Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Van Valisi ve AFAD yetkilileri hakkında soruşturma açılması talebini işleme koymaması nedeniyle etkili ve caydırıcı bir ceza soruşturması yürütülmediğini belirten Yüksek Mahkeme, kararın bir örneğinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için Başsavcılığa gönderilmesine hükmetti.

9 Kasım 2011'de Van depreminde Bayram Otel'de hayatını kaybeden Önal Erol ile Gazeteciler Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz'ın yakınları, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen ‘yaşam hakkı’nın ve 36. maddesinde düzenlenen ‘hak arama hürriyeti’nin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Ailelerin tazminat talebinde bulunmadığı başvuruda, aileler Van'daki ilk deprem sonrası gerekli tedbirleri almayarak, yakınlarının ölümüne neden olduğunu belirterek, Van Valisi ve AFAD yetkilileri hakkında cezai soruşturma açılmamış olması nedeniyle devletin yaşam hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğünün usulüyle ilgili boyutunun ihlal edildiğini dile getirdiler.

Ailelerin başvurusunu kabul eden Yüksek Mahkeme, olayda Anayasa'nın 17. maddesiyle güvence altına alınan ‘yaşam hakkı’nın ihlal edildiğine karar verdi.

 

ARTÇI ŞOKLARDAN ETKİLENEREK YIKILDI

Anayasa Mahkemesinin kararında, olayda, Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ceza soruşturmasında, dönemin Van Valisi ve AFAD görevlileri hakkında görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği belirtildi. Başsavcılığın da Van Valisi ve AFAD görevlileri hakkında görevi kötüye kullanmaya ilişkin iddiaların somut bilgi ve belgelere dayanmadığı, ilgililer açısından suç oluşturan ön inceleme yapılmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin işleme konulmamasına karar verdiği kaydedildi. Yüksek Mahkeme, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ilk soruşturmada yaptırılan bilirkişi raporları ve diğer incelemeler sonucu, yıkılan otel binasındaki eksiklik ve hatalara değinildiği, ilk depremde ayakta kalmasına rağmen ikinci depremde, iki deprem arasında artçı şoklardan etkilenerek yıkıldığının anlaşıldığının ifade edildiği ifade edildi.

 

HUKUK YOLLARININ AÇIK OLMASI YETERLİ

Kararda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, başvurucuların iki deprem arasında yetkililer tarafından hasar tespitinin yapılmaması ve diğer idari tedbirlerin alınmaması suretiyle ölüme neden olma temel şikayetine ilişkin, hasar tespiti ve hasarlı binalara girişin engellenmesi konusunda yetkililerce ne tür işlemler yapıldığını ortaya koyacak delil ve değerlendirmelere yer vermeksizin soruşturma açılması talebini işleme koymadığı bilgisine yer verdi. Başsavcılığın soruşturma izni verilmemesi şeklinde bir karar verilmesi halinde söz konusu karar itiraz yoluyla denetimden geçilebileceğinin vurgulandığı kararda, “Başsavcılığın verdiği bu karar, soruşturmanın devam ettirilmesine yönelik talebin bir itiraz mercii tarafından incelenmesine engel olmuştur" denildi. Van Valisi ve AFAD yetkilileri hakkında soruşturma açılması talebini işleme koymayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kararına yapılan itirazın da Danıştay 1. Dairesince incelenmeksizin reddedildiğinin anımsatıldığı kararda, başvurucuların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının işleme koymama kararına itiraz edebilecekleri bir makam bulunmadığı bilgisine yer verildi. Bu durumun Van Valisi ve AFAD yetkilileri hakkında yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının açık olmaması nedeniyle soruşturmanın etkili olduğundan söz edilemeyeceğine dikkat çeken Anayasa Mahkemesi, ihmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin davalar açısından farklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini ifade etti. Pozitif yükümlülüğün mutlaka ceza davası açılmasının gerekmeyeceğinin belirtildiği kararda, mağdurlara hukuki, idari ve disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olmasının yeterli olabileceğine dikkat çekildi.

 

OTEL BOŞALTILMALIYDI

Yaşanan birinci büyük depremin akabinde çok sayıda artçı deprem meydana geldiğinin anımsatıldığı kararda, "Birinci depremde belli seviyede hasar görmüş binaların yaşanan artçı sarsıntılar esnasında yıkılma tehlikesi bulunmaktadır. Bu durumun öngörülebilecek bir risk olduğunun kabulü gerekir. Başvurucuların yakınları birinci büyük depremden tam 16 gün sonra meydana gelen 5,6 şiddetindeki depremde yıkılan otelin enkazı altında kalarak hayatlarını kaybetmiştir. Afetzedelerin veya başka yerlerden o şehre depremin yaşanması nedeniyle gelen kişilerin barınma ihtiyacı nedeniyle depremin meydana geldiği şehirdeki kamuya açık konaklama yerleri arasında kapasitesi en yüksek tesislerden biri olan oteli kullanmayı düşünecekleri de ortadadır. Bu durumda birinci depremden sonra geçen 16 gün içerisinde otel hakkında hasar tespitinin yapılarak gerektiğinde boşaltılması kararı verilmesi sorumluluğu kişilerden beklenebilir” denildi.

 

YAŞAM VE HAK ARAMA HÜRRİYETİ İHLAL EDİLDİ

AİHM'in Hrant Dink hakkındaki kararına atıfta bulunan Anayasa Mahkemesi, "Nitekim AİHM, Dink/Türkiye davasında, başvuranın yakın akrabalarının yalnızca dosya üzerinden inceleme yapan itiraz mercilerine itirazda bulunabilmiş olmalarının, mağdurların meşru menfaatlerinin korunması hususunda söz konusu soruşturmalardaki eksiklikleri gidermeyeceğine hükmetmiştir. Açıklanan nedenlerle etkili ve caydırıcı bir ceza soruşturması yürütülmediği anlaşıldığından Anayasanın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının usulüyle ilgili boyutunun ihlal edildiğinin kabulü gerekir" dedi. Olayda yaşamını yitiren Cem Emir, Sebahattin Yılmaz ve Önal Erol'un yakınlarının hak arama hürriyetinin ihlal edildiğine karar veren Anayasa Mahkemesi kararının bir örneğinin ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildi. 

(ANKA)

 

Editör: TE Bilisim