Değerli okuyucular; uzun bir aradan sonra toplumumuzun meselelerine çözüm sağlamada (belki!) bir nebze olsun katkıda bulanmak amacıyla köşe yazılarımla aranızda olacağım.

Van Gölü Havzası eşsiz doğal güzelliği, binlerce yıllık tarihi geçmişi, sanat eserleri, kaleleri, manastır, Kümbet, camileri, mezar anıtları ve kendine has zengin kültürü ile bizim Vangölülülerin (Van ve Bitlis) yaşam kaynağı.

Van Gölü Havzası bu zenginlikleri ile tüm insanlığın ortak mirası.

Bu mirasa sahip çıkmak ve bu ortak mirası gelecek kuşaklara taşımak hepimize düşen bir görevdir.

Bölgemizdeki zenginliklerin kıymetini halk olarak bilmiyoruz maalesef…

Hemen hemen her kesin ya köyünde ya mahallesinde tarihi öneme sahip bir anıt mutlaka vardır.

Biz bu tarihi anıtlara daha doğrusu sanat eserlerinin ne kadar farkındayız ve ne kadar koruyoruz?

Korumaktan öteye ne kadar zarar veriyoruz?

Bunu biliyor muyuz?

Bu verilen zararları veya korumama sorumsuzluğu, başta kendi çocuklarımıza ve tüm insanlığa yapılan bir haksızlık değil midir?

Bilinçsizliğimizden kaynaklı sorumsuzluğumuzu bir tarafa bırakalım bir de bilinçli bu sanat eserlerine zarar veren definecilere ne dersiniz?

Benim diyeceğim şu:

Sizin yaptığınız haksızlıktır.

Tüm insanlığın ortak mirası olan tarihi yapılara zarar vererek tüm insanlığın hakkına geçiyorsunuz.

Kendi adıma ve çocuklarım adına definecilik yaparken tarihi yapılara zarar veren her kim varsa hakkımı helal etmiyorum.

Her tarihi yapı aslında bir hazinedir.

Van Gölü Havzası’ndaki sayısız eser var ve bunlar altından veya değerli bir taş türünden yapılmamıştır.

Bu yapıların üstünde, altında, içinde, yanında veya herhangi bir parçasında para edecek bir maden yoktur.

Tarihi bir taş veya yapıt; toplumun geçmişini, kültürünü, nasıl yaşadığını, anılarını, mimari özellikleri gibi geçmiş hakkında bilgiler verdiğinden bizler için ve insanlık için hazine değerindedir.

Somut olarak nasıl bir hazine olduğunu anlamak için Akdamar Adası’na bakmak yeterli olur.

2017 yılında 160 bin yerli ve yabancı turisti ağırlamış sadece ekonomi boyutunu göz önünde bulundurduğumuzda binlerce insanımıza iş ve aş olduğunu görebiliriz.

İşte tam burada sormak isterim:

Bu zenginlik tüm insanlığın ve özelde de bizim değil midir?

Tarihi ve doğal zenginliklerimize zarar vermek hakkımıza geçiliyor mu geçilmiyor mu?

Bireysel olarak kul hakkı mıdır değil midir?

Eğer hakkımızsa ve hakk ihlali var ise (ki öyledir de) çocuklarım adına hakkımızı helal etmiyoruz.

Van Gölü’nün tüm zenginlikleri hepimizin ortak mirası ve hazinesi…

Ne olur iyi bakalım, koruyalım, birbirimizin hakkına geçmeyelim ve unutmayalım; her şey affedilir ama kul hakkı affedilmez.

 

Editör: TE Bilisim