Sendikanın içinde bulunduğu konteynerde basın toplantısı düzenleyen Medeni Sevinç, çözüm süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu. Herkesin yakından izlediği bir sürecin yaşandığını ifade eden Sevinç, Doğu ve Güneydoğu’da son 30-35 yıldır anlamsız bir kanın aktığını dile getirdi. Sevinç, “Adına ister savaş densin, ister terörle mücadele densin, isterse de özgürlük mücadelesi densin. İzlenen yol ve yöntemin başarılı olmadığı akan kanın durmamasından bellidir. Biz barış ve kardeşliğimizin temel harcının ümmet bilinci olduğuna inanıyoruz. Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla biz bu memleketin ayrılmaz parçalarıyız. Bundan dolayı Memur-Sen ve Bem-Bir-Sen ailesi olarak ülkenin bütünlüğünün, birliğin, kardeşliğin ön safhada çıkarılmasından dolayı başlatılmış olan açılımı canı gönülden destekliyoruz. Bugün gelinen süreçte barış zeminin kuvvetlendiğini dair pek çok işaret görmekteyiz. Siyasette kullanılan dil bazı ırkçı siyasi partiler hariç düzelme eğilimi göstermektedir. Kan kokan söylemlerin yerini barış, kardeşlik söylemleri almaya başlamıştır. Bem-Bir-Sen sendikası olarak Türkiye’de yaptığımız ve yapmakta olduğumuz sendikal faaliyetler nedeniyle 40 günlük bir ziyaret neticesinde her ilde halk ve kamu yetkilileriyle yaptığım görüşmelerde barış sürecine tamamıyla halkın destek verdiğini de müşahede ettik. Hatta biz millet olarak keşke daha önceden sesimizi daha gür çıkararak bu kanın önceden durdurulmasına katkı suna bilseydik” dedi.

 

Sürecin uzun bir süreç olduğunu belirten Sevinç, “Sağduyu sahibi herkesin yüreğini ortaya koyacağı, risklerin barış, kardeşlik ve birlikte yaşama adına gözlenebileceği bir dönem yaşanmaktadır. Hem hükümeti, hem barış sürecini, hem de Müslüman halkı gözden düşürmeye, yaralamaya matuf bu haberlere artık kimse itibar etmemektedir. Toplum içinde sinsice yayılmaya çalışılan bu tür haberler Türkiye’nin demokratikleşmesinden, hukuk devleti vasfına kavuşma girişimlerinden rahatsız olanlar tarafından servis edilmektedir. Statükonun bekçileri maalesef yine işbaşındadır. Bu güzel ülkemizin, bu güzel insanlarımızın Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Lazıyla bir ve beraber olmasından rahatsız olanlar duydukları hazımsızlığı ‘çözüm sürecini nasıl baltaya biliriz’ çabası ile birleştirmeye çalışmaktadırlar. Uyanık olmalıyız. Gelinen bu süreci ve gelişmeleri heba etmemeliyiz. Vesayetlerini, mevzilerini, güçlerini kaybetme telaşı ile hareket eden güruhun oyununa gelmemeliyiz. Bizler biliyoruz ki, bu milletin çimentosu İslam birlikteliği, ümmet bilincidir. Duamız odur ki Cenabı hak bizleri bu bilinçten bu birliktelikten mahrum etmesin” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim