Kimi 3 diyor kimi 5…

Yıllardır tartışılan konulardan birisi.

Balıkların hafızası kaç saniyedir?

Bilim dünyası tartışıyor.

Bu tartışmalar sürerken fıkralara da konu olmadan olmaz elbette.

Ne de olsa bizde bilim en çok fıkralar üzerinden yürüyor.

Efenim.

İki balık karşılaşıyorlar.

Biri ötekine soruyor diyor ki:

Duydun mu, duydun mu? Balıkların hafızası 3 saniyeymiş.

Öteki şaşkınlık soruyor:

“Ne!?”

Soruyu soran balık:

“Ne ne?”

 

***

 

BİR HOCA, BİR KONOMİSTİ, BİR SOSYOLOG BİR VANLI…

 

Emin Yaşar Demirci, biz Vanlıların bir başka deyişle Emin Hoca’sı.

Uzun yıllardır Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreterliği’ni yürütüyor.

Van’ın ekonomisini belki de en iyi bilen isimlerden birisi.

Üstelik Sosyoloji geçmişi de var. 2009 yılına kadar da YYÜ’de Sosyolojik çalışmaları ile öne çıkıyordu.

Bu yönüyle yılların da tecrübesiyle şimdi Van’a iki yönlü bir hakimiyeti var.

Van’ı hem sosyolojik hem de ekonomik anlamda en iyi tahlil eden isimlerden birisi.

Benim de büyük bir ‘saygı’ ve ‘ilgi’ duyduğum, birçok Vanlı’dan daha çok Vanlı olduğunu düşündüğüm ve ‘derdi’ Van olan ‘nadide’ isimlerden biri olarak gördüğüm saygın bir kişilik.

Van’ın üzerinde emeği çok…

 

***

 

VANLILIK MI? O DA NEYMİŞ?

 

Emin Hoca’nın Van’a dair önemli tahlilleri var.

Sadece DAKA ile destek vermekle kalmıyor, kenti iyi biliyor. Haliyle kente dair söyledikleri büyük önem arzediyor. Şehrivan’a verdiği her demeci ben de okuyucular kadar ilgi ile okuyup ders çıkarmaya çalışıyorum.

Geçtiğimiz günlerde yine bu demeçlerden birisi vardı.

Cazibe merkezi programını, göçleri, istihdamı, ekonomiyi konuşan Demirci’nin temas ettiği çok önemli bir konu vardı:

Van’ın kimliği…

Sosyolojik bir Vanlılık, kentlilik bilincinin yitirildiği gerçeğini bir kenara bırakalım, olaya biraz daha somut bakalım.

 

Demirci diyor ki:

“Van’ı fotoğraflaştırdığınız vakit bir iki yer dışında örneğin kalesi, gölü ya da Erek Dağı yoksa Van’ın herhangi bir sokağını fotoğraflaştırdığınız vakit burası Van’dır diyebileceğimiz bir kimliği yok.”

 

Sonra ekliyor…

“Bazı yerler vardır ki isimi kullanmada fotoğrafına bakıldığında oranın nere olduğu hemen anlaşılır. Bu da o şehrin kimliği demektir. Biz belki Van’a bu kimliği yeniden kazandıracak bazı sembolik yatırımlara ihtiyacımız var.”

 

Ardından somut bir öneri geliyor…

“Bunlardan bir tanesi Eski Van Şehrinin yeniden ayağa kaldırılması. Bir defada olacak iş değil tabi ki. Belli bir zaman diliminde o mimari ile hayata kazandırıldığında yeni yapılacak olan binalara da tasarım etkisi kazandıracaktır.”

 

Ezcümle, hoca tek cümle ile ortaya koyuyor:

 

“Kötü kentleştik.”

 

Ötesi yok. Haddimi aşmayayım ama hocam mütevazi bile davranmış. Bana kalırsa:

 

Kentleşemedik!

 

***

 

VANLIYIZ ŞANLIYIZ AMA VANI BİLMEYİZ, ETMEYİZ…

 

Burada virgülü koyup yine YYÜ Sosyoloji bölümünden Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Suvat Parin’in geçtiğimiz yılın ortalarında paylaştığı çarpıcı tespitleri hatırlayalım. Kentleşemeyen kentin ‘Kentlilik Bilinci’ üzerine öğrencileri tarafından yapılan araştırmanın detaylarını açıklayan Parin diyor ki:

 

“Kentte yaşayan fakat kentli ol(a)mayan bir nüfusun var.”

 

Ekliyor…

 

“Kenti bilme ve kente dahil olma noktasında çok zayıf pozisyonda olan kent sakinlerinin bu açıdan kentin geleceğinin inşasında ve imarında söz sahibi olmak gibi bir düşüncesinin olmadığını ve olamayacağını söylemek mümkündür.”

 

Vallahi de mümkündür.

 

Çok da uzatmadan o araştırmanın en çarpıcı birkaç noktasını da paylaşayım. Sizler de okuyunca gerçekten şaşıracaksınız:

 

-Görüşülen isimlerin yüzde 20,5’i kendini hiçbir şekilde Van’a ait hmiyor.

-Görüşme yapılan kent sakinlerinin yüzde 30’u şartlar ne olursa olsun Van’dan ayrılmak istediğini belirtmektedir. Araştırmaya katılan kent sakinlerinin 19’u geleceğini Van’da sürdürmek istemiyor, 11,4’ü ise bu konuda kararsız olduğunu ifade ediyor.

-Kent merkezinde yaşayan görüşmecilerin 48,6’sı Van’ın eski adının Tuşba olduğunu bilmiyor.

