Van’da sahada çalışan gazeteciler yaşadıkları sorun ve sıkıntıları anlattı. Sahada birçok sorun ve sıkıntıyla karşılaştıklarını ifade eden gazeteciler, Türkiye’de basın özgürlüğünün gelişmemiş ülkelerin bile gerisinde kaldığını söyledi. Gazetecilik mesleğinin zorluklarının yanında sahada çalışmanın da zorlu olduğunu anlatan gazeteciler, siyaset, medya sarmalında emeklerinin göz ardı edildiğini ve mesleklerini yapamaz hale geldiklerini belirtti. Sahada çalışan gazeteciler toplumsal olaylarda şiddet uygulamalarına maruz kalmakta ve bu konuda gazetelerinden de destek görmemekteler. Birçok kez sürekli birileri tarafından ‘basın kartını göster’ uygulamasına tabi tutulan gazeteciler, sistemli bir biçimde sindirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu sorunlar göz önüne alındığında özellikle sahada görev yapan yerel medya çalışanları büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor.

 

 

SİYAHTAŞ: CAN GÜVENLİĞİMİZ YOK

Van’da sahada görev yapan yerel medya çalışanları sahada görev yaparken karşılaştıkları sorun ve sıkıntıları anlattı. Çalışanların yaşadığı sıkıntılardan yakınan Van İnternet Medyası Derneği (VİMED) Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Siyahtaş, birçok gazetecinin görevi esnasında can güvenliğinin olmadığını söyledi. Siyahtaş, “Haber esnasında başımıza geleceklerden habersiz ucu açık bir olayın üzerine gidip haber yapıyorsun ve daha sonra haberi yazıp ilgili kişilere yani editörlere gönderdiğimiz de ise yine bir takım sıkıntılar meydana geliyor. Sansürleme, değiştirmek veya yayınlanmaması gibi sorunlar yaşayabiliyoruz.” Dedi. Van’da gazetecilik mesleğinin sorun ve sıkıntılarını anlatan Siyahtaş, “Van'da gazetecilik yapmak çok zor bir durum çünkü doğru, tarafsız, objektif bir şekilde yazdığınız haber ucu bir yerlere dayanacağından veya bazı kesimleri sıkıntıya sokacağından dolayı bu haberleriniz yeri geldiğinde yayınlanmıyor. Van'da gazeteciler için ulaşım sıkıntısı, can güvenliği veya çalıştıkları kurumlardaki sorumlu kişilerle olan problemler had safhada. Van'da gazetecilik namına bir şeyler sorarsanız ise Van'da gazetecilik namına maalesef hiç bir şey yok, gittiğiniz bir haberi hiç bir şekilde tarafsız olarak yayınlatma imkanınız yok. Bu durum muhabirlerin elinden tamamıyla alınmıştır. Sahada çalışan muhabirler bu tür sıkıntılar içinde. İnşallah düzelir diye ümit ediyoruz ama yıllardır süre gelen bir durum. Türkiye genelinde olan hatta Dünya genelinde olan bir durumdur. Biz bu mesleğin içinde doğru ve tarafsız ilerlemeye çalışıyoruz ama nereye kadar devam edeceğini bilemiyoruz. Çünkü bizlerde birçok kez kısıtlanıyoruz ve bu durumda bizi gerçekten rahatsız ediyor.” ifadelerini kullandı.

 

 

