Daha önce Şehrivan’a yaptığı açıklamalar ile temelde Kürt sorunu ve siyasete dair önemli konulara değinen Başbakan Başdanışmanı Adnan İnanç, röportajın devamında siyaset kavramına, siyasetin bölgede nasıl sirayet ettiğine ve siyasetçilere dair değerlendirmelerde bulundu. Halihazırdaki görevine başlamasından bu süreçte edindiği tecrübelere kadar önemli konulara değinen İnanç, siyasete dair değerlendirmesine “Halk siyasetçiden daha iyi siyaset yapıyor.” tespiti ile dikkat çekti. Son seçimlerde de bir kez daha anket şirketlerin seçime dair tahminlerinde ciddi anlamda yanılmasının sebebinin bu olduğuna vurgu yapan İnanç, yerelde siyaset yapmanın sıkıntılarına da değindi. Yereldeki siyasetçilerden beklentilerin çok üst düzey olduğuna değinen İnanç: “Bir milletvekilinden ne bekliyorsunuz deyince onun asıl görevi, işlevi ile ilgili bir tek kişinin fikir beyan edeceğini sanmıyorum. O şehrimize iyi işler yapsın, şu kadar işsizlik, şunlar var diyecektir. Halbuki milletvekilinin ne böyle bir gücü ne de kudreti yoktur.” Dedi. İnanç, “Siyaset 3 şey ister” diyerek de siyasette başarının bir nevi reçetesini yazdı.

 

Şehrivan’a özel açıklamalarda bulunan Başbakan Başdanışmanı Adnan İnanç, siyaset kurumunun sıkıntılarına ve zorluğuna rağmen yer aldığı mecradaki sürecinin nasıl başladığı ile ilgili soruya yanıt verdi. Kendisi için birçok görev verildiğini ancak bunları kabul etmediğini belirten İnanç: “Siyaset arenasının yanında bürokraside de farklı alanlarla ilgili teklifler gelmişti. Başbakanlık bünyesinde bir çok pozisyon önerildi. Fakat En son Doğu ve Güney Doğu sorumluluğu olunca bunu kabul ettim. Bu aslında ateşten bir gömlek gibiydi. Çünkü bütün bölgenin nabzını tutmaktan bölgede olmak bölge ile ilgili politikalar üzerinde etkili olmak önemli bir şeydi ama zor bir şeydi bunun tabi öbür taraftan siyaset boyutu da vardı. Siyasette öyle bir şey ki ne dosta tavsiye edilir ne de düşmana bırakılır.” Dedi.

 

İNANÇ: SİYASET 3 ŞEY İSTER

 

“Siyaset üç şeyi ister, üç tane şartı vardır” diye İnanç, “Bunlardan birincisi bilgili, derin bir bilgi sahibi olmak iki muhtevası adalet ister ve üçüncüsü ilkeli duruşu önemser. Bunlar olursa siyaset verimli olur. Maiyeti öyledir. Bilgisiz siyaset genelde toplum içerisin de tahribat oranı yüksektir. Ahlaklı bir siyaset olursa o zaman cehalet üretmez. Estetiksiz bir siyaset olursa kerahet üretir. Biz mahiyeti, niteliği, derinliği yüksek olan bir siyaset tasavvurunu bölgeye sağlayacağı, bulunduğu coğrafyaya, insan kitlelerine sağlayacağı fayda alabildiğine büyüktür ve faydalıdır. Nitelikli bir siyaset tasavvuru oluşturmak gerekir. Böyle bir siyaset tasavvuru, tanımı ortaya koyduktan sonra siyasi ilişkiler içerisinde makam, rant içerdiği için doğasında, tabiatın da bir bozulma ve çürümeyi içerir.” Dedi.

