Bu kez ana haber bülteninde, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar var.

 

Trakya gezisi için Edirne’de…

 

Yanındaki kalabalık heyetle beraber namaz için camiye gidiyor.

 

O anı fırsat bilen, üniversiteli bir genç kız yanına yaklaşarak, kanser hastası olduğunu, yurtdışından gelen ilaçlar çok pahalı olduğu için, yardım istediğini dile getiriyor.

 

Devletin Bakanı, kızın cebine birkaç kuruş sıkıştırarak uzaklaşıyor.

 

Bakan camiden çıkarken, genç kız parayı iade edip, dilenci olmadığını söyleyerek, Bakana karşı hayal kırıklığını belirtiyor.

 

Giderken bakana dönerek:

 

“Siz çaresizliği hiç tatmamışsınız!” diyerek uzaklaşacakken; Bakan, çekim yapan kameraların önünde, belki de ne yaptığının farkına vararak kıza, gel sana yardım edeyim vs. sözler sarf ediyorsa da nafile…

 

Nihayetinde, çaresiz de olsa karşıdaki insanında bir onuru var işte.

 

Milyonlarca insan gibi benimde izlediğim bu sahnede, aklıma çivi gibi çakılan o cümle ile bir türlü başa çıkamadım.

 

Bakan, kızın cebine alelacele parayı sıkıştırıp, başından savma telaşesi ile bir taraftan da yürürken şöyle dedi:

 

Başka ne yapacağım?!!!

 

Ey devletin Bakanı, o kız aynı cami avlusunda başka birine derdini anlatacak olsa, inanın karşısındaki herhangi biri, sizden daha duyarlı bir şekilde davranarak, en azından iki dakika durup dinler, daha sonra, sizin yaptığınızı yapardı.

 

O üniversite öğrencisi vatandaşın, ilaçlarını temin etmek için böyle bir yol tercihinden başka bir çare bulamayışına , sizin “başka ne yapacağım” sorunuza da cevaben soruyorum;

 

Bakan oluşunuzdan, devletin her türlü yetkisi ve yetisi ile donanmış oluşunuzdan kaynaklanıyor olabilir mi acaba?

 

O kız vatandaş ya da inşaat mühendisi Erdoğan Bayraktar’dan değil; devletin, vatandaşın hizmeti için görevlendirip, yetkilendirdiği, Bakan Erdoğan Bayraktar’dan yardım istedi… Tıpkı, Vanlı Esra Keyifli’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ dan yardım istemesi olayında olduğu gibi … Başbakan, genel seçim mitingi için Van’da. Miting alanı arka platformunuda yanına yaklaşmayı başaran Esra Keyifli isimli ortaokul öğrencisi ile konuşmaya başlıyor. Esra, ayaklarının sakat olduğundan ailesinin maddi yetersizliğinden dolayı çaresiz olduğundan bahsediyor ve yardım istiyor.

 

Başbakan kızı tebessüm ve sabırla dinliyor. Hemen Van valisine gereken talimatları verip küçük kıza kartını uzatıyor. Ve ekliyor:

 

-Seni Ankara’ya getirtip tedavi ettireceğim, merak etme. Bu kartta benim telefonum var ihtiyacın olursa beni ara.

 

Kızın başını okşayıp onu uğurluyor. Sonrasında Esra’nın Ankara’ya getirilişi, VIP hasta olarak tedavi edilişi, Başbakanla olan diyalogları, hatta Başbakan’ın bir gezisinde vekilleriyle Esra’nın çayını içmeye gidip onu ve mütevazı ailesini konu komşunun içerisinde onurlandırması; ancak bir yazı dizisi içerisine sığdırılabilinecek olaylardır.

 

Her şeye rağmen şunu umuyorum, Erdoğan Bayraktar ve Üniversiteli kanser hastası kızın arasında geçen tatsız olay gözleri, kanser hastalarının almakta zorlandığı bazı ithal ilaçlarla ilgili soruna çevirsin ve bu sorunun çözümü için bir şeyler yapılsın…

 

Ahmet Doğacı yazdı...

Editör: TE Bilisim