Aksak Timur'un Anadolu'yu işgalinde, ordusunda filler de varmış. Bunlardan birini, tarlada hizmet amacıyla köylülere armağan etmiş.

Fil, tüm ekinleri talan etmeye başlayınca, köylüler soluğu, Timur ile arası iyi olan Nasrettin Hoca'nın yanında almışlar.

- Bu fil bizi mahvedecek. Timur'a gidip fili geri almasını bizim adımıza rica edebilir misin, ya Hoca?

Nasrettin Hoca düşünmüş, taşınmış. Bu adamlara da bir türlü güvenmezmiş...

- Tek bir şartla! Demiş. Benimle birlikte Timur'un otağına varacaksınız; ben de sizin adınıza konuşacağım.

Köylüler kabul etmişler. Birlikte Timur'un otağına varmış, huzura kabul edilmişler... Daha doğrusu Nasrettin Hoca öyle sanmış. Astığı astık, kestiği kestik Aksak Timur seslenmiş:

- Söyle Hoca, dileğin nedir?

Nasrettin hoca tam “Ben köylünün adına geldim, efendimiz!” demiş Nasrettin Hoca. “Onların derdine tercüman olmaktır dileğim. Diyorlar ki...” diyecekmiş ki kolunun çemberi ile köylüleri işaret etmek üzere şöyle bir yarım dönmüş ki; ne görsün!

Ardında hiç kimse yok! Şikâyet eden köylülerden eser kalmamış.

Hoca bu. Altında kalır mı? Hemen yüzünü dönmüş ve:

- Diyorlar ki, diye devam etmiş... Armağan ettiğiniz fil, öyle hayırlı, uğurlu ve yararlı bir hayvanmış ki... Ondan bir tane daha köye armağan etmenizi talepten utanç duyuyorlar. Kerem edin, köyümüze bir tane daha gönderin!

 

***

Şimdi efendime söyleyeyim… Önümüzde Van TSO seçimleri var.

Van TSO seçimleri şimdiye kadar hiç olmadığı kadar önem arz eder bir hale de geldi.

Bu seçim diğerlerine benzemiyor.

Önceki seçimde başkanlığı sona eren ve başkanlığının ardından sürpriz bir şekilde Necdet Takva’yı destekleyen bir Zahir Kandaşoğlu vardı…

Yolu Van TSO ve Van TB’den geçmiş Van’ın en beyefendi STK temsilcilerinden Feridun Irak ve arkadaşları vardı.

Turuncu liste ile ‘cümbür cemaat’ çalışan güçlü bir kadro vardı.

Ortada 3 aday ve kıran kırana yapılan çalışmalar vardı.

Sonunda da kazanan ekonomide bir değişim vadeden Ekonomide Değişim Hareketi’nin öncüsü Necdet Takva ve ekibi oldu.

İyi çalıştılar, önemli dengeleri ve güçleri alt ettiler. Siyasilere karşı, iş dünyasının önemli adamlarına karşı bir zafer kazandılar.

Çok kapsamlı, emek yoğun bir çalışmanın karşılığını aldılar.


***

Velhasıl… Necdet Takva ve arkadaşlarının yönetiminde Van TSO’da yeni bir dönem başladı.

Ve… Takva’nın başkanlığındaki Van TSO hep konuşuldu.

Şöyle geriye dönüp baktığımızda seçim gününü, tartışmaları, zafer sonrası omuzlardaki Necdet Takva fotoğrafının bile hala hafızalarda taptaze durduğu o karenin 4 yıl önce çekildiği insanı şaşırtıyor.

Zaman çabuk geçti… Ama Van TSO gündemden hiç düşmedi.

Yaptıkları ile konuşuldular.

Kendileri konuştular.

Van’ı konuşturdular.

Van’ın konuşulmasının öncülüğünü yaptılar.

Van’a değer katan çalışmaların içinde yer aldılar.

Tartışmaların içinde yer aldılar.

Tartışmalar başlattılar.

Hedef oldular.

Vergi Terkini gibi bir konuya müdahil olarak büyük risk aldılar.

Sessiz kalmadılar.

Yeri geldi yerel yönetimlere en güçlü dönemde kafa tuttular.

Yeri geldi siyasiler ve bürokratlar ile çok ciddi ikili ilişkiler kurdular.

Başlarına iş açacak sorunların peşine düştüler.

Anlayacağınız. Öyle ya da böyle… Hep kendilerinden söz ettirdiler.

Her ne kadar bazı konularda ‘yaranamasalar’ da, özellikle Necdet Takva ‘fark’ yaratan isim olmayı hep başardı.

Haliyle nihayetinde dört yılda iz bıraktılar.

 

***

Bu süreçte de Van TSO hep birilerinin kulislerinin konusu oldu.

Önceki dönem Van TSO’ya karşı mücadele edenler…

Van TSO’nun kazandıktan sonra beraberinde estirdiği rüzgâr ile diğer STK’ları da kaybedenler…

Ve gözü Van TSO’da olanlar…

Hep konuştu. Ama ortaya somut anlamda hiçbir şey konulmadı.

Ne ‘Vergi Terkini’ çıkışını eleştirenler buna alternatif bir çözüm önerisi ortaya koyabildi.

Ne Van TSO’nun kazandığı vizyonu önemsemeyenler daha iyi bir vizyon ile kentin karşısına çıkabildi.

