Türkiye-İran Forumu ikinci gününde yapılan son oturum ile tamamlandı.

 

3’üncüsü bu yıl Van’da düzenlenen Türkiye-İran Forumu “Ekonomi ve İkili İlişkiler” oturumu ile tamamlandı. Yapılan oturumda önemli isimler konuştu. İran’dan IPIS Araştırmacı Khadije Hojjati Türkiye-İran ilişkilerinde gerçekçi konuşacağını söylerken, toplantıda konuşan bir diğer isim ise DAKA Eski Genel Sekreteri Emin Yaşar Demirci ise, “Bunu yaptığımız zaman bu coğrafya hangi büyük gücün temsilcisi olabileceğini ve hayalimizi genişletmeliyiz. Biz ancak beraber var olabiliriz. Beraber var olmazsak birlikte yok oluruz.” Dedi.

 

 

HOJJATİ SİYASİ BOYUTU ELE ALDI

Oturumda ilk olarak konuşan IPIS Araştırmacısı Khadije Hojjati ilk olarak şunları söyledi: “Sizlerin misafir perverliğine çok teşekkür ediyorum. Ben İran-Türkiye ilişkilerini siyasi boyutta ele alacağım. Bizim ilişkiler çok dostane ilişkiler değil. Bizim beklentilerimiz bir konu ancak gerçekte neler var buda başka bir konu. Bir konu konuşuldu. Bu kadar zaman geçilmesine ve bu kadar yakın olmaya rağmen neden bu kadar kısır bir döngü var. Ben bunları size açıklayacağım. Rekabeti olan ve siyasi anlamda tansiyonu artıran bu iki ülkeyi nasıl yaklaştırabilir ve bu 2 ülkeyi nasıl birleştirebiliriz. Bunun düşüncesi ve çalışması içinde oldum.”

 

“İRAN-TÜRKİYE TEHDİT DENKLEMİNDELER”

2 ülke arasındaki tehdit dengesiyle ilgili konuşan Hojjati, “Bir ülke başka bir ülke tarafından tehdit hissederse bir denge içinde olmaya çalışır ve aynı düzeyde ona bir tehdit uygular. Burada da bazı faktörler var. Coğrafya, ülkenin genel gücü, tehdit potansiyeli gibi durumlar var. Ben inanıyorum ki İran ve Türkiye şu anda bir tehdit denklemindeler. Ancak bu denklem biraz farklı bir denklemdir. Az önce bahsetmiş olduğum faktörlerdeki gibi tehditler değil dolaylı olarak gerçekleşen bir tehdit var. 2 ülke doğrudan bir birinin çıkarlarını tehdit etmiyor. İran ile Türkiye’nin geçmişte ki ve bugün ki ilişkileri Orta Doğu’da yapısal koşullar belirliyor. Buda bu bölgede krizlerin var olmasına neden oluyor. Bu bölgede eğer ki bir ülke kendi çıkarlarını takip etmek istiyorsa güçlü olmalı, farklı yerlerde nüfusu olmalı ve gücünü arttırması gerekiyor. Bu güç artımıyla uluslararası arenada eylem gücünü artıracaktır ve bu şekilde amaçlarını takip edecektir.” Dedi.

 

 

“KARGAŞA ARTARSA ÜLKELER ZARAR GÖRÜR”

İran ve Türkiye’nin Orta Doğu’daki yeriyle ilgili de konuşan Hojjati şunları ifade etti: “İran ve Türkiye şu anda Orta Doğu’da tam olarak bunu yapıyorlar. Bu nedenle bu ilişki denklem tehdidi üzerindedir. Bunu da inkar edemeyiz. Ancak ikinci bir konuya daha değineceğim. İran ve Türkiye 2 devlet olarak Orta Doğu’da rekabet edebilir ve güçlerini artırabilirler. Bu ne zamana kadar olur? Orta Doğu’da bu kriz devam ettikçe bu devam eder. Daha fazla kargaşa ve krizler ortaya çıkarsa o zaman İran ve Türkiye rekabet anlamında kalamayacaktır. Aralarında bir tehdit denklemi olan bir Türkiye ile İran’da kalmayacaktır. Belli bir kargaşa seviyeli olduğunda onu yönetebilirsiniz ancak bu belli bir seviyeyi aşarsa her hangi bir aktör bu koşulları kontrol edemez. Bu kargaşa artarsa artık iki ülke aktörlük rolünü kaybedecektir. Buna dikkat edilmesi gerekiyor. Bunun farkına varıldığı zaman bir işbirliği girilmesi gerekiyor.”

