ŞEHRİVAN ÖZEL RÖPORTAJ-ÖMER FARUK TOKTAŞ:  Tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri ile Türkiye’nin önemli kentlerinden birisi olan Van, güzellikleri ile dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Geçmişten bugüne bir çok büyük medeniyetin en önemli durağı olan, bu yönüyle de ayrı bir konumda bulunan Van, bu yönüyle bir çok esere de konu oluyor. Kente dair son yıllarda yazılan eserlerin ve çalışmaların sayısı artarken bir önemli çalışma da Iraklı bir şair ve akademisyen olan Prof. Dr. Muhammed Saber Obaid tarafından verildi. 2014 yılında DAEŞ’in Musul’u işgalinden kaçıp Van’a gelen ve YYÜ’nün kabul etmesiyle birlikte 3 yıl Van’da çalışan Obaid, ülkesine döner dönmez anılarını bir kitaba dönüştürdü. Van’ı her yönüyle ele aldığı kitabında Van’ı ‘Işığın Başkenti Van’ olarak tanımlayan Obaid, kentte yaşadığı tüm güzellikleri ülkesine ve Arap coğrafyasında yaşayan anlattığı kitabı ile önemli bir Van eseri kazandırmış oldu.

Gerçek Van sevdalısına rastlamanın gittikçe zorlaştığı hatta imkânsızlaştığı bir dönemde Arap dünyasında tanınan iyi bir eleştirmen, ünlü bir şair ve aynı zamanda bir akademisyen olan Prof. Dr. Muhammed Saber Obaid Van’ı konu alan “Işığın Başkenti Van” eseri ile Van’da kaldığı 3 yıllık sürede yaşadığı hisleri ve Van’a dair dair görüşlerini okuruyla buluşturdu. Yıllar önce merak uyandıran hikâyesi ile Van’a gelmiş olan Prof. Dr. Obaid Van’da kaldığı ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde akademisyenlik yaptığı 3 yıllık süre içerisinde Van’la ilgili olarak yazdığı şiir ve yazılarını “Işığın Başkenti Van” ismiyle kitaplaştırarak Ürdün/Amman’da yayınladı. Van’a ve yazmış olduğu kitaba dair bir söyleşi gerçekleştirdiğimiz Prof. Dr. Obaid Van adına yapmış olduğu önemli tespitleri ve yazdığı kitabın hikâyesini Şehrivan ile paylaştı.

Van’a geçirdiği üç yılın ardından ülkesine dönen, bu rağmen zaman zaman Van’a gelip buradaki dostları ile buluşan Obaid, bir kez daha ziyaret ettiği Van’da Şehrivan’a konuştu. Şehrivan’ın kitabına ve kendisine dair sorularını cevaplayan Prof. Dr. Muhammed Saber Obaid kente dair bir birinden güzel tasvirler yaptı. İşte Obaid’in Van ile ilgili yazdığı kitabın hikayesi...

Öncelikle hocamızı biraz tanımak istiyoruz. Kendinizden biraz bahseder misiniz hocam?

Ben kendimi şu şekilde tanıtacak olursam; adım Muhammed Saber OBAID, Irak Musul’danım. Şair, akademisyen ve eleştirmenim. Bu güne kadar 50’nin üzerinde kitap çalışmalarım var. Bunun yanında, 7 tane şiir kitabım bulunuyor. İlkokul eğitimimi Musul’a bağlı bir nahiye olan, Zummar da okudum. Zummar, Dicle Nehri’nin kıyısına düşen bir nahiyedir. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi burada okudum. Fakülteyi de Musul’da, Arap Dili bölümünde okudum. Master ve doktorayı da aynı yerde, aynı üniversitede yaptım. 2000 yılında da üniversitede profesör oldum. Hâlâ aynı üniversitede çalışmaya devam ediyorum.

Farklı bir ülkenin vatandaşı olan biri olarak Van hakkında yazmış olduğunuz bu kitabın konusu nedir? Kitaptan ve bu kitabın hikâyesinden bize biraz bahsedebilir misiniz?

Benim Van’a gelişim, büyük bir olay vesilesi ile oldu. O olayda, kıyamete benzer bir olaydı. O da DAEŞ’in Musul’a girmesiydi. Benim DAEŞ’in, düşüncesiyle, fikriyle hem kültürel olarak, hem inanç olarak, hem yaşantı ve sosyal hayat olarak tamamen çelişen bir yapım var. İşte bu olaydan dolayı, Musul’dan ayrılıp, Türkiye’ye 2014 senesinde geldik. Van’ı tercih etmemim sebebi, Van’da iki tane değerli dostumun olmasıydı. O da Prof. Dr. Mehmet Şirin Çıkar,  Doç. Dr. Abdulhadi Timurtaş. Onları aradım. Van’a gelip gelemeyeceğimi, gelme imkânımın olup olmayacağını sordum. Onlarda buyurun, gelin. Biz yediğimiz lokmayı ikiye böleriz, beraber kalırız dediler.

“HER GÜN SAATLERCE VAN SOKAKLARINDA DOLAŞTIK”

Van’a ailem ile birlikte, yönelip geldik. Van’a yerleştik. Van’da bulunduğumuz süre içerisinde biz, yabancılık, gurbetçilik çekmedik. Çünkü hem Van’ın yapısı hem de bu arkadaşlarımızın bize kucak açması sebebiyle, biz hiçbir şekilde gurbet duygusunu yaşamadık. Normalde, ailesini, evini, memleketini, vatanını terk eden birileri, uzakta olan bir yere gittiğinde, gurbetlik hisseder ama biz böyle bir şey hissetmedik. Bunun yanında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi de bana kucak açtı. Sözleşmeli yabancı uyruklu hoca olarak, beni fakülteye aldılar. Arap Dili ve Beleğatı bölümünde, özellikle master ve doktora düzeyinde dersler verdim. Bu hem bilimsel açıdan, benim için bulunmaz bir fırsat oldu. Hem de maddi yönden de bana imkân sağladı.  Kampüse geçmeden önce; ilk geldiğimizde 3-4 ay Van Beşyol Meydanı civarında kaldık. Bu süre zarfında ben ve eşim Amine sabah iki, akşam iki saat şehri dolaşırdık. Şehri keşfetmeye, anlamaya, öğrenmeye, tanımaya çalışıyorduk. Bu şekilde şehir ile tanıştık, tanıdık. Öyle oldu ki market, dükkân, mağaza, lokanta sahipleri bizi Vanlı gibi tanır oldular.

Kitabı oluşturma fikri de sanırım bu noktada Van ile kaynaşmanızdan ve bu yakınlıktan dolayı doğdu?

Şair olmam hasebiyle, mekâna çok önem veririm. Bunun için, Van’da hem ayaklarımla bizzat giderek mekânları tanımaya çalıştım hem de hayal ve aklımla, fikrimle mekânı tasvir etmeye, öğrenmeye çalıştım. Böylece şair olmam sıfatıyla duygulandığım zamanlar oldu, veya beni duygulandıran herhangi bir manzarayla karşılaştığımda bunu kimi zaman şiir kimi zamanda günlük yazı tarzında yazıya döktüm. Van’ın birçok yer isimlerini ve şahsiyetlerini şiirlerime konu ettim. Bu 3 yıl içerisinde Van’la ilgili yazdıklarımı Mısır,  Lübnan, Irak gibi farklı ülkelerde çıkan gazetelerde yayınladım ve Van’ı oralarda tanıttım. Böylece gerek günlük tarzda yazdığım yazılar olsun gerekse şiir ve nesir türü yazılarımı Van’la ilgili yazdığım yazılarımı bir kitapta toplamak istedim. Benimle Van arasındaki ilişkimi öğrenmek isteyen bu kitabı görmeli ve okumalı çünkü benim Van’la ilgili bütün ilişkilerim burada yazılı ve kayıtlıdır. Kitabıma “Işığın Başkenti Van” adını verdim. Çünkü ben gerçekten DAEŞ’in karanlığından Van’daki ışığa geldim. Van da, bu hem maddi hem de manevi olarak, benim için bir ışık oldu. Kitabıma da bu ismi verdim.

Yani Van’a bu kadar güzel atıflarda bulunmasının onun hayatında bırakmış olduğu etki diyebiliriz?

Benim Van ile kopmuş değil. Hâlâ ilişkim devam ediyor ve kopmayacak da. Geçen hafta yine Van ile ilgili bir şiir yazdım. Dün de burada, bu birkaç gündür, buralarda bulunmam hasebiyle eski anılarımı hatırlayınca yeni bir şiir daha yazdım.

Hocam bizimle bu şiirden bir parça paylaşır mısınız?

“Van çok uzun ömürlü bir ağaçtır.

Bu ağacın köklerini Türkler oluşturur.

Yaprak ve yeşilliğini Kürtler oluşturur.

Işığını da Araplar oluşturur.”

Benim Van ile yazdıklarım aslında daha edebi bir boyutta oluyor genelde. Fakat şöyle bir önerim var, Vanlılara ve Van’da ki yetkililere. Bu “Işığın başkenti Van” ifadesi Van için bir slogan olabilir. Çünkü Van’ı daha güzel tasvir edecek bir tanımlama daha gelmedi aklıma. Van’da ki yetkililer de umarım buna kulak verir.

VAN DOĞU’NUN BAŞKENTİDİR!

Sizin de bildiğiniz gibi bizim kentimiz zengin bir kent; hem tarihi mekânlar açısından hem mevcut olan potansiyel açısından. Örnek verecek olursam Van Gölü, Akdamar Adası ve Kilisesi, Başkale Albayrak’da St. Bartholomeus Kilisesi, Hoşap Kalesi ve buna benzer daha önce birçok medeniyete ve dine ev sahipliği yapmış potansiyeli olmasına rağmen; şu an hak ettiği, ne turizm potansiyeline, ne ekonomik potansiyele sahip. Bu anlamda neler düşünüyorsunuz? Van’ın hak ettiği konum sizce nedir?

