ŞEHRİVAN GÜNCEL: ÖMER FARUK TOKTAŞ - ERDAL ERBAŞ - Van... 7 bin yıllık bir tarihi, birden fazla büyük medeniyetin beşiği... Urartu’nun, Osmanlı’nın kadim kenti Van, bu geçmişine rağmen kimliksiz bir kent olarak duruyor. Zenginliğini ve güzelliğini bağrında barındıran kentin tarihi toprak altında yatarken uzunca bir süreden sonra ilk kez Van TSO’da, yıllardır Van’ın tarihini arayan İstanbul Üniversitesi’nden Erkan Konyar tarafından masaya yatırıldı. Van’ın sahip olduğu geçmiş ile bugünkü hali göz önüne serilirken var olan zenginliğin nasıl sahipsiz kaldığı bir kez daha hatırlatıldı.

 

Van’ın birçok şehir ile kıyaslandığında öne çıkan köklü bir geçmişinden söz etmek mümkün. Doç. Dr. Erkan Konyar’ın da konuşmalarında belirttiği gibi 7 Bin yıllık geçmişe sahip olan bu şehir birçok medeniyete ev sahipliği yapmış durumda. Seminerde üzerinde durulan en büyük noktalardan biri ise bu denli köklü bir geçmişe sahip olan Van’ın neden meydanlarında, sokaklarında ya da iş yerlerinde bu geçmişe ait izlere rastlayamadığımız oldu. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Erkan Konyar “Van’ı bugün dolaştığınızda, alışveriş merkezlerine girdiğinizde, sokaklarında, meydanlarında bu 7 Bin yıllık geçmişin en ufak kırıntısını hissedemiyorsunuz. Tamamen aslında tabiri caizse ‘Kimliksiz Bir Kent’ imajı görünüyor.” Şeklinde konuştu.

 

Seminere ev sahipliği yapan ve açılış konuşmalarını gerçekleştiren Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva ise insanın yaşadığı yeri tanıması gerektiğini belirterek seminerden önemli çıkarımlarda bulunulabileceğini belirtti. Takva konuşmalarında şu ifadeleri kullandı: “Zaman zaman Vanlı olamayanlar, Vanlı olanlara sorarlar, siz Van’da buraya gittiniz mi diye. Üzülerek söylemeliyim ki başta ben olmak üzere birçok insan henüz bilmediğimiz, dokunmadığımız ve görmediğimiz zenginlikler var. Bizde bunun çok iyi farkındayız. Belki de gitmek dışında bugün bunları çok iyi göreceğiz ve işiteceğiz.”

 

 

TAKVA ÖZÜR DİLEYEREK BAŞLADI

Toplantıda bir açılış konuşması yapan Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva konuşmaya özür dilemekle başladı. Takva şunları kaydetti: “Bir özür konuşması yapmam gerektiğini arkadaşlar bana hatırlattılar. Çavuştepesi kazını yapan Rafet Çavuşoğlu hocam diğer alanlarda hocalarımız ekipleriyle birlikte çalışmalarını yapıyorlar. Erkan hocamız bizi bu hocalarımız ile tanıştırdılar. Bu kültürel faaliyeti yürütmek adına ilkesel bir karar almıştık. Spesifik bir gelişme oldu. Dediğim gibi biz Erkan hocamız ile uzun zamandan beridir görüşüyoruz. Emeğine, bölgeye ve kente yaptığı çalışmalardan dolayı kendisine büyük bir ilgi duyuyorum. Dolayısıyla bu spesifik bir konu oldu. Eski Van’ı Erkan hocamızın görseli ile ele alacağız ama ben hocalarımdan ve ekiplerinden özür dileyerek, en kısa zamanda Van TSO olarak bütüncül bir anlayışla arkadaşlarımız ile istişare edeceğiz.”

 

“ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİDİR”

Bütüncül bir çalışma içinde olacaklarını söyleyen Takva, “Bu seminerin çıktılarını da ele alarak bütüncül bir bakış açısıyla ele alarak yeni bir etkinlik yapalım istiyoruz. Bu yüzden bu özrümü kabul etmelerini istiyorum. En kısa zaman da, gerçi valimiz en kısa zaman yoktur diyor ama Salı günü bunu yönetim kurulu arkadaşlarımız ile görüşeceğiz. Bir sonraki Salı olmadan böyle bir çalışmayı birlikte, Van’ın bütüncül bir bakış açısıyla ve diğer hocalarımızın katkılarıyla ortaklaşa paylaşalım istiyoruz. Bu çok önemli ve değerlidir.” Dedi.

