Akdamar Otel’inde gerçekleşen toplantıda Van’ın ekonomik, kültürel, sosyal ve eğitim konuları başta olmak üzere kenti ve halkı ilgilendiren birçok konu detaylı bir şekilde gündeme geldi. Sohbet toplantısında gazetecilerin çeşitli sorularını da cevaplayan Van Valisi Aydın Nezih Doğan, 2023 vizyon süreci için yeni bir bakış ve kurgu ile birlikte kapsamlı bir çalışma başlattıklarını söyledi. Van’ın rekabetçi yönlerinin belirlenerek kaynakların boşa tüketilmemesi gerektiğine dikkat çeken Vali Doğan, “Belirlenecek vizyon ve bu vizyona uygun bir alt yapı oluşturmak için kapsamlı bir çalışma başlattık. 2023 vizyon çalışmalarımız kapsamında Van’ın bütün ilçelerinde düzenlediğimiz toplantıları tamamladık. Şimdi arkadaşlarımız elde edilen verilerin analizlerini yapıyorlar. Analizlerin ardından tekrar gelecekler ve ikinci seri toplantılar başlayacak. Şubat’tan itibaren 6 ay sonunda yaklaşık olarak Ağustos ayında bizim elimizde tutarlı bir 2023 vizyonu olacak. Sonuç olarak 2023 vizyon çalışmaları içerisinde yer alan arkadaşlarımız Van’ın gelecek kurgusu içerisinde nasıl çalışılabileceğini de işaret edecekler” dedi.

“AYAKLARIMIZI GERÇEK ZEMİNE OTURTMAMIZ LAZIM”
Anadolu’nun kendisini “şu olsaydı böyle olurdu, bu olsaydı şöyle olurdu ancak maalesef bir türlü gerçekleşmedi” şeklinde basmakalıp bir tarif ile sürekli avuttuğunun altını çizen Vali Doğan, “Cesaretle söylememiz gerekir ki bazen TRT’nin veya başka kanalların şehir tanıtım programlarını izliyoruz. O programları izlerken programdan o ilin şehrin adını çıkarıp başka bir şehrin adını koysak konuşmanın içeriğinde ne fark eder diye düşünüyorum. Söylenenler basmakalıp şeylerdir. ‘Bizim çok büyük turizm imkanlarımız vardır ancak bir türlü bu imkanları değerlendiremedik’ diye başlar, ‘çok iyi sanayi gelişebilir ancak gelişmedi’ der, ‘tarımsal kalkınmayı bir türlü gerçekleştiremedik çok büyük imkanlar olmasına rağmen’ der. Anadolu kendisini böyle tarif eder. Fakat bu tarif büyük bir avutmadır ve bunu devam ettirmememiz, ayaklarımızı gerçek zemine oturtmamız lazım” dedi

“REKABET EDEMEYECEĞİMİZ ALANLARDA KAYNAK TÜKETMEMELİYİZ”
Kaynakların gerçekçi olmayan heveslerin peşinden koşarak tüketilmemesi gerektiğini söyleyen Vali Doğan, “Doğrusu rekabetçilik dediğimiz alanı çok iyi anlamamız ve rekabet edemeyeceğimiz hiçbir yerde kaynak tüketmememiz lazım. Bu nedenle rekabetçi olacağımız yerleri doğru belirlememiz gerekiyor. Bu günün dünyasında her bölgenin her bakımdan her şeye sahip olması mümkün değil. Bazı özellikleriniz sizi taşıyabilecekse, o özelliklerinize odaklanıp onları kullanarak gelecek kaygısını kurgusunu oluşturmanız lazım” dedi.

“HER TELDEN ÇALMAYA GEREK YOK”
Hem doğruluğu bilimsel olarak açıklanmamış konularla, hem de her alanla ilgilenmenin gerçekçi bir yaklaşım olmadığına vurgu yapan Vali Doğan, “Her telden çalmaya gerek yok, ancak bu bazı ekonomik fırsat alanlarını değerlendirmemek değildir, ama o alanın birincil değer olmadığını bilmek demektir. Diyelim ki burada Van Gölü’nün sodalı suyundan yararlanarak bir cilt bakım sanayi geliştirmek mümkündür. Ancak bunun Van’ın toplam üretim potansiyeli içerisindeki değeri hiçbir bir zaman yüzde 25-30’ları bulmaz. Daha mütevazi rakamlarda olur. İşte bütün enerjimizi, kaynaklarımızı ve çalışmalarımızı buna fokuslanarak yapmak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Hep heveslerin peşinde koşarak kendimizi boşa yorarız” dedi.

