Bu hafta Erciş’ten yazıyorum. Üzerinden az zaman geçsin de demleneyim dedim.  Tepkilerimi -olur da hızımı alamayıp- namüsait bir üslupla dile getiririm diye korktum. Zira yeteri kadar kızgındım.

 

31 Mayıs- 2 Haziran tarihleri arasında Erciş Balık Bendi’nde yapılan İnci Kefali Festivali’nden söz ediyorum. Festivalden aylar önce Erciş Kaymakamlığı’nda yapılan komite toplantısında ben de vardım dördüncü yılda da sunumdayım diye. (Bu yıl yalnız değildim, bir arkadaşımla üstlendik sunumu) Toplantıda fikirlerimizi dile getirdik. Festivalin daha kaliteli, sorunsuz ve katılacak herkese daha da hitap edebilir olması için ne gerekiyorsa paylaştık, tartıştık. Kaymakamımız Barboros Baran bey dile getirdiğimiz bütün önerileri dikkatle dinledi, kayda değer bulduklarını – ki hepsini kayda değer buldu- ilgili mevkiye not aldırdı, üzerinde duracaklarını söyledi. Bunun içindir ki başından beri takdir ettim onu, saygı duydum, Erciş için izlediği hizmet politikasına hayran kaldım. O toplantıda hepimiz, fikirlerimizin dinlenip değerlendirmeye alınmasından ve bizi dinleyenin ilçenin en büyük mülki amiri olmasından mutluyduk.

 

Sonuç olarak Erciş Kaymakamlığı bu festivalde başarılı bir sınav verdi. Ufak tefek aksaklıklar, ilk iki gün seyreden rüzgarlı ve yağmurlu hava bile ilçenin uzun zamandır ihtiyaç duyduğu bu renkli organizasyona gölge düşürmedi. Katılamamış olanlar için kısaca özetlemek gerekirse festival; açılış programı, konserler, yerel sanatçıların müzik dinletileri, çocuk şenliği, Erciş’in Sesi yarışması,Kırgızların at üstünde oynadığı Oğlak Oyunu, fotoğraf ve kısa film yarışmasından ibaretti. Festival alanında Erciş kültürünü temsil eden yemek, el işleri, fotoğraf sergi çadırları da alanı 3 gün boyunca canlı tuttu ve katılımcılara hatırlanası güzellikler bıraktı. Piknik yapıldı, semaver çayı eşliğinde sohbetler edildi, İnci Kefalinin suyla dansı izlendi...

 

Festivali yürüten bir diğer ismin, Erciş Belediyesi’nin üstlendiği konser organizasyonu ise benim için tam anlamıyla bir hayal kırıklığı ve fiyaskoydu. Asıl konuşulması gerekenin bu olduğu inancıyla birkaç satır yazmazsam Erciş’e borçlu kalacağım. Bunu ne kendime, ne de ilçeme yapmayacağım. O yüzden organizasyonun sunucusu olarak festival boyunca saygımı koruduğum belediyemize söylemek istediklerimi köşeme taşımakla yükümlü hissediyorum kendimi. Koca memleketin en önemli varlığının,  -İnci Kefalinin- tanıtımının yapıldığı ve adına bu yıl ‘uluslararası’ ibaresinin de eklendiği bir festivalin hakkını verebilmek için onun ruhuna, atmosferine uygun etkinlikler gerçekleştirmek gerekir.

