Geçtiğimiz hafta Şehrivan’ın manşete taşıdığı ‘Van Tarımı Kayıplarda’ haber ile Van’ın tarım ve hayvancılığı yeniden gündeme geldi. İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Fevzi Altuner Van’daki tarım ve hayvancılığın hangi noktada olduğunu açıkladı. Gazetemize konuşan Altuner, küçükbaş hayvancılık anlamında yani koyun varlığında Van olarak Türkiye’de birinci sırada olduğumuzu belirterek, “Çözüm süreci ile beraber hayvancılıkta bir artışı var. Daha öncesinde 172 binlerde olan hayvancılık çözüm süreci ile birlikte 200 bin civarına yükselmiş oldu. Süreç bu şekilde devam ederse Türkiye’de ilk onun içerisine girebiliriz” dedi.

Altuner, Van’da başta tarımsal alanlarda olmak üzere, su ürünlerinde, arıcılıkta büyük kaynakların bulunduğunu ancak hepsinin değerlendirilmediğini belirterek, ayrıca deprem döneminde tarım ve hayvancılığa büyük desteklerin yapıldığını bu sayede çiftçiye sıcak para aktarıldığını belirtti. Van’da başta tarımsal alanlarda olmak üzere, su ürünlerinde, arıcılıkta büyük kaynakların bulunduğunu ancak hepsinin değerlendirilmediğini belirtti. Sanılanın aksine çözüm süreci ile birlikte hayvan sayısında ciddi bir artış tarım destekleri ve barış ortamı ile birlikte eski günlerine dönme eyliminde olan bir Van olduğunu kaydeden İl Müdürü Altuner, Şehrivan’ın tarım ve hayvancılığa dair tüm sorularını yanıtladı.

İşte Tarım’ın kentteki bir numarasının değerlendirmesi ile Van’da tarım ve hayvancılık:

Depremde çok büyük sıkıntılar yaşadık. Elbette bu sıkıntılar Tarımda da etkili oldu. Ancak, en büyük yatırımda tarımda yapıldı. Çiftçiler bu konuda büyük yatırımlar aldı. Öncelikle bu konuyu yani deprem dönemini bizlere açar mısınız?

Tarımın her anlamında bizim kurumsal olarak desteklerimiz var. Bunun dışında dediğiniz gibi deprem konusuna da değinecek olursak. Depremde yıkılan ahırların yerine çadırlar hayvan barınakları olarak kuruldu ve kullanıldı. Bu dönem içerisinde 3984 adet hayvan çadırı kuruldu. İnanın bana çadır kurmak için kullandığımız brandaların bir tanesini 8 kişi ancak alabiliyordular. Bunun dışında çadırlar kurulmadan önce, çadırın kurulacağı yeri bizim ekiplerimiz düzenleyip, kurup anahtarları teslim ediliyordu. Bizim bunu diğer çadırlar gibi yapmadık. İşte örnek olarak yaşam çadırlarında gir sıraya isim yazdır biz sizi daha sonra arayacağız ve gelip çadırı götüreceksiniz deniliyordu. Peki, biz ne yaptık? Biz kendimiz yer tespiti ve keşif yaptık. Hangi çiftçinin hayvan barınağı, ahırı yıkılmış onları tespit ettik. Ve en son olarak bu tespit ettiğimiz yerlerde her hayvan sahibi olan insanların hayvan sayılarına göre çadırlar kurduk ve anahtar teslim yaptık. Bunun yanı sıra depremde telef olan hayvanların hepsi toplayıp gömdük ve üzerlerine kireç döktük. Bu telef olan hayvanların yerine de o hayvan sahiplerine yine hayvanlar verdik. Bu neticede 568 tane büyükbaş ve 700 tanede küçükbaş hayvan vermiş olduk. Tüm bunların tespitlerini bizler yaptık ve hayvanları kendilerine teslim ettik.

Ne gibi destekler yapıldı?