-Van’ın Urartu Medeniyeti’ne başkentlik yaptığını bilmeyenlerin oranı 63,2.

-Van’ın posta kodunu bilmeyenlerin oranı 78,4.

-Van kent merkezinde yaşayan sakinlerin sadece yüzde 32,3’ü Van trafik plakasının 65 olduğunu biliyor. Geriye kalan yüzde 67,7’si ise bilmiyor.

-Van’ın sosyo-ekonomik durumundan haberdar olmayanların oranı 45,2.

-Mevcut Van Valisi İbrahim Taşyapan’ın son beş yıldır Van’da görev yaptığını söyleyenlerin oranı 70,5.

-Van’daki üniversitenin adını bilmeyenlerin oranı 17,4.

-Van Gölü kıyısına hiç gitmemişlerin oranı 12,1; Van Gölü’nde hiç yüzmemiş olanların oranı ise 27,9’dur.

 

Vanlıların deyimiyle: Toprağ başımıza…

 

***

 

BİZ KİMİZ, NEREDEYİZ?

 

Listenin tamamını okusanız Vanlılığınızdan utanırsınız. O yüzden bu kadarı kafi…

Şimdi tüm bu verilere göz attıktan sonra şöyle dönüp kendimize soralım:

 

Kendimizi yaşadığımız kente ait hmezken

Daha bu memleketin tarihini, burada yaşayan medeniyetlerin neden, niçin yaşadığını bile bilmezken…

Biri sorsa yaşadığımız kentin plaka nosunu, telefon kodunu ve diğer bilgilerini bile bilmiyorken…

Kenti yöneten isimlerin ne zamandır, neyi yönettiğini ya da yönetip yönetmediğinden bile haberdar değilken…

Kentteki bir üniversite bile olduğundan haberdar değilken…

Bizi yönetenlerden nasıl hesap soracağız?

Bu kentin kentleşmesinde nasıl söz sahibi olacağız?

Siyasilerden ne isteyeceğiz?

Büyüyen bir köyden başka bir izlenimi olmayan bu kentin kentleşmesinde nasıl söz sahibi olacağız?

Bizi kimin yöneteceğine nasıl karar vereceğiz?

Kurumlarımız bir bir elimizden alınırken, olması gereken yatırımlar bir türlü gelmezken, yapılmayan bu işleri kimden isteyeceğiz?

 

***

 

VAN’A HİZMET YAPILMIYORMUŞ, YATIRIM YOKMUŞ…

 

Çevre Yolu bakanlığa devredilmiş ama aylardır çıt bile çıkmıyormuş.

Van’ın bir büyükşehir belediyesi varmış ama büyükşehir ayarında hizmetler yokmuş.

Van-Şırnak Karayolu’nun yapımı durdurulmuş.

Van’daki esnaf bitiyormuş, batıyormuş.

Van büyük bir sermaye, beyin ve genç nüfus göçü veriyormuş.

 

Kimin umurunda?

 

Pardon ama daha Vanlı Van’a bile yabancı.

Kentini Vanlı hissedemeyenler için şöyle diyeyim: Vanlı Van’a Fransız!

Bunları kim kendine niye dert edecek ki…

 

***

 

VAN’A FRANSIZIZ AMA DOĞU’NUN PARİS’İYİZ! GÜLMEYELİM DE ÖLELİM Mİ…

 

Bir kıymeti harbiyesi olur mu bilmem ama Suvat Hoca araştırma sonrasında bazı öneriler de paylaşmış. Özetle demiş ki:

 

“Kentte yaşayan sakin ve sakinelerin kenti sadece konutlarından ya da dar anlamda yaşam alanlarından ibaret bir yer olarak değil evlerinin de içinde bulunduğu büyük bir ev olarak görmeleri ve ona göre pozisyon geliştirmeleri gerekiyor.”

 

Çözüm?

 

“Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve Van’daki aktörlerin planlama yapması gerekiyor. Kentte yaşayan fakat zihinsel anlamda kentin dışında kalan insanları kentin içine çekmek için makro ölçekte başta Valilik ve Büyükşehir Belediyesi olmak üzere Van’daki tüm etkin aktörlerin bir planlama yapması gerekiyor.”

 

Başka başka…

 

“Örneğin Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve yerel yazılı basın kuruluşlarının işbirliği ile kentin hem tarihinden hem de kentin mevcut halinden kesitler sunan bir yayının günlük 200.000-300.000 arası değişen bir sayıda otobüs duraklarında, kafelerde, parklarda ücretsiz dolaşıma sokulması gerekiyor. Bu söylediğimiz faaliyeti Paris’te 5-6 milyonluk tirajla Parislilere sadece Paris Belediyesi yapıyor.”

 

Hem Van’a Fransızız hem de Doğu’nun Paris’i diyoruz kente iyi mi…

İyi de hocam… Bunu kim yapacak?

Bizim siyasi aktörlerimizin birbirine tahammülü yok.

Yöneticilerimizin maşallah var.

STK’larımız evlere şenlik.

Bizlerin de dünyadan haberi yok.


***

 

Son olarak…

Büyükşehir pardon, Büyük Köy Van’ın en önemli ve en kıymetli ve en mecburi caddesinden geçerken bir şey dikkatinizi çekiyor mu?

Ön cephesi makyajlanarak süslenen binaların yan tarafları, arkaları falan hep yıkık dökük.

Sıvasız, döküntü…

Size de rahatsız ediyor mu?

Neyse…

Unutun gitsin…