“ŞEHİR EFSANELERİNDEN SIYRILMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Rekabetçi olunabilecek alanların uluslararası kriterlere göre belirlenmesi gerektiğini belirten Vali Doğan, “Gerçek anlamda rekabet edebileceğimiz alanları bulup çıkartmamız lazım. Bizim arkadaşlardan birinci elden istediğimiz bir yabancı uzman gözüyle, elimizdeki var olan değerleri toplayarak, uluslararası kriterler bakımından hangi alanlarda rekabetçi olacağımızın tespitini yapmak. Toplumun içerisinde yaşayan bireyler olarak baktığımızda nerelerde rekabetçi olabileceğimizi biliyoruz, ancak bu bilgilerimizi bilimsel anlamda doğrulatmaya, bizim görmediğimiz bir şeyler varsa onları da görmeye, şehir efsaneleri varsa onlardan da sıyrılmaya çalışıyoruz. Yürüttüğümüz çalışmanın arka planı budur” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ BİR İLAÇTIR”
Bölgenin iklim ve doğal koşulların yanında olumsuz güvenlik algısının da ekonomik gelişmenin önemli kısıtları arasında yer aldığına ve çözüm sürecinin önemine dikkat çeken Vali Doğan, “Hedefimiz şu, bulunduğumuz coğrafyanın bize sunduğu fırsatları en üst perdeden kullanabilecek imkânları geliştirmek. Bizim coğrafyamızın bize dayattığı kısıtları da mümkün olduğu kadar aşmaya çalışmak. Bizim coğrafyamızın bugün itibariyle en büyük kısıtlı güvenlik konusudur. Yeterli ölçüde güvenliğiniz yoksa, insanlar bir takım tehdit algılarına sahipse, sermaye bu konuda ürkek davranabilir. Bundan dikkatle sakınmamız ve güven algısını yönetmemiz lazım. Çözüm süreci bunun için bir ilaç. Bölgemizin ikinci kısıtlı doğal koşullardır. Bütün bunlar iklim ve coğrafyadan bağımsız değil. Bu kısıtları bilmemiz ve bunun üzerinden değerlendirme yapmamız lazım" dedi.

“EKONOMİK MODEL ORTAYA KOYMAMIZ LAZIM”
Üçüncü ve en problemli alanın ise beşeri sermaye yetersizliği olduğunu ifade eden Vali Doğan, “Beşeri sermaye yetersizliğimizi itiraf etmemiz ve beşeri sermayemiz güçsüz dememiz lazım. Vanlılar şöyle iyi böyle iyi diyerek bir birimize karşılıklı olarak mesaj vermemiz kolay, ancak realiteye baktığımızda elimizdeki beşeri sermaye çok güçlü değil. Bu güçsüzlüklerimizi iyi yönetmemiz, bulunduğumuz lokasyonun İran ve Irak ilişkilerini, bölgenin kadim merkez özelliğini de iyi kullanarak bir ekonomik model ortaya koymamız lazım” dedi.