 

 

HOJİATİ: ÇOK KARMAŞIK BİR DURUMDAYIZ

Arzularının güzel bir etkileşim olduğunu söyleyen Hojiati, “Bir birimize yaklaşalım diyoruz. Bu çok güzel. Siyasetçilerimiz dil sorunları ve farklı konseptlerden ellerini çeksinler ve yakınlaşmaya izin versinler. Çok karmaşık bir durumda yaşıyoruz. Biz yapısal koşullarda n dolayı bir birimizden uzaklaşıyoruz. Çünkü güç artışımız var olan uluslararası teorilere göre bir birimiz ile çelişkide olmamıza neden oluyor. Bunu kesinlikle azaltmamız gerekiyor. Burada bizim siyasetçilerimizde bir sorun yok diyemem. Ancak bu yapısal koşullar ile ilgilidir. Biz bu koşullarda biraz mecbur kalmışızdır. Bu 2 ülke bölgedeki krizi engellemeli ve bir araya gelme konusunda ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Yapabilindiği kadar 3’üncü ülkeler buradan uzaklaştırılması gerekiyor.” İfadelerini kullandı.

 

DEMİRCİ: BİR EKSİĞİ VAR

Ardından söz alan DAKA Eski Genel Sekreteri Emin Yaşar Demirci, bu ve buna benzer birçok Türkiye-İran toplantılarına katılım sağladığını ifade etti. Demirci: “3 yıl önce bu programı yaptığımız zaman yine bun benzer konular vardır. Bu yıl yine neler tartışıldığını hatırlıyorum. Bunun dışında İran ile ilgili yapılan toplantılara katılım sağladım. Bu toplantıların genelinde aşağı yukarı tarih boyunca kardeş olarak bir arada yaşamış gibi konular konuşuldu. Bunun gibi güzel konular konuşuluyor. Yalnız bir eksiği var.” İfadelerine yer verdi.

 

 

“İLİŞKİLER YAŞLANMIŞ İNSAN SENDROMUNU GÖSTERİYOR”

Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin yaşlanmış insan sendromunu gösterdiğini söyleyen Demirci şöyle devam etti: “Bu bana biraz yaşlanmış insan sendromunu gösteriyor. İnsanlar yaşlandıkça gelecekle ilgili gelecekle ilgili tasavvurlar yerine, geçmişle ilgili hatıralara ulaşırlar. İlişkilerde eğer ki çatışmalar içinde geçerse geçmişteki kötü şeyleri hatırlarlar. Eğer ki ilişkiler iyiyse geçmişle ilgili iyi şeyleri hatırlarlar. Sürekli onlara vurgu yaparak yaşlılık dönemini daha iyi geçirmeye çalışırlar. Biyolojik anlamda yaşlılıktan bahsetmiyorum. Her halde enerjimizin mi yoksa başka bir şeyimizin mi yaşandığını bilmiyorum. Bizim bir eksiğimiz var oda gelecek tasavvurumuz. 2 toplum, 2 ülke, 2 millet geleceğe nasıl yürüyecek bununla ilgili her hangi bir tasavvurumuz yok. Geçmişe tarihe bir bakış açımız var. Geçmiş bizim için bir takıntı haline dönüşüyoruz.”

 

DEMİRCİ: GELECEK TASAVVURU YAPALIM

2 ülkenin sıkıntısını da anlatan Demirci, “Avrupa Birliği ikinci dünya savaşı sonrasında Paris Antlaşması ile kuruldu. Sabahta bahsedildi Çelik Kömür Birliği ekseninde kurulan özellikle Fransa ile Almanya arasında çatışmayı ortadan kaldıracak bir işbirliğine dönüştürmenin başlangıcıydı. Almanya ile Fransa yaşanan tüm savaş ve sorunları bir tarafa bırakıp daha geniş bir işbirliğine yönelik yola çıktılar. Ne tür bir şey karşımıza çıktı. Avrupa Birliğinin toplam gayri safi milli hasılası 17 trilyon, 500 milyar dolarlık bir hasılası var. Kişi başına 35 bin 116 dolar kişi başına düşen milli gelir var. Toplam nüfusu 503 milyon bir miktar azaldı ve 440 milyon civarında. Avrupa Birliğinin dış ticaret hacmi dediğimiz rakam 8 trilyon dolar civarındadır.” Dedi.

 

“2 ÜLKE ARASINDAKİ TİCARET PAYI YÜZDE 2.2”

Avrupa ülkeleri ile Türkiye-İran ülkelerinin dış ticaret payı ile ilgili de bilgiler veren Demirci şunları kaydetti: “Şimdi 2 ülkeyi düşünelim. İran ve Türkiye ülkelerinin büyüklüğü Avrupa Birliğinin toplam büyüklüğünün yüzde 60’ına karşılık geliyor. Bu kadar büyük bir ülkeyiz. Nüfusu yüzde 35’ine denk geliyor. Bu kadar da kalabalık bir ülkeyiz. İran ile Türkiye’nin toplam ticaret hacmi 436 milyar dolar. 2 ülkenin bir biriyle yaptığı ticaretin toplam dış ticaretteki payı yüzde 2.2’dir. Avrupa Birliğinin bir birleriyle yaptıkları ticaretin bu payının ne kadar olduğunu merak ettim. En düşük İngiltere’dir. Oda yüzde 52. Onun dışında ortalama yüzde 80’nün üzerinden yer alıyor.”

 

 

DEMİRCİ: BİRLİKTE YOK OLURUZ.

2 ülke arasındaki 50 milyar dolarlık ticaret hacmiyle ilgili de konuşan Demirci, “Biz 30-50 milyarlık bir hedef ön görmüşüz. Bu rakam bana çok mütevazi geliyor. Bu rakama dış ticaretimizde yüzde 2.2’den yüzde 10’a çıkardığımız zaman bu rakam 100 milyarlık rakamlara çıkacaktır. Bunu yüzde 20’ye çıkardığımız zaman ise 200 milyarlık hedefler ortaya çıkacaktır. Peki, o zaman bizim Çelik Kömür Birliği dediğimiz şey hangi eksende olmalıdır. Bunun için kafa yormamız gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman bu coğrafya hangi büyük gücün temsilcisi olabileceğini ve hayalimizi genişletmeliyiz. Biz ancak beraber var olabiliriz. Beraber var olmazsak birlikte yok oluruz. Bir gün birimiz diğer gün başka birimiz ancak dünya sistemi içinde ikimizde yok oluruz. Bir gelecek üzerine kafa yormanın ve rekabetimizi geçmişi ele almadan, geleceği ele alarak başarabiliriz.” İfade etti.

 

AYGÜL: BİZ BİR BİRİMİZE MUHTACIZ

Demirci’nin ardından konuşan Türk-İran İş Konseyi Başkanı Bilgin Aygül şu sözlere yer verdi: “Yaklaşık 30 yıllık İran’da bir iş geçmişi var. 2 gündür konuşulan en önemli konu biz birbirimizi tanımıyoruz. Hatta ben şunu söyleyeceğim. Biz bir birimize biraz üstten bakıyoruz. Halbuki söylendiği gibi biz bir birimiz tamamlayan ekonomilere sahibiz. Ama bir birimizi iyi tanımak sorundayız. İran uzun yıllardır ambargo altında yer alıyor. 2016 yılında ambargolar kalktı. Bunun dışında ambargo ile kalkmayan ancak kalkması gereken İran’ın uluslararası bankacılık sisteminin entegrasyonunu teknik olarak engellediler. Bu anlamda İran ile bankalar üzerinden halen iş yapamıyoruz. Bizim ilişkilerimizi bu tür toplantılar, paneller, birebir görüşmeler ile geliştirmemiz gerekiyor. Gerçek biz bir birimize muhtacız. Biz tüm dertlerimizi ortak baz alarak ortak çözüm arayışında olmamız gerekiyor.”

 

MELEN: BİR ANLAŞMA YAPMALIYIZ

Toplantı arasında bir açıklama yapan Moderatör TBMM 23. Dönem Milletvekili Mithat Melen, “İkinci Dünya Savaşını bitiren antlaşmasıdır. Burada da önemli bir fırsat var. İran’ın 4’e 3 petrol ve ürünleridir. Bizimde de bunun gibi bir anlaşma yapmamız gerekiyor. Bu dersi iyi çalışmak gerekiyor. Bu yüzden de bu modeli iyi bir şekilde açmamız gerekiyor. Somut modeller öyle seminerlerde verimliliğini artıyor. Buda önemlidir ve bizim bu modelleri arttırmamız ve bu modeller üzerinden çok kafa yormamız gerekiyor.” Dedi.

 

IPIS Asya Grubu Çalışmaları Direktörü Alireza Gholipour, Necdet Öztürk’te 2 ülke arasındaki ekonomik ve ikili ilişkiler konusunda birer sunum yaptı. Forum ve son oturum çekilen hatıra fotoğrafı ile tamamlandı.


ŞEHRİVAN GÜNCEL: ÖNDER ALTINAL

Editör: TE Bilisim