MARHAN: YASAL GÜVENCE SAĞLANMALI

Türkiye’de basın özgürlüğünün gelişmemiş ülkelerin bile gerisinde kaldığını söyleyen, Merkür TV Muhabiri Cüneyt Marhan ise gazeteciliğin özellikle bu bölgede görev yapan muhabirler için çok zor olduğunu söyledi. Gazetecilerin yasal güvencelerinin sağlanması gerektiğini ifade eden Marhan, “Türkiye’de basın özgürlüğü gelişmemiş ülkelerin bile gerisinde. Sizin de gördüğünüz gibi medya hedef tahtasına konuluyor, gazeteciler saldırıya uğruyor. Ve saldıranlar hakkında herhangi bir işlemde yapılmıyor. Saldıranlar hakkında işlem yapılmayınca da daha saldırganlaşıyorlar. Son olarak biliyorsunuz, Diyarbakır’da özel harekat polisi silahını muhabirin kafasına dayayarak haber yapmasını engelledi. İşin ilginç tarafı tehdit edilen ve silahla korkutulan gazeteci suçlandı. Türkiye’de yargı böyle bir şey. Gazetecilik esas itibariyle zorlu bir meslek. Sahada çalışan ve özellikle bölgede haber yapan muhabirler için büyük bir risk. Bu riski minimize etmek gerekiyor. Bunun için de gazetecileri koruyacak yasal güvenceler sağlanmalı. Yandaş, candaş demeden bütün gazetecileri koruyacak yasal güvence lazım.” Şeklinde konuştu.

 

 

DEMİR: BİRÇOK GAZETECİNİN SİGORTASI YOK

Türkiye’de yerelde ve genel de çok az sayıda bayan muhabirin mevcut olduğunu söyleyen Van Bülten Muhabiri Gönül Demir, Van’da gazeteciliğin diğer yerlerden çok daha zorlu olduğunu söyledi. Van’da gazetecilik yapmayı Afrika’da açlıkla boğuşan balık avcılığına benzeten Demir, şöyle konuştu: “Burada gazetecilere bir taraftan siyasi güdümlere sokulup yandaş yaftası yapıştırılırken, diğer taraftan ise sektörde kendini idame ettirebilmek için adamcılık rollerine girmektedir. Tabi bunu herkes için diyemeyiz. Ancak camiamızda son zamanlarda herkesin eline makine alarak toplantı, kahvaltı gibi etkinliklere katılması bu işin ne kadar çığırından çıktığını gösteriyor. Oysa gerçekten emek veren gazetecilerin günlük yemek yemeden dahi evlerine gittiğine hemen hemen birçoğumuz şahit oluyoruz. Gazeteciler bu bölgede ayda 800-900 TL gibi açlık sınırının dibinde bir rakamla çalıştırılıyor. Sömürülen emekçilerin ne bayramı var, ne tatili, ne de ailesiyle mutlu bir günü. Ve halen Van’da çalışan onlarca saha çalışanının sigortası dahi yok. Acıdır ama gazeteciler bu kentte sömürünün şamar oğlanı haline geldiler. Ayrıca çalışma koşullarının bir diğer sıkıntıları ise patrona göre haber düzenleme. Sokakta polisin keyfi muamelesine göre davranma, kurumlara yakın-uzak ilişkileri düzeyinde değerlendirme temel sorunlarımız arasında yer aldığı gibi kurumların ve kurum amirlerinin görmezden geldiği hepimizin malumudur. Umuyor ve diliyoruz bu kentte kimsenin adamı olmadan adamcılık pozisyonlarına girmeden ilkeli ahlaklı ve dürüst gazeteci ve gazeteciliğin kentte etkin olması ve layıkıyla sürdürebilmesidir.”

 

 

 