 

 

“BİLMEDİĞİMİZ ZENGİNLİKLER VAR”

İnsanın yaşadığı yeri tanıması gerektiğini söyleyen Takva şöyle devam etti: “Bu anlamıyla insan ilk olarak kendini iyice bir tanımalıdır. Kendini tanıyan insan öncelikli olarak şunu ister. Kendinin yanı sıra yaşadığı yeri de tanımayı ister. Zaman zaman Vanlı olamayanlar, Vanlı olanlara sorarlar, siz Van’da buraya gittiniz mi diye. Üzülerek söylemeliyim ki başta ben olmak üzere birçok insan henüz bilmediğimiz, dokunmadığımız ve görmediğimiz zenginlikler var. Bizde bunun çok iyi farkındayız. Belki de gitmek dışında bugün bunları çok iyi göreceğiz ve işiteceğiz. Ancak ileri ki zamanlarda buraları da görme fırsatı olacaktır.”

 

TAKVA: MECBURİYETLERİMİZ VAR

Van TSO’nun sadece tüccarın ve sanayicinin odası olmadığını söyleyen Takva son olarak “Kentin bütün sorunlarına çözüm aramaya çalışan, bu anlamda kültürel ve sosyal bir takım çalışmalarda yapan ve farkındalık yaratmaya çalışan bir meslek odasıyız. Bu bizim hayatımızı çokta zorlaştırıyor ama mecburiyetlerimiz var. Biz bu mecburiyetleri yerine getirmek zorundayız. Kentimizin geçmişini geleceğimiz ile örtüşmeye çalışan insanlar var ve emek harcıyorlar. Bu sıcak yaz aylarında çalışarak geçmişimiz aydınlatmaya çalışıyorlar. Buda önemlidir. Erkan hocamız ile bu yakından görüşüyoruz. Ancak sadece medya üzerinden görüşebiliyoruz. Ancak umuyorum ki diğer alanlarda kazı yapan ve kadim geçmişimizi ortaya çıkaran hocamız ile bir görüşme yapmak için hepinizi burada yeniden davet ediyorum. Ama geldiğiniz yanınıza muhakkak bir arkadaşınızı da alın.” Diye konuştu.

 

 

KONYAR: HASSASİYETİMİZ VAN ÜZERİNE

Takva’nın ardından konuşan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Van Bölgesi Tarih vve Arkeoloji Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Erkan Konyar ise ilk olarak şunları söyledi: “Farkındalık ve kent bilinci ile Necdet başkanımız başlangıçta bazı noktalara değindi. Kentin dinamikliğini göz önüne almak noktasında aslında ülkemizin birçok yerinde sorunlar var. Ama Van hakkında konu ile ilgili bazı fikirlerim var. Her ne kadar İstanbul Üniversitesi’nde çalışıyor olsam da yılın 3-4 ayını Van’da geçiriyorum. İşimiz dolayısıyla her yılın 4’de 1’ini geçirdiğimiz şehir Van oluyor genellikle. Hassasiyetimiz daha çok Van üzerine oluyor. Geçtiğimiz günlerde Ömer Aytaç Aykaç arkadaşımız güzel bir köşe yazısına imza atmıştı. Van şehrini Ermenistan ile karşılaştırmıştı ve ‘Kentlik bilinci, farkındalık noktasında Van neden bu kadar geride?’ gibi bir başlıkla karşı karşıya kalıyordunuz. Van Erivan’dan da belki Anadolu’nun birçok kentinden daha eski ve köklü bir geçmişe sahiptir. Yaklaşık 7 Bin yıllık bir tarihsel sürecin üzerine kurulmuş bir kentten bahsediyoruz.”

 

“KİMLİKSİZ BİR KENT’ İMAJI GÖRÜNÜYOR”

