Etrafımıza şöyle bir bakalım; Herkes varlığını bir şeye adamıştır. Çünkü adanmışlık fıtri bir özelliktir. Varlığını Allah' tan Başkasına adayanlar kendilerini harcamış, varlıklarını hor kullanmış ve israf etmişlerdir. Yani bu kainatın "gözbebeği" mahiyetindeki insan ucuza gitmiş, kendisinden bekleneni yapamamıştır.

 

"Oysa ki insan fiyatı değil değeri olan bir varlıktır." Demiş bir düşünür.

 

Asıl adamayı şöyle izah etmek mümkündür:

 

Allah rızasını elde etmek maksadıyla bir ibadetin yapılması, bir fiilin yerine getirilmesi konusunda söz vermek; niyet etmek, vaad etmek. Kurban: Hak yolunda Allah'ın emirleri gereğince kesilen ve Allah a yakınlaşmaya vesile olan anlamlarına gelir.

 

Adamak sorumluluk hissinin pratiğini ortaya koymaktır. Kendinden olanı Allah yoluna koyarak kirlilikten ve bayağılıktan kendini ve ailesini arındırabilmektir. Tıpkı Hz İbrahim as’ın Hz İsmail as’ı bir an bile Tereddüt etmeden adaması, hem de en değerli parçasını, üstelik ömrünün son yaşlılık demlerinde zorluklarla sahip olduğu kıymetlisini...

 

Onunla as aynı kıymette olan İsmail as ise hiç Tereddüt etmeden adanmayı kabul etmesi, aynı mertebede olmalarının işareti sayılan teslimiyetlerdir. Adayanda adanan da yüceler yücesinin emrine tam bir takva ve teslimiyetle amade. İbrahim'i duruş İsmail’i teslimiyetle kendini bulmakta...

 

İşte bu teslimiyet ve takvayı bilen Rabbülalemin cc hiç dostunu yolda bırakır mı? Hemen en hızlısından ve güzelinden bir koç göndererek adamanın son şekliyle örnek sunmaktadır. Ve sınav başarıyla son bulur.

 

Yapılan her ibadet Allah'a Gönderilen mektuplu zarf gibi düşünürsek, Hz İbrahim as en kaliteli mektubu göndererek zarfını kabul ettirmenin memnuniyetini yaşamıştır.

 

Benzer örnek Kuran'ı Kerim'de Maide suresinde Habil ve kabil kıssası olarak da karşımıza çıkmakta. Allahu Teala iki kardeşten kurban ister. Habil en güzelini adayarak dolu zarf gönderip kendisini kabul ettirirken, kabil tabiri yerindeyse mektupsuz zarf yani takvadan ve samimiyetten yoksun bayağı bir adamayla huzurda kabul görmez.

 

Dolayısıyla;

 

"Kurbanlarınızın ne etleri nede kanı Allah'a ulaşmaz, ama sizin takvanız Allah'a ulaşır" (hac 22/37).ayeti celilesi devreye girerek Habil'in takvası ve samimiyetiyle gönderdiği dolu zarfı kabul görürken Kabil'in boş zarfı kabul görmeyerek Allah'a yaklaşmaktan alı konur.

 

Neticede bu içi boş eylemiyle Allah'a yaklaşmayan Kabil'de haset ,kıskançlık kin gibi hasletlerin ortaya çıkması sonucu KARDEŞ katlini gerçekleştirmesine neden olmuştur.

 

Bu örnekle söyleyebiliriz ki ilk insandan günümüze kadar Süregelen KARDEŞ katlinin arkasındaki neden Allah'a adayamadığımız dünyalıklarımızdan, O’na cc yaklaşamadığımızdan ileri gelir.

 

Demek ki kelime anlamı " yaklaşmak " olan kurbanla Rabbe yaklaşmanın neticesiyle bizde mevcut olan kalbin hastalıklarından korunarak güzel hasletler yeşerterek bireysel ve toplumsal huzurun kazanılmasında da rol alıyormuşuz.

 

Yine Kuran'ı Kerim'de Ali İmran'a Suresi'nde adanmışlıkla ilgili bir kıssa daha İmran'ın karısı henüz doğmamış Meryem ini Rabbine adamıştı. Nitekim Doğan yavrusu Meryem’ini mabede teslim etti.

 

Tıpkı Resulullah sav e hediye edecek bir şey bulamayan hanım sahabenin biricik oğlu Hz Enes’i O’na sav hediye etmesi gibi... Bu örnekleri çoğaltmak mümkün...

 

Sevdiğin kendinden bir parçayı inandığın ve kendini bulmanın bir aracı olarak Rabbine adamak ve bu arayışta kendini bulmak...

 

Biraz tefekkür edip günümüzü bir yoklayacak olursak...

 

Biz bu bayramda ne kurban edeceğiz? Dünyevileşmenin olabildiğince bizi kuşattığı ve benliğimizi, algılarımızı Şirk ve dünyevi süzgeçlerde geçirdiği bu zamanlarda kurban ettiğimiz hayvanlar dışında içimizden kurban ettiğimiz ve Rabbimize adadığımız başka neyimiz var. Kurban edilen hayvanla, zihnimizin ve yüreğimizin adadığı ne kadar örtüşüyor. Bunlar örtüşüp faaliyete geçtiği zaman biz gerçekten bir kurban adamışız demektir.

 

Tıpkı küçük yaşlarda ilim için evlatlarını adayan ebeveynler (Gavsulazam Seyyit Abdülkadir'i Geylani'nin ra annesi onu küçük yaşta Bağdat'a ilim tahsili için göndermiş ve bir daha görememiştir) kendini adayan gençler, İnsanlığın hizmetine, eğitimlerine, kendi ömürlerini çürüten bu uğurda kendi hanesini ihmal eden, Dünyayı ellerinin tersiyle iten peygamber varisi alimler, evet samimiyet ve teslimiyet Sınavı'ndan geçen Habil'in, Hz İbrahim’in, İmran'ın Karısının takipçileri devam ettiği gibi, samimiyetten ve teslimiyetten uzak, dünyalık ne kadar şey varsa onları elde etmek için Ömür çürüten Kabil'in takipçileri de alabildiğine çoğalmakta.

 

Bu bayramda safımız belli olacak...

 

Bu samimiyet, teslimiyet ve takvayı gerçekleştiren Kullar olmamız dileğiyle mübarek bir bayram diliyorum...

 

Selama Medeni