Bunların yanı sıra bildiğiniz gibi o dönemde kış uzun sürdü. Bununla birlikte kaba yem ihtiyacı da hat safhaya çıktı. İnsanlar o dönem de depremin zararıyla, devam eden artçı depremlerle mücadele etmekten, uğraşmaktan bırakın hayvanların yemi ve barınağıyla uğraşmak kendileri için yaşayacakları bir yer bulamıyordular. Bizde bu yüzden ihtiyaç duyulması nedeniyle her büyükbaş hayvan için 400 TL, küçükbaş hayvanlar için de 60 TL karşılıksız bir şekilde inşaların kendi hesaplarına yatırımlar yapıldı. İl bazında yem desteği 65 Trilyon 636 Bin lira ödeme yapılmış. Bu arada bu yaptığım açıklamalar ve bu yapılanların hepsi deprem döneminde yapıldı. Bunun yanı sıra hayvanlar için 60 adet yalama taşları dağıttık. Hayvanların soğuktan etkilenmemeleri için ve ayrıca dirençli olmaları için de ücretsiz bir ilaçlar dağıttık. Hekimlerimiz hayvan hastalıkları için bire bir çalıştılar. Bunun yanı sıra dağıtılan yemeklerin kontrollerini bizler yaptık. Hem kuru hem de pişirilip yapılan sulu yemeklerin tüm kontrollerini bizler gerçekleştirdik.

Tarımın şu an için Van’daki durumu nedir?

Bu konu için öncelikle kaynaklarımızdan bahsedelim. İlimizde meraya dayalı bir hayvancılık yapılıyor ve bu özellikle de küçükbaş hayvanlarda yapılıyor. Koyun varlığımızda Türkiye birincisiyiz. Hayvancılık ile ilgili 200 bin civarında büyükbaş hayvanımız var. O da Türkiye sınırlarında belli sıralara yükselecek bir rakamdır. Çözüm süreci ile beraber hayvancılıkta bir artışı var. Daha öncesinde 172 binlerde olan hayvancılık çözüm süreci ile birlikte 200 bin civarına yükselmiş oldu. Yani bu şekilde Türkiye’de ilk on içerisindeyiz. Tabi bunlar nasıl sağlandı? Az önce bahsettiğim 802 trilyonluk hibenin yarısını bizler hayvancılıkta kullandık. Peki, hayvancılığa hangi destekleri veriyoruz. Birincisi hayvanını mezbahaneler de kestiren ve makbuz ile bize başvuranlara, hayvan başına 300 TL’lik bir para veriyoruz. Ayrıca bir vatandaşımızın örnek olarak işletmesinde 5 hayvanı varsa bunu kestirmese bile biz yine hayvan başına 350 TL’lik bir para desteği veriyoruz. Bu şekilde alınana destekten sonra doğum yapan hayvanlara yani doğan buzağılara da 80 TL’lik bir destek veriyoruz. Bunların dışında süte teşvik primleri veriyoruz. Her koyun için 20 TL hibe veriyoruz. Su ürünlerinde yani alabalık yetiştiriciliğinde 75 kuruşluk bir hibe veriyoruz bunun dışında o yavru içinde ayrı bir hibe veriyoruz. Bu bahsettiğimiz destekler hayvancılıkta hibe edilen desteklerin kalemlerini oluşturuyor. Ayrıca bunun dışında hayvancılıkta süt sığır işletmeleri kurmuşuz. Toplamda 12 tane olmak üzere bu işletmeleri kurmuşuz. Örnek olarak, VOTAŞ bizim kurduklarımızdandır. Bunları kurarken de büyükbaş hayvanları almayı sağlamışızdır ve bu neticede de hibeler vermişizdir. Hayvan alımlarına ve bina yapımlarına hibeler vermişizdir. Bu çerçevede de 7,500 trilyonluk bir hibe desteği sağlamışızdır.

Deprem döneminde bu verilen destekler çiftçiye umut oldu mu?

Tabi ki oldu. Şimdi o dönemde şöyle bir sıkıntı vardı. Hem esnafta para yoktu hem de vatandaşta nakit sıkıntısı vardı. İnsanlar o dönemde daha çok şehir terk etmeye yönelikti. Ancak bizim o dönemde çiftçiye sağladığımız bu destek neticesinde, nakit sıkıntısı yaşayan esnaf sıcak para yüzü gördü. Bunun yanı sıra şehirden ayrılan insanlar hız kesti. 64 trilyonluk bir hesap birden bire çiftçinin hesabına geçtiği için çok ciddi faydalar oldu. Depremin sadece çöküntü olarak bir çöküntüsü olmadı. Ekonomik anlamda da çok ciddi çöküntüler oldu. İşte bu sayede sıcak paraya işin içine girince bu durum atlatılmaya çalışıldı ve insanalar bu şekilde ciddi faydalar sağladı. Bunun dışında başka her hangi bir yerde para aktarımı ya da yardım var mıydı? Tamam devlet o dönemde insanlara çadır veriyordu. Bunun yanı sıra konteynerler veriliyordu, o konteynerlerde barınıyordun fakat senin kullanabileceğin bu konuda sarf edebileceği parayı ise Tarım sağlıyordu.

