çözülmek de zorunda. Bakın hatta ben bu konuda bile öğrencilerim gerçeği görsün diye sürece onları da katmak istedim. Bu olaylardan öncesinde de öğrencilerle konuştum aralarında temsilci seçmelerini ve bu konuyla ilgili görüşebileceğimi de söyledim. Ama onlar benim yanlarına gitmemi istediklerini söylediler ve bir grup bana, “Bizim istediğimiz yere geleceksin.” Şeklinde haber gönderdi. Böyle bir şey olabilir mi? Ben temsilci isteyince de türlü bahaneler buldular. Hatta ben o temsilcileri bizden yetkili isimlerle bile konu hakkında bilgi almak için belediyeye dahi götürebileceğimi söyledim. Ama buna da yanaşmadılar. İşte olayları başlatan da bu. Dedim ya olayın amacı çözüm olsa şimdi gelinen nokta taşlı-sopalı bir saldırıya dönmemiş olacaktı…

ÖĞRENCİLERİNE MESAJ GÖNDERDİ

Son olarak yine öğrencileriniz ile paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Ben öğrencilerim ve çocuklarımdan haklarını haklı bir şekilde aramalarını istiyorum. Benimle günün her hangi bir vaktinde birebir görüşüp konuları çözecekken birilerinin oyununa gelmelerini istemiyorum. Dediğim gibi geçtiğimiz haftalarda yaşanan o olaylarda yurtlarda bu işe katılmak istemeyen insanların bile olayın içine çekilmeye çalışıldığı haberler bile var. Yani biraz zoraki bir olaya bizim masum öğrencilerimiz de dâhil edilmiş. Sonradan da bu öğrencilerimiz defalarca bize mahcubiyetlerini de bildirdiler zaten. Sonuç olarak bizim öğrencilerimize tavsiyemiz şu: Yapmış oldukları haklı eylemleri haksız hale düşürecek şiddete bulaşmamaları gerekiyor. En önemlisi de basında yer alan ‘Van’da minibüs şoförünün tacizi’ meselesi hukuka yansımış ve henüz hukukta sonuç bulmamış bir olayın Van’dan bu şekilde haber olarak sunulması insanların zihninde yanlış algı oluşturdu. Bu algı haksız bir algıdır. Hâlbuki ki Van insanın misafirperverliği, sevgisi her zaman zirvededir. Böyle bir algı oluşturulması ciddi anlamda üzücü bir durumdur. Tamam, toplumda yanlış insanlar olabilir ama bu insanlarla ilgili sonuçlanmamış bir davayı yanlış algı için de kullanmamak gerekir.


Ömer Aytaç AYKAÇ - ŞEHRİVAN ÖZEL 

 

Editör: TE Bilisim