“ÜNİVERSİTEYİ GELİŞTİRECEK BİR TUTUM TAKINMAMIZ LAZIM”
Kalkınmanın altlığını kurgularken herkesin üzerine düşen görevlerin olduğuna ifade eden Vali Doğan, “Beşeri sermayedeki zafiyeti nasıl yönetebiliriz diye soruyoruz. Güvenlik konusu çözüm süreci ile olumlu bir şekilde ilerliyor. Coğrafyayı değiştirmemiz ise mümkün değil. Rakımımız kar ve yağmur yağışı ile ilgili gelişmeleri değiştirme şansına da sahip değiliz. Ancak beşeri sermayeyi yönetebiliriz. Beşeri sermayenin yönetimine ilişkin olarak üniversite elimizde 22 bin civarında öğrencisi bulunan çok önemli bir enstrüman. Üniversitenin değişik alanlarda yoğunlaşmış fakülteleri ve meslek yüksek okulları var. Üniversitenin bilimsel rehberliğini canlı tutmamız ve değerli kılmamız lazım. Bir ara Yüzüncü Yıl Üniversitesi Türkiye gündemine tuhaf siyasal tavırlarla geliyor ve anılıyordu. Akşam haberlerinde hemen hemen her gün Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne dair bir şeyler dinliyorduk. Bu haberler aslında üniversitenin bilimsel yönünün ne kadar zaafta olduğunu gösteriyor. Üniversite buluşlarıyla, makaleleriyle, hocalarıyla değil de yönetimiyle ve aldığı kararlarıyla gündemde durmaya çalışıyorsa zaafı var, bilimsel kapasitesi ve kabiliyeti sınırlıdır. Bundan belli ölçüde sıyrıldık. Ancak hala ayağının üzerine basmakla ilgili sorunları var. Üniversiteyi de bu anlamda geliştirecek bir tutum takınmamız lazım. Ben vali ile ilgili bir şey söylemiyorum, toplumla ve tüm ilin yönetimi ile ilgili bir şey söylüyorum. Üniversitenin üzerine düşen var, bizim de üzerimize düşen var. Yüksek öğrenim ile ilgili bu kaliteyi oluşturduktan sonra bizim gelecek tasavvurumuza uygun olarak ilk ve orta öğretimde alınması gereken tertibi almamız lazım” dedi.

“BİR VERİ ELİMİZDE YOK, AKSİNE RASTGELELİK VAR”
“Moral değerleri ve nitelikleri itibariyle nasıl bir insan tipine ihtiyacımız var?” sorusuna cevap aramak için çalıştıklarını söyleyen Vali Doğan, “5-6 ay süren ve toplum gündemine pek gelmeyen bir çalışma yaptık ve biraz da üzüldük. Bu çalışmayı yaparken takımımız önce zorlandı, sonra kabullendi, sonra da destek verdi. Gelinen noktada şöyle bir neticeye vardık. ‘İlimizdeki kurumsal eğitim modelimiz, ilimize ait bir gelecek vizyonu çiziyor mu? Ya da ilimizin gelecek vizyonu ve fırsatları ile ilimizin eğitim altyapısı ve imkanları uyuşuyor mu?’ diye baktığımızda ne birincisini ne de ikincisini doğrulayacak bir veri elimizde yok. Aksine rastgelelik var. Bu çalışmaların sonucuna baktığımızda Van’da “Moral değerleri ve nitelik itibariyle nasıl bir insan tipine ihtiyacımız var?” sorusunun cevabı yok. Daha doğrusu yoktu dememiz lazım, çünkü artık olması için çalışmalar yapıyoruz. Yaptığımız çalışmalarda da bu cevabı aradık” dedi.

“4+4+4 SİSTEMİNİ KİMSE ANLAMAMIŞ”
Beşeri sermayenin doğru hazırlanmasının önemini ifade eden Vali Doğan, “Kendimize hedef koyduğumuz belirli bir zaman dilimi içerisinde elimizdeki eğitim altlığını ihtiyaç duyduğumuz insan tipini hem moral değerler hem de teknik bilgiler açısından yetiştirecek biçimde dönüştürmemiz lazım dedik. Bunun için ilkokul eğitim ile ilgili alınması gereken kararlar var. Van’da 4+4+4 eğitim sisteminin fırsatlarını tam anlamıyla ne Van kamuoyu, ne de eğitim yönetimi anlamış. Bu nedenle arkadaşlara fırsatların neler olduğunu tanıttık. Belirlediğimiz X tarihine her okulun bir tabelası olsun. Her okul tekli olarak eğitim yapsın ve ortalama sınıf mevcudu 34 olsun. Bu şekilde bir kurgu yapalım ve buna göre elimizdeki ihtiyaçları belirleyelim. Sonra bu ihtiyaçların hangi alanlarda giderilmesi gerektiğini, zemini, arsayı nereden bulacağız onu belirleyelim. Hangi ilkokulun, ortaokulun, lisenin nerede ve ne büyüklükte olması gerektiğine karar verdik ve böle önemli bir çalışma yaptık” dedi.