Bölgede tarım bu kadar elverişli iken beklenen sıçrama nasıl olacak?

Biliyorsunuz ki bir çözüm süreci var. Bu çözüm süreci ile birlikte daha önce kullanamadığımız çok uzaklardaki kırsal alan ve tarım arazilerimizi artık kullanmaya başladık. Bunun yanı sıra aynı şekilde su kaynaklarımızı kullanmaya başladık. Bu şekilde devam etmesi halinde hayvancılığımız ve en büyük sıkıntı yaşadığımız kaba yem sıkıntımızı çözmüş olacağız. Bu et ve süt fiyatlarına muhakkak ki yansıyacak. Fakat bu bugünden yarına olacak ve gerçekleşecek bir durum değil. Bunu orta vadede söylemek mümkündür. Kısa vadede de olabilecek bir şey ama daha çok orta vadede gerçekleşebilir. Yani anlayacağınız 10 yıllık süre içerisinde bu çözüm süreci devam ederse çok yollar kat edecek ve ileriye doğru gideceğiz. Özellikle de tarım konusunda bu konu çok önemlidir. Belirttiğim gibi arazi kullanımlarımız artacak, bunun yanı sıra güvenlik açısından bir güven sağlandığı için yükselmeler gerçekleşecek.

5 yıl öncesi ile baktığımız zaman ile şu an ki durum nedir?

2006’dan bu yana tarıma dayalı sanayi olarak 62 tane ekonomik yatırım yapıldı. Yani tarımsal ürünleri işleyen, depolayan, paketleyen 62 tane tesis kuruldu ve biz kurulması ile ilgili biz 21 trilyon hibe verdik. Bu neticede buralarda bin kişi istihdam edilmiş ve sigortalı bir şekilde bu insanlar orada çalışmaktadırlar. Bunun yanı sıra bizim vermiş olduğum 21 trilyonluk ve %50’lik hibeler var. Fakat bunun toplam bedeli ve tutarı en az bunun iki katı kadardır. Yani anlayacağınız tarımda sanayiye dayalı 50 trilyonluk bir yatırım gerçekleşmiş. Yarısını yatırımcı yarısını biz karşılamış ve bu neticede de bin kişilikte bir istihdam gerçekleşmiş. Van’da hayvancılık için 12 işletme kurulmuş. Bunların içinde 750’lik bir büyükbaş hayvancılık bulunuyor. Ki bunlarda süt ve et verimi yüksek olan hayvanlardır. Bu şekilde bir verimlilik elde edildiği zamanda ilimizde et ve süt üretiminde artışlar gerçekleşmiş olacak. Diğer taraftan ciddi bir süt üretimi var ancak bu sütün sanayiye getirilmesi konusunda sıkıntılar var. Şu an için bunun üzerinde durulmuştur. Süt eylem planı hazırlanıyor. Bu planda gerçekleştiği zaman biz artık hangi bölgede ne kadar süt üretimi yapılıyor bunu görmüş olacağız. Bunun yanı sıra nerelerde süt toplam merkezleri kurulabilir bu çalışmalar yapılacak ve bunun neticesinde de bu sütler nasıl sanayiye iletebilir çalışmaları yapılacak. Süt üretiminin yanı sıra özellikle Özalp, Erciş, Gevaş ve diğer birçok ilçeye doğru giderken ciddi anlamda bir sebze meyve üretim var. Bu neden kaynaklanıyor? Biz tarım için verdiğimiz desteklerin içinde basınçlı sulama sistemlerimizde bulunuyor. Bu basınçlı sulama 2006 yılında hayata geçirildi ve o senede bu seneye kadar % 50 hibeler ile yağmurlama ve sulama sistemlerini kullanarak sebzeciliğe yönelmiş durumdalar. Yani anlayacağınız bu ilçelerde yapılan sebzecilik sayesinde ilimizde 13 bin dekar alanda şuanda sebze üretimi yapılıyor.

