İnsanlık ve aşk tarihinin nice bilgin ve düşünürlerinin, nice şairlerin vedahi yazarların cevaplayamadığı ‘Kadın nedir?’ sorusuna romantik ve kızgın bir cevap getirmek niyetim ıvır zıvır birkaç kelamdan sonra ancak düze çıkabildi.

 

Kadını bir sorun olarak algılamak ya da tanımlanmamış bir nesne gibi görmek bu lüzumsuz soruyu beraberinde getirebilir ancak. “Kadın nedir?” sorusu, basit erkek düşüncesinin ayni halidir. Bu bakış açısına göre kadını tanımlamak, tanımlamaya çalışmak kadına yönelik sözel şiddetten öteye gidemez.

 

Kadına hakkını verecek olan kelam, “kadın kimdir?” sorusuna karşılık gelecek olan cevaptır.

“kadın nedir?” sorusuna karşılık: ‘Çocuk doğurma meziyetiyle donatılmış; şeytana pabucu ters giydiren iki ayaklı bir şeytan; olgun, güzel, zarif, yumuşak başlı, ince ruhlu, erkeği tamamlayan dünyanın en güzel yaratığı; en çekici ve seksi yerlerini erkek müşterilere teşhir ederek, hâsılat yapmaya yarayan film ve reklam objesi’ gelir.

 

Bu yaygın ve baskın erkek düşünce biçiminin edebiyattaki zuhuru ise gazete köşelerinde sürtük(ipe sapa gelmez; şiiri, heceden hâsıl bilen, değersiz kelam sahibi) şiirlerin şahı mertebesine erişen ve elli küsur yıldır şiirle uğraşan(!) Mükremin Bey’in: “kollarıma alıp da sarmayalı seni/ beyaz peynir gibiydin kaşar olmuşsun” dizeleridir. (dilim, elim, sözüm varmıyor)

 

İlla ki bir tanıma başvurulacaksa, kadına, hakkını teslim edecek bir soruyla yaklaşmak lazım gelir. Zannımca bu soru da “kadın kimdir?” olmalıdır. Zira bu soruya cevap olacak kelam, baştan ayağa; tepeden tırnağa kadın suretine ve hürmetine olan hayranlığa da apaşikare edecektir.

 

Evvela kadın, gizemdir. Hiçbir söz kadını ayan edecek etkide değildir.

Kadın, evrenin suretidir. Bütün güzellikleri nev’inde ve şahsında barındırandır.

Kadın, “güzel” sözcüğünü kendine sıfat alandır. Çirkin ve kaba, kadından uzaktır. Ancak kadın, çirkini ve kabayı sihriyle güzelleştirir.

 

Kâbe, nasıl ki namazgâhsa kadın da sevdagahtır. İzlektir, gidilebilen en uzun yoldur. Dürr-i yekta, boyna asılan muskadır kadın. Kadın ki her şeyde izi vardır.

Kadın; nar, nur ve güldür. Gecenin ve günün aşk ve ahenk dolu şiiridir.

Kadın; özü, cevheri ve gerçek vasfıyla, cennete kapı açan ayağın sahibi annedir. Anne, toplumun özü, aynasıdır.

 

Meryem, kadındır. Kadın, kutsiyettin ve iffetin sembolüdür. Buna göre kadın Sezai Karakoç’un: “işte o vakit kadınlar belirdi / Hepsinin adı Meryem'di." dizesidir.

Modernite insanı bireyselleştirmeye, farklılaşmaya iterken cinsiyet ayrımcılığına ve bedenin meta olarak kullanılmasına yol açıp cinsiyetler arası çatışmaya neden olduhttp://www.shazinem.net/images/smilies/nokta.gif Dünyayı erkekleştirip erkeğin egemenliğini meşru kılan bu anlayış, kadını kendi hakları peşinde koşan bir virane haline getirdi. Oysa kadın ne metadır ne de viranedir.  Olsa olsa gülzar-ı behişt’tir.