Ömer Aytaç AYKAÇ / Şehrivan


 

Son yıllarda yaşanan kuraklık özellikle ilçedeki çiftçileri zorda bırakmaya başladı. Bir dönemler üretimini kendi yaptığı yemde dışa bağımlı hale gelen çiftçiler ürünleri ucuza satmaşa başlayınca sıkıntılar bahar ayı gelince bir anda baş gösterme başladı. Konu ile ilgili gazetemize konuşan Özalp Ziraat Odası Başkanı Şahyettin Ceylancı özellikle ilçe ve köylerdeki çiftçinin artık içinden çıkılmaz bir durumda olduklarını belirterek devletin son yıllarda yaşanan bu krize mutla müdahale etmesi gerektiğini kaydetti.

“ÇÖZÜM ADRESİ BELLİ”

Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılda yaşanan kuraklıktan dolayı ciddi bir alım sıkıntısı yaşandığını kaydeden Özalp’in 11 yıllık Ziraat Odası Başkanı Ceylancı ilçelerde çiftçinin ciddi bir sıkıntı içinde olduğunu belirtti. Depremden sonra bir türlü kendisini toparlayamayan çiftçinin borcunun faizli olarak ertelenmesi yerine çözümün faizsiz erteleme ve doğru destekler olduğunu kaydeden Ceylancı yaşanan sıkıntılarla ilgili olarak şu ifadelere yer verdi; “Ciddi bir kaba yem sıkıntısı var. Geçtiğimiz yıla göre karşılaştırıldığında büyük bir düşüş var. Kuraklık sebebiyle ciddi bir problem yaşıyoruz iki yıldır. Ama mesele sadece yağış ve kuraklık da değil. Bir kere çiftçiye iyi bakılması gerekiyor, bu şart. Birisi eğer size her gün ekmek verip, yemek hazırlıyorsa siz onun kıymetini bilmelisiniz. Çiftçinin durumu da böyle. Çiftçi üretmese şehirdeki insan ne yapacak. Bu memleketin sanayisi de yok. Dolayısıyla ne yapılacak? Çiftçiye sahip çıkılacak, gerekli destekler verilecek. Bunu yapmazsanız köylü şehire göç edecek şu an olduğu gibi. Devletin bir kere köylüyü köyüne göndermesi gerekiyor. Artı çiftçi sübvanse edilecek ki üretim artsın. Üstelik Doğu Anadolu gibi bu işin merkezinde bunu yapmazsanız bu sektörün bitişini izlersiniz. Buradaki insanlar yılın sadece 4 ayı tarım, 12 ay ise zar zor hayvancılık yapıyor. Van bir Akdeniz kenti gibi değil. Üstelik oralarda insanlar yetiştirdiği her ürün için destek alıyor. Tabi ulaşım sorunu da yok. Van’a bakıyorsunuz hem teşvikler bölgeye has değil hem de ciddi bir ulaşım sorunu var. Devletin Saray’ın en ücra köyündeki çiftçisine sahip çıkması gerekiyor dolayısıyla.”

“DEVLET KÖYLÜ İLE ÇİFTÇİYİ AYIRACAK”

Havyan yetiştiricilerinin pahalıya aldığı yeme rağmen ürünlerini ucuza satmaya devam ettiğini belirten Ceylancı, Özalp’te çiftçilerin artık ellerindeki ürünleri ucuzdan elinden çıkarmaya mecbur kaldığını, küçük çaplı desteklemelerinde vatandaşın derdine derman olmadığını belirtti. Ceylancı, hayvanclılıkta bu anlamda ciddi bir sorun olduğunu belirterek; “Birçok köyde büyükbaş hayvanların satışında büyük bir artış var. Hayvan fiyatları da çok düşük ama vatandaşın başka çaresi yok. Gelip Özalp’te hayvan meydanında sıraya dizilen hayvanları nasıl 1 saat içinde alıp götürdüğünü görürsünüz. Çiftçi hayvanını satamıyor, hayvanlık var. Ne yapacak? Mecburen en ucuz fiyata elden çıkaracak! Başka çaresi kalmadı. İlçede şu anda kayıtlı 3700 çifti var ama bu sayıda hızla düşüyor. Bunda etkili olan ana etken insanların bu sektörü bırakıp şehre göç etmesidir. Bundan sonra da arsaların veraset sistemi ve arsaların bölünmesi. Devlet haliye çiftçi ile köylüyü birbirinden ayıracak. Kim üretiyorsa ona destek olunacak ki diğerleri de özensin. Tamam destek yapılıyor ama bu parça parça yapılınca bir anlamı olmuyor. Devlet desteği parça parça verdiği için çiftçi bunu yatırıma dönüştüremiyor. İnsanlar aldığı o 5-10 bin TL parayı ancak kendileri için harcıyor. Bunu üretim için kullanamıyor. Bakın bizim nüfusumuz 75 binden 73 bine neden düştü. İki ülke arasında olan bir ilçenin nüfus oranı neden düşsün? Çünkü insanlar hayatlarını idame edemiyorlar. Haliyle göç edip gidiyorlar. Bakın 2-3 bin oranında bir düşüş var. Bu tarım ve hayvancılığın ana sektör olduğu bir bölge için hiç ama hiç normal değil.”

FAİZSİZ ERTELEME ŞART!