 

 

“SİYASET FİKİR BESLER VE ÜRETİR”

 

İnanç’ın önemli tespitler paylaştığı bir diğer konu ise siyaset kurumu oldu. Siyasete dair geniş perspektifte bir yaklaşım sergileyerek siyaset kavramını yorumlayan İnanç, siyaseti hikmetle hayati olayların bütünlüğü olduğunu ifade etti. İnanç şunları söyledi: “Hikmetle, yönetme sanatı olarak ön görüyorum. Bir tarafta mücadele ederken öbür tarafta nezaketi elden bırakmamaları olarak değerlendiriyorum. Ben böyle bir siyaset tasavvurunu önemserim fakat siyasetin olumsuz tarafı da var. Siyaset fikir besler ve üretir. Aynı zamanda da tüketir. Maalesef siyasetin insan hayatını birikimini tüketen bir maiyeti de vardır. Siyaset ahlak ve adaletle yapılırsa anlamlıdır, önemlidir. Onun ötesinde hırçın gereksiz bir rekabete dönüşür ve o zaman tırmalayıcı, parçalayıcı ve tahrip edici bir işlev de görür. Bu yönüyle belki siyasetin tahrip edici tarafını da göz önün de bulundurup adalet ve ahlak merkezli olmasını önemserim. Genel olarak siyasi tasavvurumuzda, siyaseti algılama biçimimiz de bu tür özelliklerin iyi olmadığını da biliyoruz. Eğer siyasetin imanı ahlak, adalet ve adap üzere olursa o zaman o siyasetten iyi bir verim almak mümkün olabilir. Eğer öyle olmazsa çok kötü olarak algılamak mümkündür.”

 

“TARİH BUNU BİZE GÖSTERMİŞTİR”

 

Siyaset kendi içinde bazı dinamiklerinin olduğunu belirten İnanç şöyle devam etti: “Bunun için her siyasi eğilim kendi içerisinde hızlı bir deforme olma, bozulma süreci yaşamıştır. Tarih bunu bize göstermiştir. Bizim genel olarak küresel anlamda siyaset kendi içerisinde bazı dinamikler var ediyor. Bugün artık çok uluslu şirketler, şirketler arası evlilik yapıyor. Devletlerin yönetimleri üzerinde baskı ve egemenlik kuruyor, tahrip ediyor. Ülkeler arasındaki özel menfaat yakınlığı farklı siyasi eğilimler doğuruyor. Pragmatist bir eğilimi genelde ülkeler birinci dereceden tercih ediyor. Dolayısıyla ülkelerin, milletlerin, insanların faydaları büyük ölçüde görünmez oluyor. Bu açıdan biz siyaseti bir ahlak, adap ve adalet temelin de ele alırsak siyaset çok önemlidir.”

 

 

İNANÇ: MOTTO OLARAK KABUL EDİYORUM

 

AK Parti’nin dünya siyasetine format attığını aktaran İnanç, “Türkiye tam da böyle bir siyasete, dünya siyasetine yeniden bir format atma eğilimi getirmiştir. Şimdiye kadar Afrika’ya gidenler Afrika’nın yer üstü ve yer altı zenginliklerini sömürmek için gitmişlerdir. Fransa 14 tane ülkeyi sömürüyor. Sanırım yıllık 5 yüz milyarın üstünde geliri var hala. Bu ülkeler Fransa’nın onayı olmadan bu zenginlikleri kullanmak için hiçbir adım atamaz. Bununla ilgili ülkenin siyasetini belirleme menfaatlerini elde etme, kaynaklarını kullanma konusunda tamamen hakimdir. Türkiye kendi siyasi tasavvuru ile 16 yıldır devam eden hükümet, bütün bir o memleketin kendi dinamikleri ile ayağı kalkabileceği, kendisini idare edebileceği ve kendi ekonomik yeterliliğine sahip olabileceği bir imkan oluşturma çabası içerisindedir. Bunun için ben Ak parti hükümetinin dünya siyasetine format attığını düşünüyorum. Bunu bir motto olarak kabul ediyorum. Ülkeler nezdinde böyle bir tanımlama yapmak ve pratik olarak da böyle bir gözlemden söz etmek mümkündür.” Şeklinde konuştu.

