8 MART - Kadın – kulluk ve özgürlük…

 

Kalplere Allah (CC) korkusuyla beraber vicdanî olarak kul hakkı duygusu yerleşmedikçe; sadece hukukî engellerle kadına şiddet engellenemez.

 

Kadın cinayetlerinin %70’i eşleri tarafından gerçekleştirilmekte…

İstatistiklere göre mültecilerin %70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturmakta. Dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle ülkelerini terk eden mülteciler,  gittikleri yerlerde de aile içi şiddet, cinsiyete dayalı şiddet, adli sistemlere erişememe, ayrımcılığa tabi tutulma gibi sorunlarla karşı karşıya gelmekteler.

 

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun tahminlerine göre dünyada her yıl 5000 kadın veya genç kız Töre ve Onur suçları nedeniyle kurban edilmektedir.

Savaş mağdurlarının çoğunu kadın ve çocukların oluşturduğu bilinmektedir.

Şüphesiz ki kadınların sorunları yukarıda sayılanlarla sınırlı değil.

 

Bilindiği gibi eski toplumlarda cariyelik ve kölelik sistemleri mevcut idi ve hiçbir köle veya cariye kendi isteği ile bu çirkin duruma tabi değildi.

Modern zamanda ise reklam sektörü başta olmak üzere, birçok akımın gönüllü kullanıcıları kadınlardır. Eski kölelik ve cariyelik sisteminden farklı olarak; çağdaş cariyelik ve kölelik, bireyi kendi isteğiyle mağdur etmekte ve bu kadınlar mağduriyetinin farkına varamamaktadır.

En kötüsü de kadınlar özgürlük adı altında ve feministvari sloganlarla hak iddia etmekteler, fakat her geçen gün ne kadar da köleleştiklerini göremeyecek kadar bir dayatmaya maruz kalmışlar…

 

Gelenekçiler kadın sorununu modernizmin doğurduğunu; modernistler ise geleneğin bu sorunu doğurduğunu iddia etmekteler.

Oryantalist söylemin temel iddialarından biri; başta kadın hakları olmak üzere pek çok alanda geri kalmışlığın nedeninin İslam olduğu vurgusu yapılmakta ve modernleşmeyle kadınların birtakım haklara sahip olduklarını iddia etmekteler.

 

Oysa ki kadının aleyhine işleyen ataerkil nitelik taşıyan kanunların İslamın değil, modern hukukum içinden çıktığı bilinmektedir.

19. yy Avrupa’sındaki hakim felsefe cinsiyet esasına dayanırken, erkeğin egemenliği esas alınıyordu.

Batı Avrupa okullarında okuyan Arap dünyasının reformcuları da bu kanunları getirip şeriat hükümlerini bu felsefe ışığında modernleştirdiler(!). Böylece şeriatın kadını koruyan esnek yapısı değil, erkeğin haklarına vurgu yapan hükümleri kanunlaştırıldı.

 

İslamı esas alan bir yol takip edecek olursak, ilk başvuracağımız kaynak şüphesiz ki Kur’an-ı Kerim’dir.

“ Mümin erkeklerde, mümin kadınlarda birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdır. İyiliği emre-der, kötülükten vaz geçirirler. Namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Allah’a ve Resulüne itaat eder-ler. İşte bunları Allah rahmetiyle bağışlayacaktır. Gerçekten Allah Aziz’dir ve Hakim’dir. “ (Tevbe-71)

Bu ayeti kerimedeki vurgu çok önemli! Mümin erkek ve mümin kadınların birbirlerinin dost ve yardımcısı oldukları vurgusu. Demek ki kadın ve erkek kulluk ve insanlık değeri bakımından eşittirler. Fakat fıtrat, yetenek, eğilim, imkan ve donanım bakımından çeşitli farklılıklar arz edebilirler ki; bu gayet tabiî bir şeydir.

Kur’an-ı Kerim’de bu ve benzeri pek çok ayet mevcut. Hatta Meryem Suresi, Nisa Suresi gibi sureler direk kadın isimleriyle anılmakta.

 

Başvuracağımız 2. kaynak ise şüphesiz ki Sünnettir.