Bu fiyatlara neden yansımıyor?

Yansımaz. Çünkü yansıması üreticinin aleyhine olur. Şimdi ilimizde sebzenin hasada geldiği dönemde güneydeki sebze piyasandan kalkmış oluyor. Diğer türlü olursa güney ile birlikte piyasaya çıkarsa o zaman aralarında bir rekabet olur. O zaman hal böyle olmaz. Fakat dediğim gibi bizim sebzemiz piyasaya çıktığı zaman güneyde sebze piyasadan kalkıyor ve her şeyi bitiriyor. O yüzden bizim ilimizde marketlerde fiyat kaybı yaşanmayan bir satış gerçeklemiş oluyor. Bu üreticimizin lehinedir.

Tarım ve hayvancılığını başındaki isim olarak. Van’da değerlendirmeyi bekleyen ne gibi potansiyeller var sizce?

Su ürünleri ve arıcılık anlamında değerlendirilebilecek çok büyük kaynaklar var. Çok ciddi su kaynaklarımız bulunuyor. Özellikle şuanda 6 bin tonluk bir alabalık tahsisi yapıyoruz. Barajlarda A kafeslerde bile alabalık üreticiliği yapan tesislerimiz bile bulunuyor. Bunun yanı sıra tarla havuzu işletmeciliği yapan insanlarımız var. Bu ikisinin toplamı 6 bin tonluk bir üretime tekabül ediyor. Buda yaklaşık olarak İnci Kefali üretimi kadar bir üretime sahip oluyor. İnci Kefali bildiğiniz gibi 10 bin tonluk bir üretime sahiptir. Bizim Alabalıkta kullanabileceğimiz daha çok kaynaklarımız bulunuyor. Çatak, Bahçesaray, Gürpınar, Erciş’te halen bu kaynaklarımız var ve biz bunları maalesef hepsini kullanamıyoruz.

Neden kullanamıyoruz?

Birincisi bu bir süreçtir. Sektörün gelişmesi elbette ki zaman alacaktır. İkinci az önce de belirttiğim gibi güvenlik problemi var. Buda kırsalda kalkınmanın önünde kesinlikle bir engeldir. Bu konuda destekleri soracak olursanız eğer, desteklerde her hangi bir sıkıntı bulunmuyor desteklerimiz kesinlikle veriliyor. Çiftçimiz tesisini kurduğunda biz desteklerimiz veriyoruz. Ancak bazı yatırımcılar ve işletme sahipleri isteyip de gidemedikleri yerlerde yatırımlarını yapamıyorlar. Arıcılığa gelelim. Bildiğiniz gibi Bahçesaray ve Çatak balı bir numaralı bir bal halinde ve bir markadır. Arıcılıkta şuanda 87 bin adet arıcılık kovanımız var. Her kovanda 20 kiloluk bal olduğunu düşündüğümüz zaman bin 800 tona yakın bir bal üretimimiz var. Peki, daha öncesinde neydi bal üretimimiz? 20 bin kovandan ibaretti. Şimdi ise 90 bin kovana yakın bir sayı söz konusudur. Bu da son 7-8 yılda gerçekleşen bir şeydir. Bu konuda arıcılara da elbette desteklerimiz var. Arılı kovan başına 8 TL’lik bir hibe veriyoruz. Yani anlayacağınız tarımsal anlamda, canlı materyal anlamda, sebzecilik yani yetiştiricilik anlamında her türlü destekler var.

Ürünlerin maliyetleri neden bu kadar yüksek?

Hayvancılıkta en yüksek maliyeti kaba yem ücretleri ve giderleri oluşturuyor. Bu balıkta da aynıdır. Balıkta da yem bedeli üretimin % 80’nini oluşturmaktadır. Bu da çok ciddi bir orandır. Dolayısıyla hayvancılıkta bizler meraları daha düzgün sağlayabilirsek bu maliyetin düşmesi bir vakadır. Bunların daha verimli kullanılması adına bizim otlatma tarihlerimiz bulunuyor. Bu tarih 15 Haziran’da başlar ve 3 ay sonra bittiği zaman otlatma bitiyor. Neden bu tarihler var? Sizin meralar yani bitkiler oluşmadan otlatma yaparsanız meranın bozulmasına ve ortadan kalkmasına neden olursunuz. İşte bu yüzden insanlarımızın bu konulara kesinlikle dikkat etmeleri gerekiyor. Meralar kullanırken izin alınması ve ücreti verilmesi gerekiliyor.