Halkı festivale dahil edecek bu etkinliklerin en önemlisi konser programıydı. Aylar öncesinin toplantısında bütün katılımcılar konsere getirilecek sanatçıların kimler olabileceği hakkında fikir sundu. Bu isimlerden bazıları hoşuma gitmese de geri kalanının hem yöre kültür yaşantısına yakınlığı hem de müzikteki kaliteleri açısından parlak isimler olduğunu söyleyebilirim. Nitekim festivalimiz Erciş’in yüzünü Balık Bendi’nin bağrından dünyaya açabilecek tek büyük organize ve biz bunu en iyi şekilde değerlendirmekle görevliydik. Kendi aramızda yaptığımız bir eyvan gecesinden söz etmiyoruz, basit ve sıradan bir etkinlik değil bu. Haliyle dışardan bütün devlet büyüklerinin de davet edildiği bu 3 günlük maratona kalite katacak, ulusal ve yerel çapta kabul ve takdir görmüş, iyi ki gelmiş dedirtecek müzik adamlarının sahne alması gerekirdi. Bunu hayal ettik, buna heveslendik, bunu toplantıda dile getirdik nihayetinde. Fakat yanıbaşımız olan Van’da bile müzik dünyasında konumunu sağlamlaştırmış ve kendini kanıtlamış nice nice isimler konser verirken biz maalesef Latif Doğan ve Aydın Aydın’la yetindik. Evet maalesef… Bunu söylerken bu iki ismi idol kabul etmiş ve müzik tarzlarını benimsemiş belli bir kesimi karşıma aldığımın farkındayım. Nitekim Latif Doğan da Aydın Aydın da yöre kültürümüze, yaşantımıza, tarzımıza uzak isimler değil, bunun da farkındayım. Onları dinlemem, bana hitap eden insanlar değiller. Fakat sorun sadece benim onları dinlemeyişim değil. Belediyemiz konser için kendileriyle anlaşırken benim gibi onları dinlemeyen ve bu festivalde sahne almalarını uygun bulmayan çoğunluk bir kesimin varlığını da hiçe saydı. Bunu düşünmedi. İlçenin adını temsil eden uluslararası bir festivalin değerine, prestijine layık isimleri halkla buluşturacağına müzik zevkini öteye taşıyamamış belli bir kesime hitap etmeyi yeterli buldu, bununla yetindi. İyi mi oldu? Hayır… Korkunç tepkilere maruz kaldık festival boyunca. Muhatap olacak birilerini karşısında bulamayan halk bizimle diyaloğa geçti ve bu isimleri sahneye taşıyan bizmişiz gibi dalga geçti. Konuştular demiyorum, şöyle olsa daha iyi olurdu diye ılımlı eleştirilerde bulundular demiyorum, basbayağı dalga geçtiler diyorum. Belediyenin hiçe saydığı o katılımcı kesim, o müzik zevkini bilemiş, çoğunluğu öğretmen, doktor, avukat, müdür, gazeteci olan o insanlar bizimle alay ettiler, bu ‘uluslararası’ platforma oturtacak başka kimse yok muydu diye. Sadece doktoru, avukatı, değil, öğrencisi, ev hanımı, esnafıyla ilçenin çoğunluğu benzer tepkiler gösterdi bize. Bunu özellikle dile getireyim ki yarın öbür gün bu yazdıklarımdan başka anlamlar çekmek isteyen birileri Erciş’in iki kesimi arasında ayrım yaptığımı iddia edemesin. Yani kalkıp da memur kesimi ile halk kesimini farklı kefelere koyduğumu söyleyemesin. Özetle ilçe halkının ve ilçe dışından gelen konukların çoğu konser programımız için eleştirileriyle lafı gediğine oturttu. Diyalog kurbanlarından biri de maalesef bendim ve bu durumdan hiç memnun olmadım; zira konseri ben ayarlamadım. Benimle ilgisi dahi olmayan bir etkinlik için eleştiri almak hoşuma gitmedi.

 

En başından beri söyledim, yine söylüyorum. Burada, bu şehirde her türlü müziği, sanatçıyı dinleyen insanlar var. Ve herkesin müzik zevkine, kimi dinleyip kimi dinlemediğine saygı göstermek zorundayız. Latif Doğan benim için iyi bir sanatçı olmasa da Mehmet için harika bir adamdır. Orhan Hakalmaz benim için türkülerin piri ise de, Ahmet’in dinlemediği belki adını bile bilmediği biridir. Ayşe Onur Akın’ı tercih eder, Barış Ebru Gündeş’i… Özlem, Yıldız Tilbe der; Gökmen, Erkan Oğur… Toplantıda –ki gördük- bir grup ısrarla Kardeş Türküler der, muhalif grup hayır asla, onların geldiği yıl sorun çıkmıştı diye ses yükseltir. Hepsine eyvallah, hepsi kabul… Herkes bu konuda fikir belirtebilir. Sorun bu değil. Sorun koca ilçenin en önemli festivalinin sadece belli bir kesimde dinleyici bulmuş, genelce ve ulusalca kabul görmeyen isimlerin burada sahne almış olması. Sorun o sanatçıların azınlığa hitap eden, çoğunluğu yanıltan ve bizi sertçe eleştirmelerine kadar götüren insanlar olması. Sorun tabi ki o sanatçılarda değil, sorun onları görevli mevkinin alın neyinize yetmiyor tavrıyla karşımıza dikmiş olması. Bunu yaparken de yine aynı mevkinin festival boyunca çok iyi iş başarmışçasına kendi kendini takdir etmesi. Sorun, bunca kaliteli yerel sanatçımız varken neden bu insanlar geldi ki sorusunun akıllara gelmiş olması…

 