Veda Hutbesi’nde Hz. Peygamber (SAV) “Ey insanlar! "Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allahtan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız…” sözleriyle tarihe geçmiş ve gelecekte kanun niteliği taşıyacak bu sözleri değerlendirmek gerekir.

“Dininizin yarısını bu Hümeyra’dan (Hz. Aişe-RA-) alınız” vurgusu…

İlk inanan ve en büyük desteği verenin Hz. Hatice(RA) olması…

İlk şehidin bir kadın (Hz. Sümeyye-RA-) olması…

Alim ve Hafız olan Ümmü Varaka(RA) adlı bir hanım sahabenin Hz. Peygamber(SAV) tarafından bir camiye imam olarak tayin edilmesi…

Mescide O’nun (SAV) eşlerinin bizzat iştirak etmeleri…

Mübarek kızı Hz. Fatıma (RA) içeri girerken Resulullah (SAV)’ın ayağa kalkarak O’nu (RA) yerine oturtması

Mevsimin ilk meyvelerini önce kız çocuğuna yedirmesi…

Hz. Resulullah (SAV) zamanında hanımların bizzat savaşa katılmaları…vb. gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bütün bu durumlar gösteriyor ki; modern dünyanın birbirlerinden ayrı gibi gösterdikleri ve kadını sömürdükleri bu durumuna karşılık, İslam kadın ve erkeği bütünleştirmiş ve birbirlerinin destekçisi ve yardımcısı rollerini yüklemiştir. “ Kadın erkek bütün insanlar tarak dişleri gibi birbirlerine eşittierler.” Hadis-i Şerifinden de bu anlaşılmaktadır.

Gelenekçilerin, modernistlerin, oryantalistlerin, feministlerin aksine İslam kadına verebileceği en büyük değeri vererek, cenneti ayaklarının altına sermiştir.

İtalya’da 18. yy’da toplanan bir heyet “ Kadınlar İnsan mıdır?” ın tartışmasını yaparken, orta çağ Avrupa’sında cadı kazanlarında kadınlar cayır cayır yakılırken;

 İslam toplumunda Muhyiddin Arabi gibi İslam alimlerinin hizmetinde bulunduğu Fatıma Binti Müsennalar… (12. yy)

 Beyazıt-ı Bistami ve Zinnuni Mısrî ‘nin ilmine ve duasına başvurdukları Fatıma Nişaburiyeler…

Hasan-ı Basri Hazretlerinin (Ra) fetvasını aldığı Rabia tül Adeviyeler…

17. yy’da Mevlevi Şeyhi vefat ederken yerine geçip, tekkeyi yönetip bu günkü durumuna getiren Destine Hatunlar…

Bişr-i Hafi’nin sürekli sohbetine katıldığı Amine Ramliyeler…

Yakın tarihimizde, Kurtuluş Savaşı’nda ün kazanmış Nene Hatunlar, 90 yaşına rağmen savaşmaktan aciz kalmış birliği harekete geçiren Rahmiye Hatunlar ve daha kimler kimler…

 

O halde;

Ey eli ve ayağı öpülesi Allah’ın hediyesi olan KADIN!!! Kalk, doğrul, kulluk bilinciyle özgürleş ve eşsiz nesillere ışık ol, nur ol, eşine dost ol, yoldaş ol! Topluma iffet ve edep abidesi ol!

Haklarını, modernistlerin, oryantalistlerin, feministlerin, gelenekçilerin ve sömürgecilerin insafına, aciziyetine ve çarpık uygulamalarına bırakma.

SEN, Muhammedî (SAV) vasıflarla, kulluk bilinciyle özgürsün, sahip çık!

 

Tüm insanlık için baskının ve sömürünün olmadığı, Rahmanî buyruklarla her kavramın yerli yerinde olduğu bir dünya ve akabinde huzurlu bir ahiret hayatı düşlüyorum…

 

 

 

 

 

                                                                                                     Geylanlı Hanımlar

                                                                                                 Eğt. Ve Kül. Der. Bşk.

                                                                                               Selma MEDENİ YÜZER

Editör: TE Bilisim