Özlü Söz: Her şeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür. BEDİUZZAMAN SAİD NURSİ

Özlü Söz: Her şeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür.

BEDİUZZAMAN SAİD NURSİ

Bir önceki yazımda Fethullah Gülenin yurt içindeki çalışmalarını daha sonra ABD’ye gidip AKP ile görüş ayrılığına düştükten sonra Paralelciler olarak anılmalarını yazmıştım. Şimdi de AKP nasıl kuruldu, R.Tayyip Erdoğan Milli Görüşten nasıl koptu onu kimler bu yola sevk etti bunları yazmaya gayret edeceğim.

Rahmetli Erbakan Hoca T.Erdoğan’ı daha genç yaşlarda partiye kazandırmıştı. Fiziği, hitabeti ve gösterişli bir yapıya sahip oluş kısa sürede parti içinde yükselmesine yaramıştı. Beyoğlu ilçe başkanlığı daha sonra İstanbul İl Başkanlığı ve nihayetinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesi büyük bir zirve yapmasına sebep olmuştu.

İsmi İstanbul Belediye Başkanlığı için söylendiğinde Erbakan Hoca istememişti. Neden istemediği kendisine sorulduğunda “Çok hırslı, bu hırsı bir gün onu bir yerlere vurur” demişti. Ve hoca yanılmamıştı.

Daha Beyoğlu ilçe başkanlığı yaptığı sırada dönemin ABD’nin Türkiye büyük elçisi Morton Abromowitz ile birçok kere görüşmesi ve bu görüşmelerin daha sonra İst. İl Bşk.lığı sırasında da devam etmesi “Abromowitz Erdoğan’ı Erbakan’ın yerine hazırlıyor” söylemine kapı açmıştı.

Erbakan’ın istememesine rağmen Erdoğan rahmetli Bahri Zengin’in başını çektiği ekibin dayatması ile İstanbul’dan aday gösterilmiş ve büyük bir özverili çalışma ile ilk defa bir milli görüş adayı başkanlık koltuğuna oturmuştu.

Erdoğan’ın yaptığı başarılı çalışmalar bir anda İstanbul dışında hemen hemen yurdun dört bir bucağında duyulup takdir edilmişti. SHP’nin belediye başkanı Nurettin Sözen’in yolsuzluklarının medyaya yansıması ve ailevi meselelerle gündemde olması Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürümüştü. Erdoğan bir önceki belediyede yapılan tahrifatların yeniden gözden geçirilip yapılandırılması ve halkın bu yöndeki beklentilerine cevap vermesi bir anda onu zirveye oturttu.

Milli Görüşün “Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturuna göre hareket eden Erdoğan yolsuzlukların, ihalelerin ve başıboşluğun önünü almış belediye bir anda yatırım yapar bir duruma gelmişti.

Artık herkesin dilinde Erdoğan vardı.

İşte, Erdoğan’ı daha evvel birçok kez ziyaret eden Morton Abromowitz bu defa ona rahmetli Muhsin Yazıcıoğluna götürüp onun kabul etmediği teklifi götürmüştü…

Muhsin Yazıcıoğlu kendisine “Seni başbakan yapıp partini iktidara getirebiliriz” mealindeki tekliflerine Yazıcıoğlu; “Bu konuda benden ne yapmamı istiyorsunuz” dediğinde, “Büyük Ortadoğu Projesine katılıp bize yardımcı olmanızı istiyoruz” dediler.

Muhsin Yazıcıoğlu kendilerine; “Siz bana İslam’a ve Müslümanlara karşı çıkmamı istiyorsunuz. Ben bunu asla yapamam” dediğini Van’dan BBP’li bir arkadaşımız bana şifaî olarak nakletmişti.

Muhsin Yazıcıoğlu onların bu teklifini ret ettiğinde bunlar Erdoğan’a gidelim belki teklifimizi kabul eder niyetiyle Erdoğan’a gittiler. Ve Erdoğan onlara açık kapı bıraktı. Rahmetli Erbakan Hoca bu olaydan haberdar oldu ve Ankara’ya çağırdı. Kendisine; “ Evladım, ABD’li yetkililer sana gelip ilerinin başbakanı olabileceğini söylemişler ve sende gerekli tavrı koymamışsın. Sen İstanbul Belediye Başkanısın ve kendi ekibinle kendi milletine hizmet veriyorsun. Karşında emperyalistler ile Siyonistler yok. Daha vekil olmadığın için onlarla nasıl mücadele edeceğin hususunda tecrüben yok. Onlar seni parmağında oynatırlar” dediğinde Erdoğan; “Efendim beni sevmeyenler benimle ilgili yalan beyanda bulunarak hakkımda olmayan şeyleri söylemişler” diyerek kendini savundu.

Erbakan Erdoğan’ı yakın takibe alarak görüşmelere devam edip etmediğini kontrol ettirdiğinde görüşmelere devam ettiğini öğrenince bu defa o dönemde Tuzla Belediye başkanı olan İdris Güllüce’nin evinde Şevket Kazan’ın başkanlığında bir heyet gönderdi ve Erdoğan’la görüştü. Erdoğan’a Erbakan’ın direktiflerini bildirdiğinde Erdoğan sanki çoktan kararını vermiş gibi hiç oralı olmadı.

Şevket Kazan Bey, Van’a geldiğinde bu olayı kendisine sorduğumda bana şunları söylemişti. Erdoğan’a söylediklerimiz bir kulağından girip bir kulağından çıkmıştı dediğinde biz anladık ki Erdoğan partiden ayrılıp gidecek ve Erbakan Hocaya durumu bu şekilde arz ettik.

Durumu öğrenen Erbakan çok kızmıştı. Hemen Van milletvekili Fethullah Erbaş bey’i Erdoğan ile görüşüp durumu kendisine bildirmesi için görevlendirdi.

Erdoğan, kendisiyle uzun uzun görüşen Fethullah Erbaş’a son söz olarak; “Ben Erbakan’ın gölgesinde siyaset yapamam” demesini gelip Erbakan Hocaya aktardı. Buna çok sinirlenen Erbakan; “Bu ne yaptığını bilmiyor Amerika bununla İslam dünyasını vuracak” demesi ile Suudi Arabistan’da Fitne üzerine uzman olan bir profesörü Erdoğan’ı ikna etmesi için gönderdi. Erdoğan ile uzun uzun görüşen Profesör döndükten sonra Erbakan Hocaya; “ Hocam, bunun kalbi ve feraseti kararmış. Batılı Hak Suretinde görüyor” demesi işin koptuğunu zorda olsa Hoca kabullenmişti.

Artık Erdoğan kendisine teklif edilen başbakanlık ve yeni parti için önü açılmış ve engeli kalmamıştı

Erdoğan için yolların açılması bir hapis cezasının verilişi ile bütün ülkeye duyurulması atılan ilk adımdı. Erdoğan Ziya Gökalp’ın bir şiirinden bir mısra okumuş ve okuduğu bu mısralarla mahkûm edilmişti. O mısra da şuydu; “Kubbeler miğferimiz minareler süngümüz”…

Ziya Gökalp’ın bu şiiri MEB’nın talim terbiye kurulundan geçmiş olan ilköğretim 4. Sınıfın hayat bilgisi kitabında yerini almıştı. Ne hikmetse resmi bir statüsü olan bu şiiri herkes okuyor ama kimseye ceza verilmiyordu. Ama Erdoğan okuyunca belediye başkanlığından alındı ve 4 ay hapsedildi.

Aslında bu bütün millete yutturulan bir organizeli oyundu. Halka, bir belediye başkanı bir şiir okudu makamında indirildi ve hapse kondu hezeyanını yutturmaktı. Halk bu olaya karşı ona taraf olabilecek bir yola sevk edildi.

Herkesin bilinçaltına bu haksızlıktır bu kadarı da olmaz dedirtildi. Amaca ulaşılmıştı, ikinci merhale eğer bu adam parti kurarsa onun partisine oy vereceğim sözü çok kısa sürede yurda yaygınlaştırıldı. Ve hapis cezası bittikten sonra Erdoğan kendisi ile birlikte hareket eden arkadaşları ile hemen parti kurma çalışmaları başladı.

Erdoğan, AKP’yi 14 Ağustos 2001 yılında kurdu. Kurulduğundan bir ay sonra Nasuhi Güngör Eylül 2001’de Erdoğan ve arkadaşlarının kurduğu parti hakkında “YENİLİKÇİ HAREKET YENİDÜNYA DÜZENİ EKSENİNDE BİR DEĞERLENDİRME” adlı bir kitap yazarak onların durumunu net olarak ortaya koydu.

Nasuhi Güngör kitabında şu başlıklarla meseleye açıklık getiriyordu.

Erdoğan’ı keşfediyorlar; keşfeden Morton Abromowitz

Erdoğan ABD’ye gidiyor gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra orada bulunan Fethullah Gülen ile uzun uzun görüşmeler yapıyor.

Erdoğan Çevik Bir ile görüşüyor.

Siyonist bir örgüt olan ADL başkanı Abraham Foxman, İsrail’e yaptığı ziyaret sırasında Abdullah Gül’ün ricası üzerine İstanbul’a geliyor. Amaç Erdoğan ile görüştürmek. Yeni hareket için bu Siyonist’ten destek almak. Ancak Erdoğan bu görüşmeye gelmek istemiyor. Erdoğan’ı arayan Abdullah Gül bu görüşmenin kendileri için önem taşıdığını söylediğinde Erdoğan; “Abdullah bey, bu insanların ehemmiyetini biliyorum, ancak ya buluşma basına sızar ve görüşmemiz duyulursa ben ne yaparım? Hocanın taifesi (Erbakan’ı kastediyor) ruhumu şeytana satmakla itham etmez mi beni?”

Abdullah Gül; “Doğru böyle bir risk var, ama görüşme gizli tutulur. Çok çok duyulursa yalanlar kabul etmeyiz. Bu buluşma dışarıya vereceği mesajlar anlamında fevkalade önemli” diyerek Erdoğan’ı ikna ederek görüşmeyi kabul ettirir. ( Nasuhi Güngör Yenilikçi Hareket Ekim 2001 sayfa 99)

AKP’nin ABD tarafından kurulduğunu daha ilk dönemlerden beri yazdık ve bunu yayınladık. Ama herkes o kadar inandırılmıştı ki kimse bizim bu doğrularımızı duymak istemiyor hatta iftira ettiğimizi söylüyordu.

Yukarıda ismini zikrettiğim Yenilikçi Hareket kitabının yazarı Nasuhi Güngör bu kitap yüzünden uzunu süre işsiz kaldı. Nihayetinde onların lehine yazılar yazmaya başlayınca bütün kapılar kendisine açıldı. TRT TÜRK’ün genel müdürlüğüne getirildikten sonra şimdi Star Gazetesinde köşe yazarlığına devam etmekte…

AKP serüvenini 3. yazımda yazmaya gayret edeceğim.

Selam ve dua Allah'a gerçek manada tabi olanlaradır..