Ömer Faruk TOKTAŞ – Şehrivan


 

Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) Van Şubeler Platformu ve İnsan Hakları Derneği Van Şubesinden işçi ölümleriyle ilgili basın açıklaması. Sayıları her geçen gün artan işçi ölümlerine ve taşeron olarak çalıştırılan işçilere yönelik basın açıklaması düzenleyen KESK ve İHD, işçi ölümlerinin kader olmadığını bir cinayet olduğunu belirtti. Feqiye Teyran Parkı önünde yapılan açıklamayı KESK Şubeler Platformu adına konuşan Tarım Orkam-Sen Şube Başkanı Latif Tül yaptı. İşçilerin kaderi gibi görünen ölümlerin aslında cinayet olduğunu belirten Tül, son günlerde atılan adımların işçileri sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırmaya yönelik atılmış adımlar olduğunu vurguladı. İHD ise yaptığı açıklamada, insan hayatına değer verilmeyen bir ülkede yaşadıklarını ve düşüncelerini ifade eden insanların bile her an ölüm ile karşı karşıya kalabildiğini belirtti.

‘TORBA YASASI TEPKİYİ HAFİFLETMEK İÇİN DÜZENLENDİ’

KESK ve İHD’den işçi ölümlerine tepki. İşçi ölümlerinin kader olmadığını söyleyen KESK ve İHD, bu ölümlerin bir cinayet olduğunu belirtti. Feqiye Teyran parkında bir araya gelen KESK üyeleri işçi ölümlerini protesto etti. KESK Şubeler Platformu adına basın açıklamasını okuyan Tarım Orkam-Sen Şube Başkanı Latif Tül, meclise sunulan Taşeron Torba Yasası’nın işçi ölümlerine yönelik kamuoyunda oluşan tepkiyi hafifletmek için düzenlendiğini söyledi. Tül “Ülkemizde emekçilere 19. Yüzyıl kölelik koşullarının dayatılmasının sonuçlarını acı bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Soma’da işçilere yaşam odalarını bile çok görenlerle aynı zihniyeti paylaşanlar önceki gün yeni bir iş cinayetine daha imza attı. İstanbul’un ortasına dikilen rezidans inşaatında yaşanan iş cinayetinde 10 işçi kardeşimizi daha Taşeron Cumhuriyetine kurban verdik. KESK olarak yaşamını yitiren işçilerin ailelerine ve yakınlarına bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyoruz. Hepimizi derinden sarsan bu katliam; işçilerin kanından beslenen taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma başta olmak üzere çalışma yaşamını gittikçe daha güvencesiz hale getiren sistem sürdükçe iş cinayetlerinin devam edeceğini bir kez daha göstermiştir.” Dedi.

‘TORBA DEĞİL, ÇUVAL OLMUŞTUR’

Yaşanan iş cinayetlerine ‘kader’, ‘fıtrat’ diyerek geçiştirmeye çalışan AK Partinin Taşeron Cumhuriyetini daha da büyütmenin peşinde olduğunu söyleyen Tül, “Bugün olağanüstü toplanan Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan ‘Taşeron Torba Yasa Tasarısı’ da bu çabanın bir ürünüdür. 301 maden işçisinin hayatına mal olan Soma katliamının ardından kamuoyunda oluşan tepkiyi hafifletmek için hazırlandığı iddia edilen tasarı sendikalardan, konfederasyonlardan sır gibi saklanmış ve 30 Mayıs 2014 tarihinde TBMM’ye sunulmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonu’na 60 madde olarak gelen tasarı komisyonunda kaldığı süre içinde sermaye çevrelerinin çıkarları hatta malum Büyükşehir Belediye Başkanının telkinleri doğrultusunda iktidar milletvekillerinin eklediği önergelerle 148 maddeye ulaşmıştır. Sonuçta tasarı torba olmaktan çıkmış adeta çuval haline gelmiştir.” Dedi.

