Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) öğretim görevlisi Mehmet Kimya, 28 Şubat sürecinde düzenlenen "Başörtüsü için el ele" yürüyüşüne verdiği destek nedeniyle yaşadığı zorlukları unutamıyor.

 

Kimya, 28 Şubat sürecinde Türkiye genelinde yapılan "Başörtüsü için el ele" yürüyüşlerine katıldığı için büyük sıkıntılar yaşadığını söyledi. Çocuklarını parka götürürken karşılaştığı yürüyüşe destek verdiği için üniversitedeki 20 kişiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildiğini ve organizatör olarak ifadesinin alındığını belirten Kimya, olayla ilgisinin olmadığının anlaşılması üzerine yedi kişiyle görevlerine devam ettiklerini belirtti. Kimya, üniversiteden 12 kişinin bu yürüyüş yüzünden görevden alındığını anımsatarak Ankara'da ifadelerinin alınmasının ardından haklarında hiçbir karar alınmamasına rağmen ulusal bir gazetede atıldıkları haberini görünce çok üzüldüğünü ifade etti.

 

28 Şubat döneminde basının da bazı çevrelerce etkili kullanıldığına dikkati çeken Kimya, sözlerini şöyle sürdürdü: "O dönemde şunu da gördük ki basın ve toplum baskısıyla bazı kararları aldırmaya çalışıyorlardı. Mesleğin 16. yılında bir anda işsiz olduğunu hissediyorsun. Bunun sıkıntılarını yaşadık. Bir ay sonra karar alındı ve ben atılmayanların içerisinde yer aldım. Ama o bir aylık süreçte eşyalarımızı toplamaya başlamıştık. Atılanlardan biri çocuğunu hastaneye götürmüş, hastane çıkışında yapılan yürüyüşün çevresinde görülmüş diye atıldı. Ben de o gün çocuğumu parka götürmüştüm. Eylemi görünce destek vermek için katıldım ama sonrasında organizatörler arasında adımı gördüm. O listedekilerden halen tanımadığım kişiler var."

 

"BİRÇOĞU GERÇEKTEN HAKSIZ YERE ATILDI"

Süreçte maddi ve manevi büyük sıkıntılar yaşadıklarını anlatan Kimya, yaşadıklarını uzun bir süre eşinden ve ailesinden sakladığını söyledi. 28 Şubat sürecinde medyadan sendikalara kadar herkesin belirli çevrelerce kullanıldığını, çok sayıda kişinin haksız yere atılmasıyla hayatlarının kötüye gittiğini belirten Kimya, şöyle konuştu: "Birçoğu gerçekten haksız yere atıldı. Nedeni sadece orada bulunmuş olmaktı. Daha sonra bazı hocalar başörtülü öğrencileri derse alıyor diye şikayetler yapıldı. Bu sıkıntıları da zaman zaman yaşadık. Kılık kıyafet yönetmeliği sadece başörtüsüyle ilgili değildi. Ama o dönem sadece başörtüsüne indirgendi. Bugün bakıyorum da bir suç unsuru olarak görülmüyor. Demek ki o zamanda suç değildi. O dönem başarılı bir hükümet olmasına rağmen Sincan'da tankların yürütülmesiyle her şey değişti ve hükümetin aleyhine dönmeye başladı. Sendikalar bile hükümete karşı tavır aldılar o dönem. Başkaları tarafından yönlendiriliyorlardı." 

Editör: TE Bilisim