Veysel İzgi yazdı...

 

Kent olarak genç bir nüfusa sahibiz.

Hep genç nüfus fazlalığımıza dem vuruyoruz, ama bu gençlerimizin işsizliğinden yakınıyoruz.

Ama gençlerimiz için bir şeyler yapamıyoruz.

Gençlerimiz işsizlikten,

İşverenler kalifiye işçi bulamamaktan şikayetçi.

 

Bir çok kişinin ortak derdi ise ‘emek’ yoğun işler değil masa başı işlerde kendisine bir aş kapısı bulabilmek.

Tabi kentin işsizliğinin ana sebebi karşılıklı memnuniyetsizlikler değil.

Eğitimimiz sıkıntılı,

 

Mesleki yeterliliklerimiz yok.

Gençlerimiz doğru şekilde mesleki okullara yönlendirilmiyor.

Okullaşma oranımız ortada...

Haliyle tam deyimiyle büyük bir işsizler ordusu var karşımızda.

İşte tam bu noktada şu sıralar güzel adımlar atılıyor.

Kentte bir anda bir değil iki çağrı merkezi kuruldu.

 

Yıllardan bu yana Van’da gelmeleri beklenen, büyük çaba sarf edilen o çağrı merkezleri bir değil iki şirket ile Van’da çağrılara ‘Alo’ demeye başladı.

Bakın bu çağrı merkezi işini öyle basite almamak gerekiyor.

Hani kaçırdığımız fırsatlarımız var ya...

Mesela SÜTAŞ’lar gelecekti gelmedi...

 

Önemli yatırımlar gelmek üzereyken başka siyasilerin baskınlığı ile Van’da alınıp başka illere taşındı.

Hani bölge müdürlüklerimiz başka illere taşındı...

Bu da öyle bir şey.

 

Bakınız her bir çağrı merkezi tam kapasite çalıştığında bin civarında genç istihdam edecek.

Van’da start veren çağrı merkezleri bir kaç yıl gibi süre içerisinde biner genç üzerinden bir istihdam sağlayacak.

Tam da kaçırmamamız gereken nokta bu.

Yıllardır OSB’lerede ve bir çok alana ciddi yatırımlar yapılıyor, milyonlarca lira, dolar, avro hibeler veriliyor.

Neler neler yapılıyor.

 

Ama bu yatırımların hiç birinin istihdamı toplasınız 100-200’ü bulmuyor.

Evet, Van’da bir üretim ağı oluşturulmaya çalışılıyor ama.

İş kuran, işveren söz istihdama gelince çok ketum davranıyor.

Haliyle kentte yatırım yapmanın kente doğrudan çok büyük katkısı olmuyor.

O yüzden bu merkezlerin istihdamı önemli.

 

Binlerce insan dolaylı olarak yine binlerce insanın buradan faydalanması demek.

Bu işsiz gençlerimizin azalmasında küçük de olsa ‘büyük’ bir katkı oluşturuyor.

Haliyle sahiplenmek gerek.

 

Bu noktada gerek Van TSO eliyle gerekse de diğer bazı özel teşebbüsler ile bu yatırımların Van’da olması çok önemli.

Örneğin Van TSO hizmet binası altında açılan çağrı merkezinin depremden bu yana açılması söz konusuydu.

Orada Necdet Takva ve ekibinin verdiği mücadele ve o çağrı merkezinin Van’a kazandırılması hiç gündemden düşmedi.

Daha önce Van’a gelmesi gerekirken başka illere giden o merkezlerden birinin daha elden kaçmaması için yoğun çaba vardı.

 

Karşılık verdi. Önemliydi.

 

Ha keza bakın yine Van TSO eliyle Van ve Doğu’nun en büyük tarım yatırımı olan VOTAŞ sahiplenildi.

Bunu birisi ya da bir kaç kişi alıp kendi şirketi üzerinden özelleştirmedi.

Hatta bizatihi şahit olduk.

 

Necdet Takva sadece 4 hisse aldı. “Gücüm buna yetti” dedi.

Bunu da paylaştı.

 

Ha keza Van TSO ekibinden isimler küçükçe paylar aldı.

Geriye kalan binlerce hisse tam anlamıyla Vanlılar’ın oldu.

Onlar sadece kazandırıp Vanlı’nın eline bıraktı.

 

Bakın yine burası da önemli bir aş, iş ve istihdam kapısı.

Burası tam kapasite çalışırsa, yatırımlar yerini bulursa, üretim sağlanırsa VOTAŞ sadece üretmeyecek, istihdam da sağlayacak.

Bugün SÜTAŞ nasıl batıda bir çok kentin sütünü toplayıp değere, ürüne, markaya çeviriyorsa VOTAŞ da bu bölgenin kıymetli ürünlerinin marka çatısı altında toplanmasında pay oynar.

 

İstatistikler Van’da sütün çok doğru kullanılmadığını hatta bir çoğunun kayıt dışı olduğunu gösteriyor.

Yani Van’ın sütleri bakallarda, şurada burada satılıyor.

Ya da bir şekilde farklı yollarda işleniyor.

Ama Van’ın markası altında işlense Van Süt’ü olsa, Van Yoğurdu olsa, peyniri olsa kötü mü olur.

Geçenlerde Mısır’da bir fotoğraf paylaşılmıştı.

Van Otlu peyniri diye bizim otlu peynirimize benzemeyen ürünler ta Mısır’da, Arap coğrafyasında Van Peyniri diye satılıyor.

VOTAŞ’ı sahiplensek...

 

Marka’ya dönüştürsek...

Van’ın üretim merkezi yapsak bu halde mi oluruz?

Olmayız.

O yüzden dışarıdan bu üretimin tutmayacağı ile ilgili sevinç ile karışık, umutsuz kehanetlerde bulunmak yerine bu işi sahiplenmek gerek.

Bu ortaklığın batması kimseye kazandırması.

 

Ama bu ortaklığın kazancı Vanlılar adına bir ekonomik kazanç değil ortaklık kültürü anlamında da kazanç olacak.

Her gün oturup VanEt’e, VanSüt’e, VanYün’e ah vah ediyoruz.

 

Ama yeni bir marka oluşturacak olan yatırıma deyim yerindeyse ‘sallamaktan’ başka bir iş yapmıyoruz.

Böyle olmaz.

 

Vallahi de olmaz!

Editör: TE Bilisim