“MORAL DEĞERLERİ AÇISINDAN İMAM HATİP ORTAOKUL SEÇENEĞİNDEN YARLANMALIYIZ”
Moral değerler açısından İmam Hatip Ortaokulu ile mesleki eğitim açısından meslek liselerinin kapasitelerinin Türkiye ortalamasının çok altında olduğuna dikkat çeken Vali Doğan, “Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay Bey’in konuşmacı olarak katıldığı bir İmam Hatip Okulları Toplantısı yaptık. Aylarca yaptığımız çalışmamızın neticesinde gördük ki Van’da İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerinin tüm ortaokul öğrencilerine oranı yüzde 2’den biraz daha aşağıda. Mesela Konya için yüzde 17, Konya geneli şehir merkezlerinde ise yüzde 23-24 oranında. Van’da 20 tane İmam Hatip Ortaokulu var ancak iki tanesinin müstakil binası var ve onlar da çok düşük kapasiteli okullar. Bizim moral değerler açısından İmam Hatip Ortaokulu seçeneğinden yararlanmamız lazım. Ortak bir potaya ihtiyacımız var ve bu pota da genç yaşlarda İmam Hatip Ortaokulları vasıtasıyla değerlendirilebileceğine karar verdik. Arkadaşlarla x tarihinde İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerinin yüzdesi şu noktaya gelsin dedik. Bununla ilgili de bir yapılandırma koşulları hazırladık. Çeşitli yerlerden tasarruf ettiğimiz kaynaklar ile 15 tane İmam Hatip Ortaokulu yapılması ile ilgili kararlar aldık. 248 derslik içerisinde yapılacak. Bunun Türkiye’de başka bir örneği yok. Bunu ilk kez Van başarmış olacak. 15 İmam Hatip Ortaokulu ve 248 derslik yapıldığında o söylediğimiz altlığa bir adım yaklaşmış olacağız. Bir yandan da öğrenci velilerine birer mektup gönderdik. 4. sınıf öğrencisi olan velilere gönderdiğimiz mektupta ortaokulda İmam Hatip Ortaokulu’nda mı düz ortaokulda mı okumak istersiniz diye sorduk. Verilen cevaplar ortalama olarak yüzde 24 civarında “İmam Hatip Ortaokulu’nda okumak istiyoruz” şeklinde oldu. Yüzde 24 oranında toplumsal bir talep var ancak buna karşılık olarak yüzde 2’yi okutabilecek bir kapasite ayırmışsınız. Bunu birinci etapta çözelim istedik. Van ve ilçelerinde bunların inşaat ihaleleri hazırlanıyor. Önümüzdeki yıllarda 248 yetmez ancak bunu yönetmemiz lazım” dedi.

“VİZYONA GÖRE EĞİTİM ELEMANI YETİŞTİRECEĞİZ”
Liselerin planlanmasında ve yapımında ‘Bizim nasıl bir gelecek tasavvurumuz var? Sanayiye ne kadar ehemmiyet vereceğiz? Turizmde nerede olacağız? Ticaretin hangi alanlarında varlığımız olacak?’ diye bakacaklarını ifade eden Vali Doğan, “Ortaya çıkacak gelecek vizyonuna bakacağız buna uygun meslek elemanı yetiştireceğiz. Van’da eğitim hayatı içerisinde rol alan öğretmene eğitimciye ve idareciye ilinde ilçesinde mesleki eğitiminin durumunu sorduğunuzda bu soruya mesleki eğitimin durumu şudur diye cevap verebilmesi lazım. Van eğitim yönetimi bunu diyebilecek durumda değildi. Bunu bir hedef olarak biz arkadaşların önüne koymuş olduk. Avrupa Birliği ortalamasında 100 öğrenciden 75 tanesi mesleki eğitim alır. Van gibi ekonomik anlamda sanayisi gelişmemiş bir yerde meslek eğitiminin oranının bu kadar yüksek olmasını beklemek doğru değil” dedi.