Belediyemiz, festival komitesinde yer alan diğer arkadaşlarımızın önerdiği bütün isimlerle görüştüklerini, fakat finanse kaynağının yetersiz olduğunu, sözkonusu sanatçılarla  yüksek finanse rakamlarında anlaşamadıklarını ifade ettiler. Eyvallah… Kabul… Festivale belli bir bütçe ayrılıyor neticede ve ona uygun hareket etmek zorundalar. O da kabul. İyi de görüşülen diğer sanatçılar (ki halkın, insanların beklentilerine uygun ve kaliteli isimlerdi) malum sanatçıların geldiği finanse rakamının dahi altında konuk edilebilecek sanatçılardı. Bunu bizzat biliyorum. Bizzat görüştüğüm, yalnızca ve yalnızca ilçeme gelip halkımla tanışsınlar ve bize yılların TRT deneyimini tattırsınlar diye –çıkarsız ve temiz niyetle- ricada bulunduğum, tabiri caizse yıllanmış sanatçılar vardı. Adam gibi Türk Halk Müziği icra eden, dilimize, kültürümüze, yaşantımıza hitap edebilecek , ruhumuzu anlayabilecek sanatçılardı bunlar. Yazık ki dikkate alınmadı. Yazık dedim ben de sonrasında… Hayal kırıklığına gömülü halde yazık dedim defalarca… Benim gibi öneride bulunan diğer komite üyeleri de aynı hayal kırıklığını yaşadılar neticede. Tekrar vurguluyorum: TRT kalitesinde yetişmiş halk müziği sanatçıları (halk müziği kültürümüze, müzik zevkimize uygun diye biliyorum, yanılıyor muyum yoksa?) getirilebilecek en düşük fiyatlı sanatçının altında fiyatla sahne almayı tahahhüt ettiler. Basit insanlar değil, 30-40 yıllık müzik üstatlarıydı bunlar. Hadi bu benim fikrimdi de dikkate alınmadı, eyvallah… İyi ki kişiselleştirerek kaprise dökecek biri değilim…

 

Toplantıda aslen Ahlatlı olan, Erciş’te yaşayan, müziğin ustası diyebileceğim sanatçılarımızdan sevgili Mustafa Akarsu abimiz yerel sanatçılarımıza sahip çıkmış, uzun uzadıya bir eleştiri yaparak geçmişte bu sanatçılarımıza festival ve resmi organizelerimizde yeteri kadar değer verilmediğini vurgulamıştı. Takdir ettiğim bu çıkış bu yıl az da olsa işe yaradı. Latif Doğanların, Aydın Aydınların finanse rakamlarına kıyasla komik denebilecek rakamlarla da olsa sahne aldılar bu sanatçılarımız. Şimdi soruyorum: Sahne performansları, sesleri, yorumlarıyla Latif Bey ile Aydın Beyi zerrece aratmayacak olan bu sanatçılar varken neden onlara onca rakamı helali hoş görüp konsere getirtme gereği duydunuz? Ya da şöyle: Sanatlarını icra eden, Mustafa Beyin de dediği gibi geçim kaynakları olan müzikle ev bark aile geçindiren bu insanlar neden Latiflerden Aydınlardan çok çok daha alt fiyatlarda, kendilerinden hep ama hep gönüllülük beklenip sahneye çıkarılıyorlar? Yıllardır burada memleket için gönüllülük denile denile sahnede gecelerini, gündüzlerini benim gibi bedava harcamış bu insanlar hiç mi doğru düzgün bir fiyata sahne almayı hak etmediler şimdiye dek? Klişe haliyle soruyorum, neleri eksik? Onlar başarılı birer sanatçıyken ve zaten sahne alacaklarken diğer isimlere ne lüzum vardı? Yahut madem lüzum vardı neden adamakıllı birkaç Halk ve Özgün müzik sanatçısı çağrılmadı?

 

Sözün özcesi… Bir işi yapmak, hele ki bir ilçenin yerel yönetim temsilcisi olarak bir işi başarırız edasıyla yapmak, o işin karşılığı olacak olumlu ya da olumsuz eleştirileri de göze almayı gerektirir...Neyin ne olduğunu, ne olmadığını bilmeyen şuursuz insanlardan ibaret değil Erciş. Önümüzde nice festivaller var. Fakat sakın ama sakın bir daha böyle fiyaskoyla sonuçlanacak festivaller yutturmayalım birbirimize. Adam akıllı yaparsak hem beğeni ve takdir, hem de bol alkış bizimle olur. Yapamayacaksak adına festival demeyelim lütfen, haksızlık olur, başka bir şey diyelim…

 

DİPNOT: Eleştirim, kişilik olarak pek sevdiğim belediye başkanına değil, söz konusu iş için görevlendirilmiş ve sanatçı-konser işinden sorumlu departmana yöneliktir. Aksi halde ben de haksızlık etmiş olurum. Bir de göreve başladığı günden bu yana Erciş’e değerinin belki de çok daha fazlasını veren, festivaldeki varlığımıza teşekkür ederek bizi onurlandıran ve benim de varlığına hep şükrettiğim kaymakamımıza da sonsuz minnet duygularımla demem lazım… Demezsem bu yazı sakat ve eksik kalır…