Kimliksiz bir kent imajının göründüğünü söyleyen Konyar, “Her zaman söylüyorum ve bir eleştiri olarak dile getiriyorum. Özellikle basından arkadaşlar bunu da sık sık dile getiriyorlar. Van’ı bugün dolaştığınızda, alışveriş merkezlerine girdiğinizde, sokaklarında, meydanlarında bu 7 Bin yıllık geçmişin en ufak kırıntısını hissedemiyorsunuz. Tamamen aslında tabiri caizse ‘Kimliksiz Bir Kent’ imajı görünüyor. Bu sadece Urartu’da değil, Urartu çalışanları olarak ayrı bir hassasiyetimiz var ama Osmanlı da yok burada, Selçuklu da yok. Üstelik 600 yıl boyunca bu topraklara egemen olmuş, çok görkemli eser bırakmış bu topluluklara ait de hiçbir şey yok. Bunun bence masaya yatırılıp tartışılması gerekiyor. Kentin neden kendi geçmişinden kopuk olduğunun sorgulanması gerekiyor. Urartu’nun başkenti burada, Erivan’a gittiğinizde Erivan’ın bütün meydanlarında önemli konularda Urartu’ya ilişkin birçok eseri görüyorsunuz. Ama Van Urartu’nun başkenti ve en güzel yapıların yer aldığı bir kent. Buna rağmen Urartu’ya ilişkin hiçbir şey bulamazsınız meydanlarda ve açık alanlarda. Kendini ısrarla bize gösteren bir kalemiz var onun dışında Urartu’ya özgü çok fazla bir görsellik taşıyan bir unsur göremiyoruz.” Dedi.

 

 

GÖRSELLER ÜZERİNDEN VAN PROFİLİ ÇİZİLDİ

Konyar konuşmasının ardından Eski Van Şehri ile ilgili bir sunum yaptı. Konyar sunumunda şunları kaydetti: “Bu çalışmamda ve sunumumda ki amacım erken gelen Batı Literatüründen Doğu’ya, yani Ermeni Tarihçilerden sonra Doğu, Evliya Çelebi ve bazı görsellerden yola çıkarak Van’ın 17.YY’dan 20.YY’ın başına kadar olan tarihsel geçmişini anlatmak olacak. Bunu yaparken özellikle 19.YY seyyahlarının Van ile ilgili bazı görüşlerinden faydalanmaya çalıştık. Daha çok kent arkeolojisi bazında bir çalışma göreceksiniz. Siyasi durum, nüfus hareketleri bizim konumuzun çok dışında ve çok tartışılan bir şey. Yani ne kadar Ermeni yaşıyordu? Ne kadar Müslüman yaşıyordu? Çatışma ortamı var mıydı? Gibi unsurlara seminerimiz içerisinde yer vermedik. Çünkü bu veriler çok farklı kaynaklardan gelmesi gereken ve inanılmaz çelişki barındıran konular bunlar. Biz daha çok görseller üzerinden bir Van Profili çizmeye çalıştık.”

 

VAN’IN İLK BİLGİSİ 5. YÜZYILDA VERİLMİŞ

Konyar sunumunun devamında, “İlk Van’dan bahseden ve bilgi veren kaynak milattan sonra 5. Yüzyılda (ki bazı kaynaklarda 8-9 olarak geçebilir) Mozas’ın yazısıdır. Mozas’ın oluşturduğu metin şöyle bir gerçekliği bizlere sunuyor; milattan sonra 5. YY’ da dahi Urartu-Asur Eyaleti gibi algılanıyor. Çünkü Asur tanınan bir kültür ve Asur Kraliçesi Semiramis ile alakalı bir efsanevi mitler var. Ortadoğu’da birçok hikâyeye Babil’in Asma Bahçelerinden tutun başka hikâyelere kadar her şeyi Semiramis’e bağlayan kimi mitler var. Mozas’ın tanımı çok ilginçtir. Aslında destansı ve mistik terimler taşısa bile ana hatları ile bize Van Kalesi’ni ve içindeki eserleri kısaca tanımlıyor. Saraylardan bahsediyor, yapma su kanallarından bahsediyor, bahçeler kesimindeki yapılardan bahsediyor. Aslında ara çizgilerle Van kayalığının nasıl işlendiğini, saraylar kurulduğunu görkemli bir şekilde anlatıyor. Bundan sonra 18. ve 19. YY’ da Van’a gelen seyyahların temel metni bu oluyor. Hepsi Asur’un bu görkemli kentini görmek için geliyorlar. Çünkü Mozas’ın yazdıkların etkileniyorlar ve onun bu kaleme aldığı görkemli kenti ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.”

 

 

KONYAR: SIKINTILAR YAŞIYORUZ

Seminer’in ardından başlayan soru-cevap bölümünde kendine yöneltilen “Arkeoloji bir toplumu tanımamızı sağlayan en büyük bilgi kaynağıdır. Van’ın esnafından yöneticilerine, iş adamlarından vatandaşlara herkese birçok iş düşüyor. Gerekirse esnaflar da iş adamları da arkeolojik anlamdaki çalışmalara maddi yardımda bulunmalılar. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu da yanıtlamadan geçmeyen Doç. Dr. Erkan Konyar, soruyu şu şekilde yanıtladı “Ben aslında konuşmamın başında geçmişe sahip çıkmak anlamında yaşanan sıkıntılara değinmiştim. Bugün Van TSO dışında bizi ziyarete gelen bile yok, kaldı ki esnaftan destek almak çok uzak görünüyor. Bana ilginç gelen noktalardan birini de sizinle paylaşmak istiyorum. Bizim sponsorlarımız hep dışarıdan. Mesela bizim öğrencilerimizin Van’a gelmelerini sağlayan uçak biletlerini bile İstanbul Beşiktaş Belediyesi karşıladı. Yani bir tek bunu söylemem eminim yaşadığımız sıkıntıları anlamanıza yetmiştir.”