Ne de Necdet Takva’nın konuştuğu herşeyi eleştirenler bu kentte konuşulması gerekirken ağızını açıp tek söz bile söyleyemedi.

Netice olarak da dört yıl boyunca hiçbir babayiğit Van TSO’da aday olacak kadar güçlü bir irade ortaya koymadı.

Gelinen noktada ortaya çıkan sonuç:

Aradığınız babayiğitlere şu anda ulaşılamıyor!

 

***

Gelelim adaylık meselesine. Özelde de MÜSİAD ‘background’una sahip isimlerin son dönemki çıkışına. Daha geçtiğimiz haftalara kadar diyorlar ki Şemsettin Bozkurt aday olacak. Zahir Kandaşoğlu Bozkurt’u destekleyecek. Daha önce aday olacağı çok konuşulan Farız Borazan da bu ekip ile beraber hareket edecek. Olursa Ali Süer aday olacak. Gibi gibi…

Sonra geçtiğimiz günlerde MÜSİAD’da gece bir görüşme oluyor.

MÜSİAD yönetiminin tamamının orda olduğu bir toplantıya Necdet Takva’da katılıyor. Geç saatlere kadar süren bir toplantının ardından kulisler bu kez yeni bir anlaşma olabileceğini konuşuyor.

Öte yandan MÜSİAD’da bir bölünme yaşanabileceği söyleniyor. Derken… Abdulahat Arvas’ın adaylığı gündeme bomba gibi düşüyor. Arvas, adaylığını konuşuyor. Hareketinin sloganlarını paylaşıyor. Hatta, Zahir Kandaşoğlu gibi isimlerin de Arvas’a destek verdiği gibi bilgiler geliyor. Güçlü bir aday olabileceği konuşuluyor. Ne zaman ki Necdet Takva ve ekibi seçim tarihini açıklıyor, Arvas adaylığını açıklaması beklenirken “Vazgeçtim” diyor.

Şimdi bu işler böyle olmaz…

Mevcut MÜSİAD yönetiminden birçok ismin CV’sinde siyasi deneyimler ve tecrübeler dolu.

MÜSİAD Van Şubesi kuran Abdulahat Arvas’ın AK Parti’deki siyasi geçmişi, milletvekili ve belediye başkan adaylıkları var.

Abdullah Aras, AK Parti eski il başkanı, şimdiki MÜSİAD Van Şube başkanı.

Yine bunun gibi bir çok isim ya daha önceden ya da halihazırda MÜSİAD ile ilintili görevlerde bulundu.

Üstelik bu yönülü siyasi geçmişleri de bulunan isimlerden oluşan MÜSİAD’dan isimlerin daha bir ay gibi bir süre öncesinde de il başkanlığı ile ilgili hamlesi konuşuluyordu.

Sonra bu çıkış da yerini sessizliğe bıraktı. Anlayacağınız o çıkış ile bu çıkış da benzerdi.

Anladığım iki çıkışta da ‘garantici’ bir anlayış vardı.

Yani MÜSİAD cephesi il başkanlığında da Van TSO’da da kaybedeceği bir yarışın içinde olmak istemiyor.

Teşkilat işi olmazsa o, şu olmazsa bu gibi bir profil çizildiği imajı veriliyor.

Ki bu da çok ‘şık’ bir duruş değil. Teşkilattan sonra bu iş adaylık için de “Kazanamayacağı için vazgeçti.” Yorumları seçime girip kaybetmesinden de beter.

 

***

Bu kentin genel bir hastalığı var, bilir misiniz?

Her şeyde söyleyecek çok sözümüz vardır. İyi konuşuruz.

Çay sohbetlerinde ülke kurarız, Van Büyükşehir Belediyesi’ni mis gibi yönetiriz, dünyanın yatırımını yaparız, Van’ı Paris yaparız. Kalkarken de tüm hepsini yıkar, çay parasını sehpaya koyar, iki ekmek alıp tıpış tıpış evimize gideriz.

Ötesi yok. Yani kuru kuru ‘eleştiri’ var.

Saha içinde baskı var, pres var, orta var. Ama ‘Gol’ yok. Çünkü ortada bir ‘kurgu’ var. Gerçek yok. Eleştiriler de, övgüler de hep kapalı kapılar ardında.

Ve ne gariptir bize gelip de ağzını açıp gözünü yumarak dünyanın eleştirisini ortaya koyanlar, “Yazalım da herkes duysun” dendiğinde hemen “Gerek yok canım.” Deyip sus pus olmayı deniyor. Yani kimse kendini ‘kötü’ etme riskine girmiyor.

İyi eleştiririz ama aman kimse duymasın… Kusura bakmayın böyle de olmuyor.

Kahve muhabbeti, arkadaş sohbeti, twitter eleştirisi bu memleketteki önemli koltuklarda bir değişim yaratılmaz.

Bir rahatsızlık varsa, çıkılır konuşulur.

Ardından hamle yapılır.

Karşı hamle olursa hamleye hamle ile cevap verilir.

Lafla peynir gemisi yürümediği gibi…

Olay sonra filden dert yanıp Timur’un karşısında hocayı yalnız bırakma meselesine döner.

Sonra ne olacağını, siz biliyorsunuz zaten.

Vesselam.