Sivil toplum kuruluşları arasında bağlantı kurarak Türkiye ve Ermenistan arasındaki diyalog sürecini destekleyici çalışmalarla yürütme amacını güden “Dışavurumcu Sanat Bakışaçısıyla Gençlerle Boal'in Imge ve Forum Tiyatrosu”nun Gümrü ayağına katıldım. Memnuniyet derecesini belirtmede sözcüklerin yetersiz kaldığı forum tiyatrosu, oldukça eğlenceli ve verimli geçti. Türkiye ve Ermenistan’dan birçok gencin katılım sağladığı etkinlik, önyargıların aksine, iki komşu ülke halkı arasındaki siyasi sınırları oluşturan duvarlarda adeta çatlaklıklar meydana getirdi. İşin özü, o çatlaklıklara daha da sert yumruklarla vurarak duvarları tümden yıkmaktır. Peki, bu siyasi duvarları yıkmak kolay mı? Doğrusu sorunun iki türlü cevabı vardır. Bu soruya edebi bir derinlik katmak gerekirse şöyle özetlenebilir: Sehl-i mümteni( kolay ama zor)…


İyimser bir yaklaşımla ki son gelişmeler iyimserliğin ötesinde bir gerçeklikler zeminine oturmuş bulunmakta, sorunu çözmek, bölgesel barışa katkı sunmak, iki ülke halkı arasındaki ezelden kurulu köprülerden geçmek oldukça kolay. Halkların sadece birbirleriyle olan ilişkisi irdelendiğinde bunu sağlamanın ne kadar da kolay olduğu görülecektir yeter ki bir fırsat tanınsın… Yeter ki bu birbirine yakın ve bir o kadar da uzak halkların bir araya gelmelerini sağlayacak “Diyarbakır-Gümrü karşılaşmalar projesi” gibi cesur bileşenler/oluşumlar desteklensin…


Her ne kadar siyasi söylemler insanları ayrıştırsa da yahut ayrışmış gibi gösterse de bilinen bir gerçek vardır ki o da sempati ve empati ortamının oluşuyor olmasıdır. Daha önceleri cümlelerimizde hakaretvari söylemlerle yer edinmiş olan kimi sözcüklerin, kimi etnitize vurguların yerini sağduyuya ve sevgiye bıraktığını görmek mutluluk verici. Arzu edilen şey, bu sağduyu ve sevgi ortamının daha da derinleşerek bütün bir coğrafyaya yayılmasıdır.
“Diyarbakır-Gümrü karşılaşmalar projesi” gibi toplantıların bölgesel politikaya canlılık getireceğine olan mutlak inancım, tarafların inisiyatif geliştirerek kalıcı bir barış ortamına imza atacaklarını, barış ortamının iki ülke halkının birbirlerine karşı anlayış geliştireceğini öngörüyor. Özcesi, gelinen nokta oldukça güzel bir yer..!


Bundan sonra ne yapılmalı?


Diyalog sürecinin daha da etkili olması için öncelikle “Türkiye-Ermenistan ilişkileri nasıl ilerletilebilir?” sorusu etraflıca düşünülmelidir. “Diyarbakır-Gümrü karşılaşmalar projesi” Gümrü-Diyarbakır arasında önemli bir diyalog ağı kurmayı başarmıştır. Bunun devamlılığı yine sivil toplum ve medya kanadıyla sağlanacaktır. Bu kanallar kullanılırken Avrupa’nın etkisinde kalmamak şarttır.


Halklar, diplomasiyle değil birbiriyle ilgilidir; dolayısıyla diplomat ve liderlere kulak vermek yerine onların bize kulak vermelerini ve yaptıklarımızı görmelerini sağlamak gerekir.


Halkla bütünleşik olmadan diplomasinin tek taraflı yürüdüğü gerçeğinden hareketle, yurttaş katılımını sağlamak, kapalı sınırlara rağmen gönüldaşlık edebilmek, sempati ortamı oluşturup geliştirmek temel amaç olmalıdır. Siyasi ya da etnik kimlikten çok “insan” kimliğinin öne çıkarılması ve evrensellik ilkesinden hareketle, özde bütün insanların kardeş (gibi) oldukları vurgusu üzerinde durmak gerekmektedir. Yüzyıllarca aynı ortamı paylaşmış, aynı havayı solumuş bu kadim halkların kardeşliliği herkese, her kesime tekrar tekrar hatırlatılmalıdır.


Türkiye’nin Ermenistan hakkında uygulayacağı en iyi politika Ermenistan halkına yaklaşmak olmalıdır. Diasporanın etkisinden kurtulamayan Ermenistan halkını kucaklayıcı ve samimi bir tavırla kabul etmelidir. İki ülke gerek halkı gerek de hükümetleri olarak geçmişi konuşmayı bırakıp geleceğe bakmalıdır.


“Diğer ülkem, diğer kardeşim” cümlesi slogan haline getirilip akran kardeşliği geliştirilmelidir.


Bunlar yeterli mi? Tabiî ki değil. Her şeyden önce anlayışa ve barışa ihtiyacımız var. Kucaklayıcı, sevecen, sağduyulu tarafımızla halledemeyeceğimiz sorun yoktur yeter ki içimizdeki bu sevgi bitmesin..! 


Fırat TAŞ yazdı...

Editör: TE Bilisim