Van’da yaz aylarının gelmesi birlikte kentin dört bir yanını işgal eden dilenciler yeniden türemeye başladı. Sayısı her geçen gün artan ve çoğu da çevre ve Güneydoğu illerinden gelen dilenciler vatandaşlar arasında ciddi huzursuzluk yaratmaya başladı. Zira her birisi elinde bir çocukla köşe başını tutan dilenciler hem sokakta yürüyen vatandaşı hem esnafı fazlasıyla rahatsız ediyor.

Malatya, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Hatay… Bunlar Van’a akın akın dilenci göçü veren illerden sadece bazıları. Kış ayları ile birlikte suların durulduğu, yaz aylarında ise sokakların dilencilerden geçilmediği Van’da, çevre illerden gelenler yeniden sokakları istila etti. Türkiye’de diğer illere oranla dilenci sayısının çok az olduğu, sokaktaki mevcut dilencilerin ise devlet eliyle koruma altına alındığı kentte bu kez de ithal dilenciler cadde ve sokakları zapt etti. Özellikle son 5 yıl içinde Van’a gelip yüklü miktarda bir ciro ile dönmeyi alışkanlık haline getiren ve çoğunluğunu kadın dilencilerin oluşturan bu dilenciler geçtiğimiz yıl yaşanan deprem felaketini de fırsat bilip Van’a iyice yerleşti. Van depreminden sonra tüm Türkiye’nin yardım yağmuruna tuttuğu Van’daki yardımlardan faydalanmak için kamyonlarla Van’a gelen dilenciler, tam anlamıyla Van halkının ve esnafın baş belası oldu.

HER KÖŞE BAŞINDA ELLERİNDE ÇOCUKLU KADINLAR GEZİYOR

Geçtiğimiz yıl yaşanan depremden bu yana Van sokaklarını kendine mesken tutan kadın dilenciler yeniden sokaklarda boy göstermeye başladı. Neredeyse her köşe başını tutan dilenciler özellikle ellerinde bebekleri istismar ederek vatandaşa duygu sömürüsü yapıyorlar. Daha birkaç yaşındaki çocuklarını da kucaklarına alarak kaldırımlarda oturan, kimi zaman ise dükkânları gezerek esnaflardan para dilenen bu dilenciler, denetimsizliği de fırsat bilerek iyiden iyiye kentin dört bir yanını sardı.

DEPREMİ DE FIRSAT BİLMİŞLERDİ

2011 yılında yaşanan deprem felaketinin ardında da Van’a gelen ve Van’a gelen yardımlardan faydalanmak için kent genelindeki baraka şeklindeki evlere yerleşmişti. Bir kısmı da boş alanlarda çadırlar kurarak buralarda deprem yardımlarının fırsatlarından yararlanmıştı. Öte yandan Van’da deprem sonrası binaların ve evlerin boşalmasını fırsat bilerek her gece onlarca evi soyan hırsızların da yine bu illerden gelen insanlar olduğu iddia edilmişti. Bir taraftan dilencilik yapan, bir taraftan da iyice Van’a yerleşen bu dilenciler vatandaşları da oyuna getiriyor. Bu durumdan mağdur olan vatandaşlardan biri Murat Yılmaz, geçtiğimiz yıl kendilerine ait eski bir evin sayısı 10-15’i bulan birkaç aile tarafından kiralanmak istediğini söyleyen Yılmaz, Vanlı olmayan bu insanların “Sokaktayız, gidecek yerimiz yok” sözleri üzerine evini kiraya verdiğini, bu insanların 3-4 aile bir evde yaşadığını belirtti. Gündüzleri kadınların çocukları ile dilencilik yaptığını, kocalarının ise sabah çıkıp akşam geldiklerini belirterek, “Ben de Van’daki diğer hemşerilerimiz gibi bu insanların duygu sömürüsünün kurbanı oldum. Çok mağdur olduklarını ve derme çatma bir eve ihtiyaçları olduğunu söylediler. Ben de Sıhke Caddesi üzerinde bulunan eski evimizi kiraya verdim. Bir süre sonra üç dört aile burada kaldıklarını gördüm, kabul etmeyeceğimi söyledim. Ama başka çarelerinin olmadığını söylediler. Bu evde yaşayan kadınlar dilencilik yapıyor, erkekler ise çeşitli işlerle uğraşıyordu. Akşam ise ciddi hâsılatlar ile geri dönüyorlardı. Bir yıl boyunca evimden bu oturan insanlar neredeyse torbalar ile para toplarken kiramı bile ödemediler. Defalarca istedim, bahaneler buldular. Sonra bir gece ise ansızın evi boşaltıp kaçtıklarını öğrendim. Bu insanlar memleketimizin insanını adeta sömürüyor. Benim gibi insanlardan da barınacak yer buluyor sonra yaz boyunca dilenip büyük bir hâsılat ile memleketine dönüyor. Kimsenin bu tip insanlara kanmaması gerekiyor.” Şeklinde konuştu.