Tartışılan bir diğer konuda çiftçilerin eğitim ve kaynakları doğru kullanma sorunu… Bu konuda çiftçilere yönelik eğimleriniz ya da çalışmalarınız var mı?

Kesinlikle çiftçilerimize yönelik eğitimlerimiz bulunuyor. Özellikle bu dönemde 2 konu üzerinde durmuş durumdayız. Tabi ki her konuda eğitimlerimiz var. Ama bu 2 konu üzerinde özelikle duruyoruz. Bunlardan bir tanesi patates üretimidir. Bu konuda özellikle çalışmalar yapıyoruz ve patatesin bu bölgede ciddi bir kazanç olduğunu düşünüyoruz. Yaptığımız incelemeler ve değerlendirmeler bunu gösteriyor. Dışardan gelen çiftçiler burada arazi kirası veren çiftçiler yaptıkları fazladan birkaç masrafa rağmen bunu yapıyorlar. Buda Patatesin Van’da verimliliği ve karlılığını ortaya çıkarmaktadır. Bunu yaygınlaştırmaya yönelik çalışmalarımız var. Hali hazırda 8 bin tona yakın bir patates üretimini artırmaya yönelik faaliyetle başlamış durumdadır. Bu konuda insanlarımızı teşvik etmeye çalışıyoruz. Başkale’de yapılan bir patates toplantısı vardı. Onun da devamını getirmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra Aspir bitkisinin üretimi çok önemsiyoruz. Aspir bitkisi şuanda bildiğiniz gibi yakıtlara katılan bir yağ üreten bir bitkidir. Bu bitkinin üretimi için Enerji Tabi Bakanlığı ile bizim bakanlığımız arasında bir protokol bulunuyor. Aspir bitkisinin üretimini yapmak ve bunu dönüştürmek için çalımalar başlatılmış ve bizlerde bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Çiftçilerimizin üretimi halinde bunun bir garantisi var. Yani her hangi bir Pazar sıkıntısı yaşanmıyor ve satımı gerçekleşiyor. Aspir daha çok kuru tarım alanlarda gerçekleşiyor. Bunun için uygun olan birçok ilçemizde var oralarda bu üretim çok kolay bir şekilde yapılabilir. Diğer sulak bölgelerde ise bizler patates üretimi yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Sizce çiftçi eğim merkezlerinin kapasiteleri yeterli midir? Birde son olarak sizler neler söylemek istersiniz?

Çiftçi eğim merkezleri katılımı ne olursa olsun bizim ilimizde bunu karşılayabilecek ve ağırlayabilecek tesislerimiz var. Yani işte Tarım İl Müdürlüğü’nün bu kadarlık kişi almasına ve ağırlamasına yönelik bir ihtiyaç bulunmuyor. 1 kişilik örnek veriyorum bir katılım olduğu zaman bunu üniversitemiz var bunun yanı sıra daha küçük katılımlarımız için VAN TSO bulunuyor. Biz bunları istediğimiz zamanda bizlere vermemezlik yapılmıyor ve bizlerde her türlü kullanabiliyoruz. Son olarak da ilimiz geçimini bildiğiniz gibi tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Bu yüzden bu konudan etkilenmeyen hiç kimse bulunmuyor. Dolayısıyla bu sektör çok önemli bir sektör var. Bu sektörün ilimizin üretim hasılası olarak 2 kat trilyonluk bir pay bulunuyor. Toplamda 6 kat trilyon civarında bir üretim olduğunu hesap edersek bunun %35’nin tarım sektörünü gerçekleştirirken diğer kalan bölümü ise tüm sektörler tarafından sağlanmaktadır. Tarım bu anlamda çok büyük bir yeri bulunmaktadır. Bu nedenle emeği geçen herkesi de tebrik etmek isterim.


Röportaj: Önder Altınal-Orhan AŞAN - ŞEHRİVAN ÖZEL

Editör: TE Bilisim