Öte yandan vatandaşın bir önemli probleminin de banka ödemeleri olduğunu kaydeden Ceylancı, yaşanan bu sorunlardan dolayı çiftçinin ertelenen borçlarının faizle değil de faizsiz olarak ertelemesinin şart olduğunu kaydetti. Ceylancı sözlerini şöyle sürdürdü; “2011 yılında bir deprem yaşadık. 2012 yılında yine kuraklıktan dolayı borçlar 2 yıl ertelendi. Çiftçi ödemesi gereken 6 bin TL’lik taksidi 10 bin TL olarak ödüyor. Komisyonu, faizi, sigorta masrafı derken 5-6 bin TL civarında ek para ödüyor. Bu noktada faiz ertelemesi yada borç ertelemesi yapılacağına faizli kredi veriliyor. Zaten Ziraat Bankası çiftçi bankası olmaktan da çıkmış durumda. Tarım Bakanlığı’ndan çiftçilere verilen direk desteklerden bir kere kredi komisyonu kesiliyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Daha sonra bankaya para geldikten sonra banka da ayrı bir komisyon kesiyor. Tarım Müdürlüğü’ne gittiğinizde mebla doğru, bankada para eksik. Bu çiftçiye bari bu tür şeyler yapmayın. Bizim Tarım Kredileri tamam iyi güzel de bunu başka bankalarla da yapmak gerekiyor. Sadece bir banka ile bu işin yürütülmesini de doğru bulmuyorum. Bu tarımsal kredilerin tüm bankalara yayılması gerekiyor. O zaman vatandaş da rahat eder, yıllardır çiftçinin tek bankadan yaşadığı sorunlar da çözülmüş olur. Rekabet sistemi de çiftçiye yarayacaktır.”

BÖYLE GİDERSE…

“Bakın tarım ve hayvancılıkta sadece hayvan başına şu an 20 TL bir destek var, o da bu yıla mahsus. Kaba yemde de birkaç çeşitte bazı desteklemeler var. Ama bunlar yetmiyor ki! Biz üretiyoruz tamam, iyi de üretiyoruz. Peki ürettiğimizi satabiliyor muyuz? Hayır! İşte problem burada. Bakınız marketlerdeki et fiyatları 25-30 TL arasında. Biz ise bunu en fazla 14-15 TL’ye satıyoruz. Bu farkı kim yiyorsa onun hesabının verilmesi. Yine buğday ile ekmek fiyatları arasındaki fark da aynı şekilde. Siz bunları dikkate almazsanız tüketici ile üretici arasındaki bu farkı kimin yediğini de bilemezseniz. Bunu yapmadığınız müddetçe de üretici köyünde durmaz, tarım ilerlemez.”

“NEYİN DANIŞMANLIĞI BU?”

Tarım Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlar bünyesinde çiftçiye yönelik çeşitli kurum ve kuruluşlar olmasına rağmen Doğu’daki analizin iyi yapılmamasından kaynaklı sıkıntıların günyüzüne çıkmadığını belirten Ceylancı; yaşanan bu sıkıntıları ise şu şekilde aktarıyor; “Bakınız Tarım Bakanlığı bünyesinde Tarım Araştırma Geliştirme bünyesinde eleman çalıştırılıyor? Nerde bu elemanlar? Bu insanlar masa başında evrak almaktan başka bir şey yapmıyor. Yıllarca mühendislik okumuş bunun için yetişmiş insanların masa başında ne işi var? Bu iş sadece mazot, gübre dosyası takip etmekle olmuyor ki? Çiftçinin sorunlarının kaynağına inmeyince olmaz. Tarım Danışma elemanları alınıyor tamam ya danışma şirketleri ne yapıyor? Bu şirketlere verilen paralar çiftçiye verilse daha iyi olmaz mı? Birkaç ayda bir köyleri gezip imzasını alıp gelen ve ‘Danışmanlık hizmeti verdim’ diyen insanların çiftçiye ne kaktı sunuyor? Hiçbir şey… İşte bu yüzden Türkiye’de tarım sektörünün uzun uzadıya oturup konuşulması lazım. Bunu yaparken de siz tabandaki insanlarla konuşacaksınız. Siz gideceksiniz Özalp ilçesinin Damlacık köyündeki vatandaşla görüşüp ‘memnuniyetini’ soracaksınız. Gidip Saray’ın Koçbaşın’daki vatandaşa gidip bu soruyu soracaksınız. Bu iş böyle çözülür. Bunu gelip Özalp Tarım Müdüründen, Ziraat Odası başkanından sormayacaksınız. İşin doğrusu bu. Biz Organik tarım diyoruz. Zaten bizim yüzde 90’nın üstünde ürünlerimiz ve yetiştirme yöntemimiz organik. Hayvancılık böyle, tarım böyle. O zaman bu Organik Tarım Danışmanlık şirketleri ne veriyor? Bizde gübre kullanım oranı sıfır! Bölgede buna ihtiyaç yok zaten. Bölge şartlarını da bildiğimiz halde biz niye Organik Tarım Şirketleri’ne mecbur bırakılıyoruz? Bugüne kadar kim gelip bizi sordu, bizim görüşlerimiz aldı? Ya da kim bu güne kadar bizim derdimize çare üretmek amacıyla kapımızı çaldı? Artık Van çiftçisinin derdini dinleyecek birilerinin olması gerekiyor. Aksi halde çiftçinin de üreticinin durumu gerçekten daha vahim bir hal alacak.”

Editör: TE Bilisim