ALTINAL: HEDEF HALİNE GETİRİLİYORUZ

Şehrivan Gazetesi sayfa tasarımcısı ve muhabiri Önder Altınal ise, Van’daki muhabirlerin kolektif hareket etmemesinden yakınarak, gazeteciler arasındaki kutuplaşmadan şikayetçi. Altınal, “Gittiğimiz haberlerde birçok sıkıntı ile karşılaşıyoruz. Gerek vatandaşlar gerekse de birçok gazeteci, siz şuranın basınısınız, işte siz şuraya çalışıyorsunuz gibi sözlerle bizleri kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Buna bir de gazeteci arkadaşlarımız eklenince sıkıntı daha da büyüyor. Biz yerelde çalışan basın mensupları bu konuda sıkıntılar yaşarken, ne yazık ki kimseyi yanımızda göremiyoruz. Hatta birçok gazeteci arkadaşımız bile ‘Mümkünse biz sizinle muhatap olmak istemiyoruz’ diyerek bizleri kutuplaştırmaya çalışıyor. Bizim meslektaşlarımız da bunları söylüyorsa, gazetecilik yapmamız ne yazık ki daha da zorlaşıyor. Çünkü o arkadaşlar bize bu muameleyi uyguladıkları zaman halk da bize başka bir gözle bakıyor ve zaman zaman hedef dahi olabiliyoruz. Bizim gazeteci olarak taraf tutma gibi bir ilkemiz olmaz, olamaz. Biz insanların sesi olmak ve yaşanan sorunlar dillendirmek için varız. Biz sorunları yansıtan ayna görevini görüyoruz. Ancak birileri bu şekilde bizim üzerimize oynuyor. Ve bizler zor durumda kalıyoruz.” Dedi. Altınal, yaşadıkları başka sıkıntıları ise şu sözlerle dile getiriyor. “Sahada çalışırken çektiğimiz bir diğer sıkıntı ise güvenlik güçlerinin, özel güvenliklerin, siyasi parti temsilcilerinin gittiğimiz haberlerde bize karşı sergiledikleri tavırlar oluyor. Güvenlik güçleri en basit bir basın açıklamasında bizim karşımızda duruyor ve bize engel olmak için her yolu deniyor. Bunun yanı sıra siyasi parti temsilcileri gittiğimiz haberlerde bize sıkıntı yaratıyor. Bu zorluklar ile maalesef mesleğimizi yürütmek zorunda kalıyoruz. Bu uygulamaları bizlerin karşısına çıkaranların bilmedikleri çok net bir şey var. Biz sahada çalışan gazeteciler asla taraf tutmaz, asla bir kesime yakın olmayız. Çünkü biz üzerimizde Press (Basın) kimlik kartını taşıdığımız zaman tarafsız olmak zorundayız.”

 

 

PALA VE ELÇİ: HABERLERİ OBJEKTİF İŞLİYORUZ

Van TV Muhabirleri Lütfü Pala ve Fazıl Elçi ise, özellikle bu bölgede habercilik ve gazetecilik yapmanın zor olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Bölgenin tanıtımı açısından ve bölgenin gerçeklerini sürekli haber yapıyoruz. Sürekli dış haberlere ve Van haberlerine gidiyoruz. Bölgenin gerçeklerini elimizden geldiği kadarıyla haber yapıyoruz. Çünkü bölgenin ve Van'ın haberleri yeterince yapılmıyor. Biz de elimizden geldiği kadarıyla bunları gün yüzüne çıkartıyoruz. Her insanın bir görüşü var ama görüşlerimizi katiyen haberlerimizde kullanmıyoruz. Bütün haberlerimizi objektif bir şekilde işliyoruz. Yaşadığımız zorluklara bir örnek verecek olursak, geçtiğimiz günlerde bir inşaat işçisi özel şirket tarafından parasının verilmediği gerekçesiyle intihara kalkıştı. Biz de haber yapmaya gittik. Orada tartaklandık ve tehdit edildik ama yine de haberimizi tamamladık. Biz var olduğumuz sürece bölgenin görülemeyen haberlerini yapacağız. Mazlumun yanında ve halkın yanında olmaya çalışacağız.” İfadelerini kullandı.

 

 

