Zamanın hızlı geçmesi ve günü kurtarma kaygılarımız toplumsal hafızamızı sorgulamamıza izin vermiyor.

Yıllardır güvenli ve rahat bir kentte yaşama isteğimiz her geçen gün daha da artıyor. Van halkı olarak her seçimden sonra hizmet kalitesi ve yaşanabilir bir kent konusunda içimizde yeşeren iyimserlik tohumları yine filizlendi.


Bir seçimin rehavetini stresini henüz üzerimizden attık. Şimdi artık yeşeren umutlarımızın bir pratiğe kavuşmasını bekleyerek devam ediyoruz.

Baharın gelişiyle belediyelerin, Valiliğin, STKların, parti temsilciliklerinin bu kente kaliteli bir yorum getirmesi hazırlıkları başladı. Bir türlü hayata geçirilmeyen ve planlandığı gibi uygulanmayan projeler bu sefer kesin uygulama şansı görecek şekilde değerlendiriliyor. Her kurum ve her STK(sivil toplum kuruluşu) kendi sorumluluğu kapsamında bu kent için olumlu projeler uygulama çabasında. Hal böyle iken çıkar çatışması ve siyasi fikir çatışması yüzünden birçok uygulama bürokratik engellere takılıp yerinde sayıyor.

Hizmetin kalitesi yükselecek diye büyükşehir olduğumuza yeni sevinmeye başlamışken hayal kırıklığına uğradık bile. Belediyelere devredilen il özel idaresinin tüm taşınmazları valilik eliyle farklı kamu kurumlarının ihtiyacı olmadığı halde paylaştırıldı. Yeni oluşan merkez ilçe belediyeleri hizmet verecek bina ararken bunun yapılması diplomasi etiğine sığmayan bir uygulamadır.

Tuşba Belediyesi, il özel idaresi taşınmazlarında doğal olarak hak sahibi iken, kiralama sonucu bir hizmet binası elde etti bu bina da il özel idaresi binalarından biridir. Bu durum halkta rahatsızlık yaratması yanı sıra valilik eliyle yapılan bu uygulama var olan güvensizliği halk nezdinde daha da arttırdı. Şunu da belirtmek gerekirse bu hak gaspını da kimse eleştirip değerlendirmedi de.

Belediyelerin hizmet sunmasından önce, ne yazık ki hizmet verebilecekleri kendi öz kaynaklarını yeniden yaratıp değerlendirebilecekleri bir alan yaratmak zorunda kaldılar. Bu sorunun hukuksal zemini değerlendirilip tartışılması gerekmektedir. Böylesine canlı ve kalite patlamasına hazır bir kentin birleşenleri olarak artık Van şehrinin büyükşehir standartlarına kavuşması için her türlü desteğin takipçisi ve talep edeni olmak hepimizin görevi olmalıdır.

***

Depremden sonra hasarlı olmaları nedeniyle yıkılan kamu binalarının arsalarının otoparka ne şekilde dönüştürüldüğünü geçen gün gazetemizde yayınlanan ‘Maliyenin malı deniz’ haberde görmüştük.
Sahipsiz şekilde bırakılıp kim tarafından işletildiği belli olmamasının yanında böyle bir uygulamanın da kimse önüne geçememiş maalesef.

Defterdarlık yerinin bu şekilde kullanılmasının yanında, eski Devlet Hastanesinin yerinin bir kısmı da aynı amaçla kullanılıyor fakat kamuya ücretli şekilde değil tamamen özel aile otoparkı şeklinde kullanılıyor. Ak Parti il başkanlığı bu arsayı sanki kendilerine ait bir özel otoparkmış gibi kullanmaya başlamış. Ayrıca İl Sağlık Müdürlüğü ve çevre civardakiler için de bu alan ‘beleş’ bir otoparka dönüşmüş.

Seçimde Akparti adayı Osman Nuri Gülaçar’ın seçim çalışması için kullandığı araçların garajı mahiyetine ulaşmış. Ak Parti il başkanlığı daha kendi seçim yenilgilerinin nedenleri kendi yönetimleri dışında her yerde ararken bir kamusal alana böyle özel ihtiyaçları için kullanması tüm ülkede kendi partilerinin iktidarda olma rehavetine çoktan kapılmış olduklarını gösteriyor.
Böylesine hassasiyet teşkil eden bir durumu istismar etmek bir siyasi partiye yakışmaz daha da önemlisi bunun ne derece etik olduğunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

Bu genel çerçeveler ışığında kentimizde bir ilerleme bir gelişme olmasını isteyen her kesimden bileşenler artık buna somut olarak katkı sunmak zorunluluğunu üzerine bir vazife bilmelidir. Bu kent çocuklarımızın hak ettiği geleceğe göre şekillenmeli kişilerin ve kurumların bireysel çıkarları için kullanılmaması gerekmektedir.