 

“İDARE VE GÜVENLİK TERCİHİDİR”

 

İdris-i Bitlis-i ile bölgede farklı bir yönetim tarzının oluştuğuna değinen İnanç şu ifadelere yer verdi: “Bölgenin siyasi yapılanmasında genelde bölgeye ait olarak hep farklı bir yönetim tarzı oluşmuştur. İdris-i Bitlis-i ile başlayan süreçte bölgede farklı bir yönetim tarzı oluşmuştur. İkincisi Hamidiye alayları ile bölge kendi dinamikleri ile korumuş, kollamış kendisini ayakta tutmuş ondan sonra cumhuriyet döneminde şark ıslahat fermanı ile bölge üzerinde özel politikalar denenmiş, sonra Hayri Kozakçıoğlu’nun başkanlık yaptığı süreçte olağan üstü hal ilan edilmiş. O halle idare edilmiş daha sonra sıkıyönetim o halle yönetilmiştir. Bölgede ondan sonra koruculuk sistemi gelmiş. Bu sadece bölgeye ait bir yönetim biçimidir. İdare ve güvenlik tercihidir. Dolayısıyla bölge kendisine ait geçmişten beri, yüzyıllardan beri özel bir yönetim tarzıyla idare edilmiş, bugüne kadar gelmiştir.”

 

“VERİM ÜRETMESİNE ENGEL OLMUŞTUR”

 

İnanç, “Hamidiye alaylarından sonra bir kırılma yaşanmış sanırım II. Mahmut döneminde bütün bir merkezi hükümete her şey bağlanınca, yerel Adem-i merkeziyetçi yapılar çözülünce esas büyük ölçüde hastalık ve itirazlar başlamıştır. İkinci olarak da bu bahsettiğimiz siyasetin bu güne uyarlanması bölgedeki tecessüm etmiş hali ya da bölgedeki siyasi algılar ve ilişki biçimleri üzerine bir şey söyleyeceksek bu konuyla ilgili iyi şeyler söylememiz güçtür. Çünkü biz yerel siyaseti çok dar alana sıkıştıran, bir açmaz içerisinde bulunan, küçük menfaat ilişkileri içerisinde yürüyor. Bunun için bahsettiğimiz evrensel ufuktan büyük ölçüde mahrumdur. Aynı zamanda bu yerel bir yönüyle de ilkel ilişkiler siyasetin verimliliğini yok etmiştir. Kişisel menfaat ve beklentiler siyasetin evrilerek büyümesini ve bölgenin bütün politikaları üzerinde, hayat tarzı içerisinde verim üretmesine engel olmuştur.” Diye belirtti.

 

İNANÇ: MİLLETVEKİLİNİN İŞİ NEDİR?

 

“Siyaseti sıkıştığı bu alandan çıkarmak gerekir” diyerek konuşmasını sürdüren İnanç şöyle konuştu: “Basit bir örnek verirsek mesela bir milletvekilliğinden beklenti çok yüksektir. Milletvekilinin işi nedir? Yasamadır. Kanun çıkarır. Mecliste oturur. Bir kanun konuşulur, tartışılır. Kanun uygunsa çıkarılır kanun çıkarınca bu sefer yürütme bu kanunu alır ve uygular. Ama yerel siyasi tasavvurunda, politik eğiliminde milletvekilinden beklenti bu değildir. Milletvekili seçildikten sonra milletvekili benim ilimdeki işsiz çocuğumdan da sorumludur hastamdan da tayinimden atamamdan da bölgedeki herhangi idari bir yönetimden de sorumludur bütün hapsi ile ilgili bir beklenti içerisindedir. Bunların hepsini yapmak zorundadır. Eğer bunları yapamazsa, yapmasa o milletvekili iyi bir milletvekili değildir. İyi bir yasama hazırlamıştır, çıkarmışlardır. Üzerinde çok çalışmıştır bunların çok bir manası yok.”

 

YEREL SİYASETİN SORUNU NEREDE?

 

Anket yapılması konusunda iddialı konuşan İnanç, “Bir milletvekilinden ne bekliyorsunuz deyince onun asıl görevi, işlevi ile ilgili bir tek kişinin fikir beyan edeceğini sanmıyorum. O şehrimize iyi işler yapsın, şu kadar işsizlik, şunlar var diyecektir. Halbuki milletvekilinin ne böyle bir gücü ne de kudreti yoktur. Fakat elbette ildeki sorunları Ankara’ya taşıma, çözüm yolu arama konusunda elbette milletvekilinin bir işlevi olmalıdır, böyle bir şey yapmalıdır. Ama genelde bu beklenti çok yüksektir. Bu beklenti de yerine gelmeyince halkın siyasetçiye karşı güveni büyük ölçüde kayboluyor. Dolayısıyla milletvekili de bu talepleri yerine getiremeyince kendisinin güvenirliliği, eminliği, olgunluğu, haysiyeti, şerefine büyük ölçüde halel geliyor. Yerel siyasetin maalesef böyle bir sorunu var.” İfadelerini kullandı.

 

“HALK, SİYASETÇİDEN DAHA İYİ SİYASET YAPIYOR”

 

“Soluk sessiz ama sert bir seçim süreci geçirdik” diyerek seçim hakkında da konuşan İnanç şu ifadeleri kullandı: “24 Haziran’a baktığımızda Propaganda süreçlerinin makul bir zeminde sürdüğünü söyleyebiliriz. Ama bir belirsizlik, bir suskunluk da vardı. Sadi Şiraz-i derki böyle sisli, böyle bulanık havalarda en keskin gözler bile kör olur. Öyle bir belirsizlik ve durgunluk olayları siyaset akışını görmeme engel oluyor. Nasıl okuyorsunuz, nasıl görüyorsunuz? Deyince hiçbir şey göremiyorum. Bir de şunu gözlemledim eğer tahminimde yanılmıyorsam. Halk siyaseti o kadar öğrendi ki siyasetçiden daha iyi siyaset yapıyor. Dolayısıyla bütün anketleri de yanıltıyor. Geçen referandum sürecindeki bütün anketler yanıldı. Örnek verecek olursak evet olayı yüz de 57-58, 59 diyenlere az diyorlardı. 60-65 diyen vardı. En isabetli olan anketörler de bu konuyla ilgili tahmin yürüttüler. Ama 51,5 inde altında oldu. Böylece bütün anketörler tahminlerinde yanıldığını gördük. Bu seçimde de öyle oldu. Hem cumhurbaşkanlığında hem bazı partilerin durumunda yukarıda bahsettiğim sessiz ve durgunluk çok farklı bir şekilde sirayet etti.”

 

İNANÇ: HIZLI BİR DEĞİŞİM YAŞANIYOR

 

Hızlı bir değişim yaşandığına işaret eden İnanç, “Kitle iletişim araçları o kadar güçlendi ki bilhassa sosyal medya aracılığı ile bir tanesi bir gaf yaptı ismini vermek istemiyorum. Bize yakın bir il de bir milletvekili bir ayet okudu. Sonrada Müslümanlar kardeştir demiş işte biz şu ildekiler de hepimiz kardeşiz demiş. Ayette Müslümanlar kardeştir deniliyor o da bizim ilimiz kardeştir demiş. Ben o çelişkiyi tam ifade edemedim. O konuşmasını dinleyince acayip bir çelişki. Tabi daha sonra bu fenomen oldu. Yüz binlerce izleyen oldu. Mizah konusu oldu. Bu konu adamı öyle bir itibarsızlaştırdı ki. Adam konuyu açamıyor. Bir yerde gündeme gelince mahcubiyet duyuyor. Dolayısıyla medyanın böyle bir yönü var. Bu da herkesi temkinli olmaya itiyor. Bir yerde oran yüksektir önemli bir gaf oluyor, anın da bunun düşmesi söz konusu olabiliyor. Herkes ihtiyatlı yürüme eğiliminde yani böyle bir süreçten geçiyoruz.” Dedi.

Editör: TE Bilisim