 

İşte seminerde de kendine yer bulan 7 Bin yıllık geçmişe sahip şehrimizin önde gelen tarihsel dokuları ile ilgili notlar.

 

ESKİ VAN ŞEHRİ

Van Kalesi’nin güneyinde yer alan Eski Van Şehri üç yönden iki kademeli ve hendekli surlarla çevrilidir. Bugün büyük bir kısmı yıkılmış olan surlar üzerinde doğuda Tebriz Kapısı, güneyde Orta Kapı, batıda ise İskele Kapısı yer alıyordu. Şehir camileri, kiliseleri, konakları ve diğer yapılarıyla 1915 yılındaki Rus işgaline kadar kullanılmıştır. Genelde tek veya iki katlı yapılar işgal yıllarında meydana gelen büyük yıkımlar ve yangınlardan dolayı terk edilmiştir. Eski Van Şehri günümüzde Kızıl Cami, Ulu Cami, Hüsrev Paşa Külliyesi, Çifte Hamam, Kaya Çelebi Cami, Horhor Cami, Miri ambarı Su Sarnıcı, Surp Paulos Kilisesi, Surp Vardan ve Surp Stephanos Kiliseleri gibi önemli yapılarıyla adeta bir açık hava müzesidir. 2012 yılından itibaren eski Van Şehri’nde sürdürülen çalışmalarda omurgalı ve oluklu taş döşeli çok sayıda mesken ve dükkân ortaya çıkarılmıştır. Bu mekânlarda karşılaşılan buluntular günlük hayatı yansıttığı gibi savaşın ve yıkımın izlerini de açıkça göstermektedir.

 

 

VAN KALESİ

Van Gölü’nün Doğu kıyısında kurulan Tuşpa Kenti tarih öncesi çağlardan 20.YY’ a kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan en önemlisi ise Van Kayalığı ve çevresine Tuşpa adıyla başkentlerini inşa eden Urartulardır. MÖ 9. Yüzyıldan 6. Yüzyıla kadar yaklaşık 250 yıl boyunca Doğu Anadolu Bölgesi, Kuzeybatı İran ve Aras Havzasında etkili olan Urartular siyasi etkilerine paralel olarak mimari açısından da birçok yeniliğin öncüsü olmuş başkent Tuşpa’da birçok anıtsal eser inşa etmişlerdir. Bunlardan Sardur Burç, Anıtsal Kaya Mezarları, Eski ve Yeni Saraylar, Doğu ve Batı Hendekleri, İçkale Surları, Minua Sirşinisi ve obelisklerin bulunduğu Analıkız Alanı Tuşpa’da günümüze kadar ulaşan önemli Urartu anıtlardır. 11. YY’dan itibaren sırasıyla Ahlatşahlar, Eyyubiler, Harzemşahlar, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hâkimiyetinde kalan Van Şehri 1548 yılında Osmanlı idaresine geçmiştir.

 

VAN KALESİ HÖYÜĞÜ

Tuşba Sitadeli’nin kuzeyinde ve ona paralel olarak uzanan Van Kalesi Höyüğü Urartu döneminde başkent Tuşpa’nın aşağı yerleşmesini oluşturmaktadır. Kuzey-güney genişliği 150 metre, doğu-batı uzunluğu ise yaklaşık 800 metre olan höyük ova seviyesinden 7 metre yüksekliğe sahiptir. 2010 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Erkan Konyar başkanlığında yeniden başlatılan Eski Van Şehri, Kalesi ve Höyüğü Kazıları sayesinde bölgede yalnızca kısıtlı sayıdaki höyüklerde gözlemlenebile Urartu Krallığı öncesinde ve sonrasında yaşanan kültürel değişimleri daha belirgin şekilde izleyebilmek mümkün olmuştur. Kronolojik olarak söz konusu değişimler üzerinden bölgenin yerleşim kültürü ayrıntılı olarak anlaşılmaya başlanmıştır.

Editör: TE Bilisim