‘TAŞERON SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR’

Meclise taşeron işçiler konusunda sunulan yasa tasarılarının taşeron işçi sayısının her geçen gün artmasına sebep olduğunu belirten Tül, “13 Ağustos’a kadar yapılan görüşmelerde yasa tasarısının 127. Maddeye kadar olan kısmı Meclisten jet hızıyla geçmiştir. Bugün olağanüstü toplanan Mecliste işte bu çuval haline gelen tasarının geri kalan maddelerini görüşülecektir. Hemen ifade edelim ki bugün Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan bu çuval yasa tasarısı ile taşeronluk sistemi kaldırılmamakta aksine yaygınlaştırılmasının önü açılmaktadır. Ülkemizde düşük ücretlerle, kölece çalıştırılmanın, sendika hakkı başta olmak üzere çalışanların temel haklarını gasp etmenin adı olan taşeron istihdam ‘daha ekonomik’ olduğu gerekçesiyle son 10 yıl içinde çığ gibi artmıştır. Kanunlar, yerleşik yargı içtihatları yok sayıldığı için bırakalım yemek, temizlik, güvenlik, taşıma gibi yardımcı işleri asıl işlerin önemli bir kısmı da taşerona emanet edilmiştir. Taşeron istihdam hem özeli hem kamuyu adeta zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştır. Örneğin, bugün ‘taşeron torba yasasını’ görüşmek için olağanüstü toplanan TBMM bünyesinde çalıştırılan taşeron işçi sayısı 2005 yılında sadece 88 iken, bu rakam 2013 yılında 19 Bin olmuştur. Tüm bunlara rağmen bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülen tasarıyla taşeron istihdamda hilenin tespitini engellemek için yeni hilelere başvurulmaktadır. Bunu görmek için tasarının özellikle 11 ve 12. Maddelerinin özüne bakmak yeterlidir. Bu maddelerde taşeron olarak istihdam edilenlere kadro vermek yerine yardımcı işlerin türleri genişletilmektedir. İş Kanunu ve yerleşik yargı içtihatları es geçilmekte, kanunu açıkça ihlal ederek fiili olarak taşeron firmalar eliyle yapılan asıl işlerin yardımcı işlere ilişkin hizmet türlerinin içine alınmasının yolu açılmaktadır.” Şeklinde konuştu.

‘300 BİN BEKLEYEN, 140 BİN AÇIK VAR’

Milli Eğitim Bakanlığı’nda 140 Bin öğretmen açığı olmasına rağmen atama bekleyen 300 bini aşkın öğretmenin olduğunu vurgulayan Tül “Bugün Mecliste görüşülmesine devam edilecek olan torba yasası sadece taşeron istihdamının yaygınlaştırmanın önünü açmıyor, emekçi sınıfların pek çok kazanılmış hakkına da el uzatıyor. Buna rağmen tasarı için Müjde naraları atanlara birkaç sorumuz var. Taşeron işçisinin kanunlarda zaten tanınan sendika hakkının yeniden tanımlanması, toplu sözleşme hakkını kullanabilmesi için yandaş sendikaya üye olma şartının getirilmesi müjde midir? Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi verilerine göre 140 bin öğretmen açığı varken ve ataması yapılmayan 300 bini aşkın öğretmen gerçeği ortadayken öğretmenlere rotasyon dayatılması, çalışılması size göre müjde midir? Yerel yönetimlerde istihdam edilen 125 bin işçinin belediye başkanlarının keyfine göre 3 ay boyunca sürgün edilmesi, iş güvencesinin gasp edilmesi müjde midir? İş yükü altında ezilen aile hekimlerine, aile sağlığı elemanlarına, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilmesi müjde midir? Ataması, görevden alınması, göreve son verilmesi, görev ve unvan değişiklikleri hukuksuz bir şekilde yapılan bazı kamu görevlileri için yargı yolunun kapatılması, yıllarca süren davalar sonucunda hakkında yapılan işlemin hukuksuz olduğu ispatlandığında bile telafisinin sınırlanarak iki yıl sonrasına bırakılması, keyfi olarak hukuksuzluk işlem yapan amirler/yöneticiler hakkında sadece disiplin cezanın verilmesinin neresinde müjde vardır?” ifadelerini kullandı.