SURİYELİLER GİTTİ SIRA ONLARDA

Bir dönem de Suriyeli mültecilerin ellerinde pasaportla dilenmesinin moda olduğu sokaklarda yeniden ellerinde çocuklu kadınlar yer alırken, özellikle resmi kurumların olduğu bölgelerde ve işlek caddelerde dilenciler adeta kamp kuruyor. Rahatlıklarını daha ileri boyutlara taşıyan bu dilencilerin büyük bir kısmı ise iş yerlerini gezip yardım dileniyor. Kimi “Çocuğum hasta, kimi ise “Ameliyat olacağım” gibi yalanlar uydurarak hastane önlerini de işgal eden dilenciler, burada da adeta vicdanları sömürüyor. Bu durumdan oldukça şikâyetçi olan Hastane Caddesi esnafları, artık belediyenin bu isimlere müdahale etmesi gerektiğini belirterek, “Bu insanlar adeta insanların duygularını sömürüyor. Aynı isimler her gün aynı yerde farklı insanlara aynı yalanları söyleyip para dileniyor. Kadınlar çocukları ile sapasağlam erkeler ise insanlara yaklaşarak bir ekmek parası ver şeklinde dileniyor. Biz cidden rahatsız olduk artık. Dükkânımızda oturan insanları da rahatsız ediyorlar.” şeklinde dert yanıyor.

“İNSANLAR ORUÇKEN ONLAR YEMEK YİYORLAR”

Öte yandan Beşyol Civarın esnaflık yapan Ahmet A. isimli vatandaş ise bu isimlerin dini ifadelerle vatandaştan para dilendiğini ve İslam’ı adeta kendilerine alet ettiklerini söyledi. Gazetemize konu ile ilgili açıklama yapan bu vatandaş da, “Bu insanlar Allah rızası Muhammed (S.A.S) rızası diyerek insanlardan yardım dileniyor. Bu sözcükleri kullandığı için vatandaşlar kıyamayıp gönüllerinden ne koparsa yardım olarak veriyor. Fakat bu insanlar ise insanların inancına bir parça bile saygı göstermiyor. Ben her yıl bu insanları bu civarda görüyorum. Ramazan aylarında bil hassa insanlar oruç iken bu insanlar vatandaşı dolandırarak kazandıkları paralar ile apartmanların zemin katlarında bizzat ziyafet çekiyorlar. Bizzat bakın, öğlen vakitlerinde adeta bu insanlar ekmek parası deyip istedikleri paralarla ziyafet yapıyorlar. Artık buna dur demenin vakti geldi. Bizim insanımıza da yazık. Kıramayıp geri çeviremediği ve inancı gereği kalp kıramadığı için istismar ediliyor. Günahtır.” Şeklinde konuştu.

“KENTE ZARAR VERİYORLAR”

Bir diğer vatandaş İkbal Candan ise, bu dilenciler ile ilgili, “İnsan dini ve vicdani yönden baktığında onları boş çevirmemesi gerektiğini düşünüyor. Ve elinden geldiğince de boş çevirmiyor ama bir noktadan sonra da insan rahatsız olmaya başlıyor. İnsan rahatsız oluyor çünkü, arkadaş sakat değilsin, kolun bacağın sağlam gidip şerefinle çalışmak dururken hem bebeğini istismar ediyorsun hem de gerçekten muhtaç olan kişileri de zan altında bırakıyorsun. Ayrıca yazın gelmesiyle başlayan turizm sezonuyla şehre turistleri de rahatsız ediyorlar hem de güzel Van’ımızda hoş olmayan görüntüler oluşturuyorlar. Allah bilir, çoğunun bankalarda binlerce liralık hesabı vardır!” sözlerine yer verdi. Öte yandan diğer vatandaşlar ise görüşlerini şu şekilde dile getirdi:

ZARİÇ: DOĞU HALKI SÖMÜRÜLMEYE MAHKÛM BIRAKILMIŞTIR

Nazım Zariç- Büfe Miyazaki (Esnaf): Burada dilencilik yapanlar bu memleketin insanları değil. Bu memleketin malları değiller aksine bu memleketin en zenginleridirler. Bizim ilimizde fakirlik yoktur bu memlekette dilencilik yapanlar başkaları tarafından yönetiliyorlar. Bizim memleketimizde çalışan herkes için iş vardır. Van ve Doğu Anadolu Bölgesi çok dürüst, çalışkan ve onurludur. Burada dilencilik yapan 2-3 insan ise Batıda gelenler tarafından yönlendirilip dilendiriyorlar. Bu ülkenin hiçbir insanı dilenmeyi hak etmiyor. Hepsinin kendine hatta başkalarına yetecek kadar mülkleri vardır. Burada sabahtan akşama kadar dilenen kadınlar aldıkları paraları akşam evlerinde yan yatan kocalarına veriyorlar. Kocaları da geceleri paraları içki ve kumarda yiyorlar. Bu yüzdende dilenciler bu işi kendilerine meslek edinmişler. Dilenciler günde en az bozuk parayı benim büfeme getirip kağıt paraya çeviriyorlar, en pahalı sigarayı kullanıyor, çocuklarına meyveli sütler, cipsler alıyorlar. Ben Doğu halkının sömürülmeye mahkum bırakılmıştır. Doğu halkı çok duygusaldır. Bu yüzdende karşılarında kendilerine muhtaç olan insanlar görünce yardım etmek istiyorlar. Bu yüzdende dışarda bir dilenci görünce ellerini boş göndermek istemiyorlar.

BADAY: DİLENCİLİK TİCARETE DÖNÜŞMÜŞTÜR

Nurullah Baday (Esnaf): Dükkânımıza günde en az 10 tane dilenci geliyor. Bizlerden para istiyorlar, para vermediğimiz zamanlarda ise dükkânımızda küçük eşyalar oyuncaklar falan istiyorlar. Tabiri caizse sakız gibi yapışıyorlar. Dilenciler kucaklarında küçük bebeklerle karşımıza çıkınca insan olarak bizlerinde yükleri sızlıyor. Yardım etmek istemiyoruz fakat kucaklarında küçük çocukları görünce yardım ediyoruz. Bu dilencilik bizim memleketimize yakışmıyor, dilencilerin yanı sıra biz sesiz kalanlara da yakışmıyor. Bu olaylar böyle sürmeye devam ettikçe dilencilerin sayıları da artıyor. Bu dilencilerin çoğu da Vanlı olmayan, dışarda gelen dilencilerdir. Dilencilik artık ihtiyaca değil, kolay yoldan para kazanmak ve ticarete dönüşmüştür. Buda ülkemizin üretkenliğine balta vuruyor. İnsanlar üretmekten çok tüketmeye doğru gidiyor.

DAĞ: BELEDİYE İLE MÜFTÜLÜK ORTAK ÇALIŞMALIDIR

Yusuf Onur Dağ – Femon Bilgisayar (Esnaf): Muhtarlıklar engelli vatandaşlar için belgeler veriyor, bu belgeleri yoksul vatandaşlar için fakirlik belgesi adı altında verirlerse ve çarşıda çalışmalarına (simit, selpak, su vb. satışlar) izin verirlerse dilencilik olayı ortadan kalkacaktır. Fakir vatandaşlarımıza pozitif bir ayrımcılık yapılırsa o zaman dilenen insanların hiçbir şekilde dilenme gibi bir ihtiyacı olmaz. Dilenciler inanç sömürüsü yapıyorlar. İnsanların manevi duyguları ile oynuyorlar. Özelliklede hastane, müftülük gibi yerleri kullanıyorlar. Dilencilerin hastane önlerinde beklemelerini istemiyorsak eğer bunun için belediyenin zabıta görevlendirmesi gerekiyor. Çünkü zabıtadan başka hiç kimse dilencilere müdahale edemiyor. Bu dilencilerin çoğu bizim memleketimizin insanı değil. Ellerinde çocuklarla dilenen bu insanlar bu işi zorla yapanlardır. Dilenciler için en ısa zamanda en iyi önlemler alınmalıdır. Ben burada belediyeyi suçlama gibi bir niyet içinde değilim eğer ki böyle bir karar alınacaksa beraber alınmalı beraber çalışılmalıdır. Özelliklede Belediye ile Müftülük beraber çalışırsa olayın en kısa zaman içinde çözüleceğine inanıyorum. 


Önder ALTINAL/Şehrivan

Editör: TE Bilisim