KARAKAŞ: TEHDİT ALIYORUZ

Sahada çalıştığı süre içerisinde birçok olayla karşılaştığını kaydeden Gazetevan Muhabiri Arif Karakaş ise, yaptığı haberlerden dolayı tartaklandığını ve tehditler aldığını söyledi. Gazetecilik mesleğinin dezavantajlarını sonuna kadar gördüğünü ifade eden Karakaş, gazetecilik mesleğinin zorluklarını şöyle anlatıyor: “Bir basın emekçisi olarak özellikle sahada çalıştığım zamanlar birçok farklı olayla karşılaştım. Saha muhabirlerinin çektiği zorlukları, sıkıntıları birebir yaşadım ve gözlemledim. Muhabir olmak gerçekten zor ve zahmetli bir iş. Bazen bir fotoğraf karesi için saatlerce beklemek ya da büyük bir risk almak zorunda kalıyorsunuz. Yaptığım haberler bazı insanları, siyasileri rahatsız ettiği için tehditler aldım telefon ve mesaj yoluyla. Siyasi partilerin mitingleri olduğu zaman polis şiddetiyle karşı karşıya kaldım. Polisler tarafından hakarete uğradım ve tehdit edildim. Resmi kurumların özel kalem müdürleri ve çalışanlarıyla sorunlar yaşadım. Mesleğimi icra etmek için mesleğimin dezavantajlarını maalesef sonuna kadar gördüm ve yaşadım. Birkaç örnek vermek gerekirse: Van’da bir miting sonrası olay çıkmıştı. Olaylara müdahale eden polisler biz muhabirlere yönelerek ‘bu eylemcilerin yeri adresi nerede siz daha iyi bilirsiniz’ deyip gülmüştü. Bize ajan gözüyle baktığını, küçümsediğini gördüm. Bu olay onurumu çok kırmıştı. Çok yakın bir zamanda Van’da yapılan miting sonrası çıkan olaylarda bir emniyet amirinin muhabir meslektaşıma silahını göstererek; ‘o görüntüler yayınlanırsa seni yaşatmam’ dediğine şahit oldum. Ülkemizde gazetecilere, basın yayın emekçilerine verilen değer ortada. Belki çok da güzel şeyler beklememek lazım. Ama son yaşanan olaylar artık gösteriyor ki gazeteciler, muhabirler her zamanki gibi hedefte ve hayatları tehlikede. Silvan’da polis tehditler savurarak sanki kendi yaptığı iş çok önemli gazetecinin yaptığı iş ise çok önemsiz gibi davranarak meslektaşımızın kafasına silah dayıyor. Bu sözün bittiği yerdir aslında.”

 

 

ERGİN: HEDEF GÖSTERİLİYORUZ

Van Bölge Gazetesi Muhabiri Burhan Ergin de gazetecilik mesleğini 10 yıldır yürüttüğünü belirterek, hedef gösterilmelerinin kendilerini sıkıntıya soktuğunu ifade etti. Ergin, “Yaklaşık 10 yıldır Van’da gazetecilik görevini yürütüyorum. Elbette mesleğimi çok seviyorum. Zaman zaman habere çıkarken bazı sorunlarla karşılaşıyoruz. Maalesef bu sorunların başında hedef gösterme var. Öyle kritik bir süreçten geçiyoruz ki vatandaşlara karşı hedef gösteriliyoruz. Bir nevi yandaş medya damgası vuruyorlar. Onun için bazen vatandaşlarla bölge sorunlarını hakkında konuşmaya gittiğimizde ön yargılı davranıyorlar ve biz haber yapamadan büromuzun yolunu tutuyoruz. Tabi bu tür davranışlar iyi değil. Bizim öncelikli hedefimiz ülkemizin ve Van’ımızın huzurunu sağlamak, bu yönde haberlere öncelik veriyoruz. Asla halkı kışkırtacak, yanlış yönlendirecek haberlere yer vermiyoruz. Bu bölgede hakikaten gazetecilik mesleğini çok zor şartlar altında yürüyoruz. Çoğu zamanda kurumlar arasında iletişimsizlik yaşıyoruz. Çok rahat haber alma imkânı bulamıyoruz. Ben sizin aracılığınızla bir çağrı yapmak istiyorum. Lütfen yapılan açıklamalara çok dikkat edelim.” İfadelerini kullandı.