“İMAM HATİP OKULLARI MESLEK OKULU DEĞİL”
İmam Hatip Okullarının meslek lisesi olmadığını, aksine dini terbiye yanında genel lise eğitimi verilen okullar olduğunu söyleyen Vali Doğan, “Bizde bir de İmam Hatip Liseleri fenomeni var. İmam Hatip Liselerini meslek okulu olarak kabul edersek hata ederiz. İmam Hatip Liseleri bir meslek lisesi değil, çocukların dini terbiye yanında genel lise eğitimi aldığı okullardır. İmam Hatip Okulları dışında kalan meslek liseleri bizim açımızdan çok önemlidir. Mesleki eğitimin içeriğini hiç tartışmadan oranına baktığımızda Avrupa Birliği ve Türkiye standardının çok altında yer aldığını görüyoruz. Demek ki bizim önümüzdeki dönemde yeterli ölçüde meslek lisesi yapmamız lazım. Ancak hangi meslek lisesini yapmamız lazım sorusunu 2023 vizyon planı söyleyecek. Hangi alanlarda biz rekabetçiyiz? Rekabetçi olduğumuz alanlarda nasıl bir insan modeline ihtiyacımız var? Bunlar için günlerce çalışılıp onlarca toplantı yapılan bazen sinirlerin tahrip olduğu, bazen iyi şeylerin konuşulduğu bir süreç ile belirli bir noktaya varıldı. Şu anda o noktada duruyoruz, çıkacak rapordan sonra lise eğitiminin nasıl yönlendirilmesi gerektiği, hangi alanlarda mesleki eğitim yapılması gerektiğine karar vereceğiz. Bu çalışmaların bir benzerini Konya’da yapmıştık, şimdi burada yapmaya çalışıyoruz. Böylece beşeri sermaye hazırlıklarımızı tamamlamış olacağız. Beşeri sermayeyi doğru hazırlayamazsak işimiz zor” dedi.

“GÜÇLÜ BİR SİVİL TOPLUMA İHTİYAÇ VAR”
Beşeri sermayeyi etkileyen bir başka önemli unsurun da sivil toplum kuruluşları olduğuna dikkat çeken Vali Doğan, “Van sivil toplum kuruluşları açısından son derece zayıf bir yer. Sivil topum kuruluşlarının hem mali kapasiteleri hem de entelektüel kapasiteleri yok. O halde bu kapasitelerin yükseltilmesi ile ilgili çalışmalar yapmak lazım. Bu konu hakkında ilgili hükümet üyeleri ile nasıl yapalım da Van’ın sivil toplum hayatını daha etkili ve canlı hale getirelim diye görüşüyoruz. Sivil toplum hayatının etkin hale dönüştürülmesi sadece ekonomik gelişmeyi değil aynı zamanda demokratik standartların da gelişmesini sağlayacak. Ülkede gerçek anlamda hukuku ve demokrasiyi arzu ediyorsak mutlaka güçlü bir sivil toplum hayatına ihtiyacınız var. İşte sivil toplum kuruluşlarındaki zayıflık kendisini toplum hayatına demokratik uygulama zayıflığı olarak dayatıyor. Van’daki sivil toplum kuruluşlarının neden gelişmediğini belirleyip arka planındaki nedenleri tamir etmemiz lazım. Çünkü sivil toplum geliştikçe gelecekle ilgili tespitleriniz de daha doğru olmaya başlıyor. Toplum hayatındaki mekanizmalar daha doğru düzgün yürüyor. Ayakları yere basmış gelişmiş ve ekonomik sosyal ve kültürel değer üreten sivil toplum kuruluşları olunca vali ona göre oluyor, adımını da ona göre atıyor. Gelip efendim bu ayki kiramızı ödeyemedik bana bir 100 lira ver diyen sivil toplum kuruluşu olunca vali ona göre cesaretleniyor ve demokrasi de ona göre şekilleniyor. O yüzden buradaki sivil toplum hayatını mutlaka geliştirmemiz lazım” dedi.

“SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI HİZMET ODAKLI ÇALIŞMALI”
Sivil Toplum Kuruluşlarında sayılarının ve kaynaklarının azlığı nedeniyle bir takım sorunlar yaşandığına değinen Vali Doğan, “Sayı ve kaynaklar az ise şahısların bunu güçlü bir şekilde şahsen kullanma eğilimleri artar. Sayı ve kaynak fazla ise rekabet varsa, herkes hizmet odaklı olarak meselelere bakmaya başlar. Buradaki sorunun kaynağı budur. Nasıl bir modelle buradaki sivil toplum kuruluşlarının kapasitesini geliştirebiliriz diye anlatıyoruz. Bunu sağlamak için çalışıyoruz başarabilir miyiz bilmiyoruz ancak başarmak için doğru yönde çaba harcamaya mücadele etmeye devam etmek lazım. Bunları ben çok hayati önemi olan şeyler olarak görüyorum. Eğitim hayatının bu şekilde kurgulanmasını, sivil toplum hayatının canlandırılmasını, tarımsal anlamda gerçek tarım değerinin yükleneceği projelerin geliştirilmesini, güvenlik konseptine yönelik olarak ortaya daha güzel ve uzlaşılabilir bir yapının kurgulanmasını, müesses modellerin oluşturulmasını daha önemli buluyorum” dedi.

“ÜRETİLEN HİZMETİ GÖRMEK VE DENETLEMEK VERİMİ ARTTIRIR”
Kamu yönetiminde e-devlet projelerine önem vererek verimliliğin artacağını belirten Vali Doğan, “Göreve başladığımda arkadaşlara kamu yönetimini mümkün olduğu kadar elektronik gelişmelerden faydalandırmamız lazım dedim. Bakıyorum ki konu gayet az işlenmiş, nasıl olacağını soran arkadaşlara Konya’da yaptığımız bazı projeleri örnek verdim. Siz bu hizmeti zaten üretiyorsunuz. Bunu elektronik sistemlerden yararlanarak üretirseniz kendinizi görme ve denetleme fırsatı olur. Mevcut yapıya ilişkin bu tip evrilmeler oluyor. Bu çalışmalar dışarıdan görülemiyor, ancak belirli bir süre sonra yapılan izleme ve denetlemeler ile verimliliğini ortaya koyacak. Bütün bu dönüşümler ana yapıyı daha çağdaş bir anlayışa doğru evrilmesini sağlayacak ve o zaman da daha kaliteli bir kamu hizmeti üretilmiş olacak” dedi.

“YERELİN GÜCÜNÜN İYİ KURGULANMASI LAZIM”
Yerelin kendisine ait bir motivasyon oluşturması ve gücünü doğru kurgulaması gerektiğinin altını çizen Vali Doğan, “Sonuç olarak sorunları doğru tespit eden, bunlarla ilgili doğru çıkış yolları arayan bir kamu yönetimine doğru gitmeye çalışıyoruz. Bu çok kolay bir süreç değil, sadece benim ömrümün yeteceği bir çalışma da değil. Bundan sonra gelecek olan valiler başta olmak üzere tüm kamu görevlilerinin birlikte gerçekleştirebileceği bir şey. Ankara’dan bize emir verirler biz de onu icra ederiz şeklindeki bakış açısı ve kurgu doğru değil. Yerelin bir gücü var ve bu gücün iyi kullanılması lazım. Yerelin kendisine ait bir motivasyon oluşturması, bir takım sorunları teşhis edip onları kendisi çözmeyi öğrenmesi lazım. Biz de yapabildiğimiz kadarıyla bunları yapmaya gayret ediyoruz. Biliyorum ki hepsi ile baş etmem çözebilmem mümkün değil, ancak çözebildiğimizi biz çözeceğiz, çözemediğimizi başka arkadaşlara bırakacağız. Ancak bir sorun nasıl tanımlanır nasıl çözülür bunu bir sistem olarak kurgulayacağız. Hep birlikte çalışmayı sürdürüyoruz” diyerek sözlerine son verdi.

Editör: TE Bilisim