Ben Türkiye’de ki birçok şehri gezdim, gördüm. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirleri gezdim. Van’da zaten yaşadım gördüm. Van hakikaten doğunun başkenti olabilecek potansiyele sahip bir şehirdir. Bunun gerçekleşmesi içinde yatırımların olması gerekiyor. Eğer büyük iş adamlarımız, yatırımcılar, yatırımlarını buraya yönlendirip, buraya yatırım yapsalar ve yetkililer de hakikaten üzerinde durup Van’da ki bu mevcut potansiyeli duyurmayı başarabilirlerse bu durumda Van, kozmopolittik büyük bir kent olmaya adaydır ve olabilir de.

KİTABIMIN VAN’IN TANINMASINA VESİLE OLMASINI İSTİYORUM...

Benim büyük bir ümidim şu ki, bu kitabımın Van’ın kalkınmasına, tanınmasına bir nebze de olsa vesile olmasıdır. Muhtemelen Türkçe’ye çevrilir ya da İngilizce‘ye de çevrilir. Bu şekilde Van, hem tanınır ve kalkınmasına da vesile olması büyük bir ümidimdir. Van’ın kalkınmasında medyaya da büyük görev düşüyor. Siz yerel gazete olarak burada faaliyet gösteriyorsunuz. Sizin göreviniz sadece meydana gelen olayları, vakaları, söylenenleri aktarmak değil. Aynı zamanda, yazarlar düşünürler, dünya çapında ki insanlar ile görüşüp, Van hakkında ki fikirlerini almak ve bu şekilde Van’ı tanıtmaktır aynı zamanda.

Peki Van’a dair ilk izleniminiz nasıl oldu?

Van’ı gerek barındırdığı camileri ile gerekse de irtibat kurduğum, kendilerini gördüğüm halka baktığım zaman muhafazakâr bir şehir olarak gördüm. Fakat bunun yanında aynı zamanda medeni ve gelişmiş bir şehir olarak da gördüm. Hani bu iki yönün, hem dindar, muhafazakâr bir şehrin aynı zamanda da medeni ve gelişmiş bir şehir olması birçok yerde yoktur. Van’da bu ikisinin beraber yürüdüğünü, paralel gittiğini görebilmekteyiz.

Olumsuzluklardan bahsedelim. Hocam Van adına birçok güzellikten bahsetmişsiniz kitabınızda. Bunlara yer vermiş ama illa ki her insanın olabileceği gibi Van adına sizin de yaşamış olduğunuz olumsuzluklar ya da görmüş olduğunuz noksanlıklar olabilir. Bunlara dair de fikirlerinizi öğrenmek isterim.

Aslında şöyle söylemek gerekirse biliyorsunuz ki ben şairim. Şair de sevdiği zaman bir şeyi, bir varlığı onun olumsuzluklarını görmez. Sadece olumlu yönlerini bilir, tanır. Olumsuzluklarını anlatamaz, çünkü göremez. Ama şunu söyleyebilirim ki ben Musul’dan geldim. Musul da Van gibi büyük bir şehir, kalabalık bir şehir ve tarihi yönü ağır olan bir şehir. Van’ı Musul’dan daha ileri, daha gelişmiş gördüm. Onun için ben olumsuzluklarını pek görmedim.

“HERKESE VAN’IN NE KADAR GÜZEL BİR ŞEHİR OLDUĞUNU ANLATIYORUM”

Ben memlekete döndüğümde ya da Arap ülkelerine, şehirlerine döndüğümde, benim yazılarımı okuyan arkadaşlarım bana Van’ı soruyorlar. Ben de Van’ı anlatıyorum. Van’ın ne kadar güzel bir şehir olduğunu anlatıyorum. Hayret ediyorlar. Ben birkaç yıl Van’da kaldım. Bu kadar kısa zaman da nasıl Van’a bağlandığıma hayret ediyorlar. Ben öyle zannediyorum ki, Musul’da doğup büyüdüm ama Van hakkında yazdıklarım, Musul hakkında yazdıklarımdan çok daha fazladır. Birçok arkadaşım da, “Biz senin yazılarından dolayı, Van’ı sevdik ve tanımaya başladık. Türkiye’ye ilk gelişimizde Van’ı ziyaret edeceğiz.” Dediler.

Son olarak Vanlılar’a neler söylemek istersiniz...

Ne kadar şu an Van’dan ayrılmış olsam da, Van şehri benim için bir öz sayılır. Benim özüm sayılır. Ben birkaç yıldır Van’dan ayrılmama rağmen, işte Van’a geldim Van’da ki eski anılarımı, hatıralarımı tekrar yaşamak istedim. Şu an Musul benim vatanım Van ise ikinci şehrimdir. Sizlere kitabıma duymuş olduğunuz bu ilgiden ve fikirlerime duymuş olduğunuz alakadan dolayı teşekkür ediyorum.

Editör: TE Bilisim