 

 

ERÜŞ: GAZETECİLİK BİTME NOKTASINDA

Bütün iktidarlar döneminde görsel ve yazılı basının baskı altına alındığını ve buna bizzat Türkiye kamuoyunun da şahit olduğunu belirten Prestij Gazetesi Eski Muhabiri Fazıl Erüş, gazeteciliğin Türkiye’de bitirilme noktasına getirildiğini söyledi. Erüş, “Bir ülkenin gelişimine katkısı bu kadar büyük olan bu meslek, maalesef Türkiye'de bitirilme noktasına getirilmiştir. Üniversite okuyan gazeteciler ile hayatında okul yüzü bile görmeyen sözde muhabirler eşit tutulmaktadır. Madem okunmadan gazeteci olunabiliniyorsa, bu eziyeti neden ülkenin geleceği olan gençliğe veriyorsunuz. Görevi gereği kamuoyunu aydınlatmak için alanda çalışan birçok basın emekçisi arkadaşımız tehdit altında olması ile beraber birçoğu da tutuklanmış ve cezaevinde demir parmaklarının arkasında özgürlüğe kavuşacağı günü bekliyor. 4 yıl üniversitede iletişim, gazetecilik, radyo ve televizyon fakültesini okuyan öğrenciler şimdi işsiz.” Diye konuştu. Erüş, ayrıca muhabirlerin yaşadığı ekonomik sorunlara da değinerek, “Karınlarını bile doyuramayacak maaşlara layık görülen gazeteciler açlık sınırının altında çalıştırılıyor. Kaderi patronun sadece iki dudağı arasında olan, her an işten çıkarılma korkusu yaşayan basın emekçileri zor şartlar altında çalıştırılıyor. İyi yazdığında iyi, kötü yazdığında ise kötü olan, herkes tarafından dışlanan, ötekileştirilen, birçok programda, etkinlikte aç bırakılan, ‘sen bizim basın değilsin çık dışarı, in aşağıya’, ya da ‘kim seni çağırdı buraya’ diyen bir meslek grubundan bahsediyoruz. Her an baskı altında olan dövülen başına silah dayatılan bir meslek grubundan bahsediyoruz.” İfadelerini kullandı.

 

 

ÖKSÜZ: GAZETECİLİK ATEŞTEN GÖMLEK

Son olarak konuşan İpekyolu Gazetesi Muhabiri Ercan Öksüz ise, Türkiye’de gazetecilik yapmayı ateşten gömlek giymek gibi değerlendiriyor. Gazetecilerin halkın sesi olduğunu belirten Öksüz, “Bu gün Türkiye’de gazetecilik yapmak ateşten gömlek giymek gibi hale gelmiştir. Özellikle son dönemlerde onlarca Kürt gazetecinin ‘Gerçeklerden ödün verilmez’ anlayışı ile yaşanan hak ihlallerini, katliamları kamuoyuna aktardığı için kimisi öldürüldü, kimisi zindanlara atıldı, kimisi de ölümle tehdit edildi. Özellikle bölgemizde yaşananları görmezden gelen ve kendilerine gazeteci diyenler, bu gün üç maymunu oynuyor. Basın ahlakı ve etiği anlayışı ile hareket etmesi gereken gazeteciler, maalesef bir kesime yaranmak için çalışıyor.” Dedi. Gerçekleri yazan gazetecilerin öldürüldüğünü veya hapishanelere atıldığını ifade eden Öksüz, “Bölgemizde tüm dünya kamuoyu gözü önünde insanlık suçu işlenirken, gazetecilerin basın etiğini bir tarafa bıraktığı gibi insanlık değerlerini de bir tarafa bırakmıştır. Bu gün üç maymunu oynayanların yanında, her ne koşulda olursa olsun asla gerçekleri yazmaktan korkmayan gazetecilerde var. Bu cesur ve kahraman gazeteciler tüm baskılara ve ölüm tehditlerine rağmen insanlık onuru için çalışmaya devam ediyor. Çünkü biz Apê Musa’nın öğrencileriyiz. Onun onurlu duruşu ve öğretileriyle yetiştik. Çünkü bizim için öncelikle olan halkımızdır. Halkın gerçeklerden haberdar olmasından çekiniyorlar. Bu yüzden bölgemizde ve Türkiye’de gerçekleri yazan gazeteciler ya öldürüldü, ya cezaevine atıldı, ya da ölümle tehdit ediliyor.” Diye konuştu. 

Editör: TE Bilisim