"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde"

Ziya Paşa

 

Müthiş bir değişim içinde insanlık. “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” diyen Heraklitos 21. Asırdaki bu muazzam akışı görmüş olsaydı, bambaşka bir çehreye büründürürdü fikrini herhalde. Bundan birkaç yıl önce bile bize hayal kadar uzak olan şeyleri yaşıyoruz. İleriye dair kurduğumuz hayallerin vadesi öylesine kısaldı ki, anlık düşünüp “ânı yaşıyoruz”.

Hayatımıza yön veren bu değişim rüzgarı biz insanları da değiştiriyor haliyle. Her değişim aynı zamanda bir parça da tekamül demek hakikatte. Tekamül ise olgunluk ve güzellik…

Değişim üzerine bir yazı yazmak değil niyetim. Girizgâhı bu minval üzere yapmamın sebebi, eski öğrencilerimden birinin bana yolladığı e-mektup. Van’daki liselerden birinin son sınıfını okuyan öğrencim, yaşadığı bir olayı paylaşan uzunca bir mektup yazmış. Sadece ilgili kısmı alıntılayarak sunmak istiyorum:

“… hocam eskiden öğretmenlerimizle bile zor konuşurduk. bir hocamız bizi adam yerine koysa çok sevinirdik arkadaşlarımıza anlatırdık. Şimdi her şey değişti artık. Öğretmenlerimiz bizi dinliyorlar. Okul müdürleri bile öğrencilere değer veriyorlar dinliyor. Geçen gün arkadaşlarımızdan bazıları yeni milli eğitim müdürüne twitırdan twit attılar milli eğitim müdürü onlara cevap verdi. Eskiden olsa bizi disipline verirlerdi. Helal olsun adama…”

Eski öğrencim özetle, değişen eğitimci profilinden bahsediyordu. Hem de okulundaki herhangi bir örneği değil, İl Milli Eğitim Müdürü’nü örnek gösteriyordu doğrudan. Konuya değişimle ilgili giriş yapmamın sebebi bu. Bu kadar hızlı bir değişimin yaşandığı toplumda, eğitimin ve eğitimcinin değişmesi; değişime ön ayak olması bir zorunluluk artık. Bense bu değişimi doğrudan yaşayan bir gencin satırlarından öğreniyor, onun sevincine ortak oluyordum.

Milli Eğitim Müdürü Mucip Kına, Van’ın bugüne kadar görmeye alışık olmadığı bir eğitim yöneticisi portresine sahip. Klasik ifadesiyle, kalıpları olamayan biri… Değişime açık, üretken ve cesur. Bu fikri özgünlüğünün temelinde hiç şüphesiz, yazar ve şair oluşu yatıyor. Dünyanın en açık fikirli, en üretken ve en cesur insanları kimlerdir dense, hiç düşünmeden “şairler, yazarlar” derim. Çünkü kalem ehli, hayal eder. Hayal eden insan, kendisini kalıplara ve sınırlara mahkûm etmez; önyargılarının “deli gömleğini” sırtına geçirmez.

Mucip Bey’in yazarlık, şairlik yönünü duyduğumda ilk düşündüğüm: “herhalde vaktiyle heves ettiği bir uğraştı” diye düşündüm. (Öyle ya, millet olarak ömrümüzün bir deminde hepimiz şair ya da yazar olmaya azmederiz). Fakat internette gezindikçe, şiir sitelerindeki şiirleri okudukça, hakikatin düşündüğümden farklı olduğunu anladım. Kalemle ve kelamla hemhal bir portre duruyordu karşımda. Yanıldığıma sevinerek okudum yazdıklarını.

Hoca’nın beni etkileyen bir diğer yönü, kitaba olan muhabbeti ve vukufiyetiydi. Toplum olarak okuyan bir idareci görmeye çok da alışkın değiliz zira. Zihnimizdeki idareci tipi, sadece kanun ve yönetmelik (onu da ihtiyaç duydukça) okuyan, kitaptan ve okumaktan söz edince mangalda kül bırakmayan fakat kendisi ahir ömründe bir kitap “devirmenin” hazzını yaşamamış olan “devletlu”lar olunca şaşırıyoruz haliyle.

Mucip Hoca’nın, katıldığı her programda, etkinlikte, toplantıda okumanın öneminden söz etmesi; farklı yazar, şair ve düşünürlerin eserlerinden alıntılar yapması, başucunda, çalışma odasında, hatta TV koltuğunun yanında kitap olduğunu; bulduğu her fırsatta bunları okuduğunu söylemesi ve hal diliyle çevresindekilere örnek olması, onun kültürlü bir adam olduğunun açık delilidir. Dertli bir insan hoca. İki cümlesinden biri okumak ve okutmak üzerine. Merhum Nurettin Topçu, derdi ve mefkûresi olan kişiler için “kafaları işlemesini bilen adam”der. Mucip Hoca bu yönüyle, kafaları işlemesini bilen adamdır. Çünkü o sadece konuşan değil, aynı zamanda örnek olan biri.

Hoca’nın projeciliğine değinmeden geçemeyeceğim. İstanbul’da vazife yaptığı zamanlarda yürüttüğü birbirinden değerli projeleri ilimize uygulama çabası, imkansızlıkları bahane etmek yerine, elindeki kumaştan en iyi “elbise”yi çıkarmaya çalışması şayanı takdir bir davranıştır nazarımda. Vanlı yazar ve şairleri öğrencilerle buluşturmak, içimizden yetişen ve çocuklarımıza örnek olacak değerleri onlara tanıtmak, onları aynı ortamda bir araya getirmek projesi, bunlardan sadece bir tanesi. Kurumun resmi internet sitesini ve yerel medyayı takip edenler, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün nasıl bir “proje devrimi” yaşadığını rahatlıkla görebilirler.

Aslında iyi bir eğitimci aynı zamanda iyi bir proje adamıdır da. Söyleyecek sözü olan insanların kendilerini ifade etme biçimidir proje. Fikrin ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu yönüyle baktığımızda, Mucip Hoca’nın Van için daha söyleyecek çok sözü olduğunu büyük bir memnuniyetle görebiliyorum.

Aslında Hoca’nın yapıp ettiklerini burada anlatmama çok da gerek yoktu. Yazıma serlevha ettiğim Ziya Paşa’nın: “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” satırları her şeyi özetliyordu. Fakat ben yine de “marifet iltifata tabidir” diyerek, bilmeyenlere bildirmek, duymayanlara duyurmak istedim. Güzel şehrimiz, insanımız ve milletimiz için taş üstüne taş koyanların yeri başımızın üstüdür. Onları insanımıza tanıtıp onların hayır dualarında adının geçmesini sağlamak da, tuttuğumuz kalemin hakkı ve boynumuzun borcudur. Ümit ederim ki Mucip Hoca güzel ve hayırlı hizmetlerini artırarak devam ettirir ve eğitim camiamıza getirdiği değişim rüzgârı daimi olur.