‘TAŞERON SONA ERMELİ’

İsteklerinin taşeronun sona erdirilmesi olduğunu belirten Tül “Buradan bir kez daha altını çiziyoruz. Bu torba da işçilerin, emekçilerin, halkın faydasına bir ‘af’ ya da ‘müjde’ yoktur. Çalışanından kestiği sigorta primini faize, ranta yatıran işverenlere müjde vardır. “Kasa açıklarını” yüzde 3 vergi ödeyerek kapatma olanağı tanınan kara para aklayıcılarına müjde vardır. Tasarı ile Genel Sağlık Sigortası prim borçları, trafik cezaları affedilmemekte yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yolla devletin tahsilinden feragat ettiği açıklanan meblağ vergi kaçakçısı-prim hırsızı patronlara tanınan ayrıcalıklara göre devede kulak bile değildir. En önemlisi sermayeye, patronlara, vergi kaçakçılarına, kara para aklayıcılara, prim hırsızlarına yapılan bu kıyak büyük bölümü bizim maaşlarımızdan peşin alınan vergilerin oluşturduğu hazineden karşılanacaktır. Yani aslında devletin değil dar gelirli halkın, emekçi sınıfların geleceğinden ‘feragati’ söz konusudur. Bizler bugün olağanüstü toplanan TBMM’deki vekillerden olağanüstü bir şey istemiyoruz. Sadece halkın çıkarlarını koruma görevlerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Eğer niyet gerçekten bir müjde vermekse kölelik düzeni olan taşeron istihdam çalışma hayatından sökülüp atılmalı, taşeron olarak istihdam edilenler kadroya alınmalıdır. Eğer niyet kamu emekçisine gerçek bir müjde vermekse AKP’nin memur kolu gibi çalışan yandaş konfederasyonla yapılan son mutabakatla enflasyonun altına itilen maaşlarımızdaki kayıplar karşılanmalıdır. KESK olarak tüm emekçileri 19. Yüzyılın kölece çalışma koşullarına mahkûm eden taşeronluğa ve geleceğimizi çalmayı hedefleyen emek düşmanı her türlü uygulamaya karşı mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz. Taşeron Cumhuriyetine dönüştürülen bu ülkeyi emeğin, özgürlüğün ülkesine dönüştürmek için mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

‘İNSAN HAYATI GİT GİDE SIRADANLAŞIYOR’

İnsan Hakları Van Şubesi tarafından yapılan açıklamada ise, İnsan hayatının son günlerde git gide sıradanlaştırıldığı belirtildi. İnsan Hakları Derneği Basın Sözcüsü Adil Harmancı’nın yaptığı açıklamada, “Türkiye gibi ölmenin çok kolay olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çalışma hayatındaki ölüm ihtimalinin yüksek olduğu gibi, bir kimsenin etnik kimliğinden veya siyasi düşüncesinden dolayı öldürülme ihtimalinin de maalesef yüksek olduğu bir toplumsal gerçekle karşı karşıyayız. Nitekim iki gün önce İstanbul Mecidiye köy'de yaşanan iş kazası sonucu 10 işçi hayatını kaybetmiştir. Yeterli iş güvenliği önlemi alınmaması sonucu maalesef ölüme davetiye çıkarılmıştır. Öte yandan Antalya'da ise Mahir Çetin isimli Kürt Genci Kürtçe konuştuğu için bir grup faşist tarafından linç edilerek katledilmiştir. Bir kimsenin anadilini konuşması nedeniyle hala öldürüldüğü, katledildiği bir düzende insan hayatının ne kadar sıradanlaştırıldığını açıkça bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu iki katliamı da şiddetle kınıyor, katil ve sorumluların bir an önce yargılanarak hesap verilmesini talep ediyoruz. Hayatını kaybeden Mahir Çetin ve iş kazası sonucu yaşamını yitiren işçi ve emekçilere Allah’tan rahmet diliyoruz.” İfadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim