Ermektir Beytullah'da asıl sırra mûrâd…

Mânâ şekil ile değil, bu eğilen beller esasında taşa değil…

Rahmanu Rahim'e (CC)…

Taşa kıymet verene.

Gönül yıkanın makbul olmaz imiş namazı HAYY!!!

Gönül yıkan, gönüldeki PADİŞAHI (CC) incitirmiş HÛ.

Tüm bu hakikat idraki ve iki derûni aşkla gönlün has bahçesinden manâ sergüzeştine. Beytullah kervanından bilahare Cebelinur güzidesi Hira inine. Öteler sergüzeştine…

Bre âşık! Mâşuk, mekânında mihmandar; mihman diye davet eylemiş ya seni… Davet büyük! Ya icabet?

 

Taa içerden bir Lebbeyk!

HÛ!!!

 

VEEE…

Mânâ üstadının huzurundan gayrı, ötelere vakt-i revan demi gelip çatmış; hüccac olma adaylığı ise dillere destan oluvermiştir çoktan.

Üstadından icazet mührünü almış olmak ise apayrı bir havaya bürümüştür âşığı… Mânâ kimliği "Edep Ya HÛ" ile teslimiyet ummanında cûşa gelmiştir âşık.

Evvela iki rekât şükür namazı eda ettikten sonra Üstad nazarından cereyan eden gönül reçetesinide usûlca alıp huzurdan ayrılmış ve Beytullah kervanına çoktan karışmıştır âşık.

Dem visal demidir. Dem candan, tenden geçmenin nihai demidir. .Ve 'beni' yerle yeksan edip Hay  (CC) olanla hem hâlleşme demidir dem…

Taa içre. Edep içre edep ile bir HÛ!

Yollar kurak. .Lâkin gönül Nevbahar… Hatiften bir nida: "LEBBEYK"

Gönlün has bahçesinde, Beytullaha visâl yolculuğu adım adım yaklaşmakta. .Âşık en edepli selâmını bir sır gibi saklamakta. .

Bir yan, bir dön, bir coş… Gündüz gibi yan, gece gibi sön.

Aşk ile diril, tevazu ile eğil, ezil.

İşte sen, ey ben ve bendeki ben, nefsim…

Sen şu an, vücudundaki her bir hücrenin ayrı ayrı, yana yakıla, tek bir tozuna meşk ile kurban kesilmesi gereken, HABİBİN (SAV) ayak bastığı, gezindiği, kelâm buyurduğu mekândasın. YA HÛ!!!

 

Duydun mu Cebrail’in (as) kanat seslerini, Hz. Fâtıma'nın (Ra) koşa koşa, Babacığım deyû feryad ile kanrevan sesini.

 

Duydun mu duydun mu?

 

MEVLÂ'NIN (CC) tesellisini, terk etmeyişini, DOSTUNU(SAV) sahiplenişini, kimsesiz kaldığını düşünürken.

 

Âşık hâl lisânı ahvalinde.

 

Şimdi ey nefsim, ayıl, titre ve kendine gel!!!

 

Sakın dönmek deme bu dönmeğe.

 

Uçmak de bu tavafa... MEVLÂ (CC) kaç kez nazar buyuruyor ,cismine, kalbine…

Hâyâ et, aşksızliktan, zâhiri-batini kirlerinden.

 

Affet de… affet… ALLAHIMMM (CC) affet.

 

Kulum diye yâd et, n'olur HÂLİKİM (CC).Bana kızma, kırılma, benden dolayı n'olur üzülme, incinme.

 

Ben SENİNİM (CC)

 

Lebbeyk Sultanım Lebbeyk! !

 

Lebbeyk sedası kalbi ihtimamla yükselmekte âşıkın ağzından... Sekr hâliyle hmekte hilkat gerçeğini döndükçe. .Her bir aza ayrı bir hakikat raksında... Lisân, gönülle müthiş bir âhenk ile hemhâl olmuşken ruh yükselip de varmış huzura. .Dönüyorum. .Dönüyorum... Döndükçe "ONU" (CC)görüyorum hakikatince vecdde âşık.

 

Her bir Lebbeyk yönelişine "Kulum" mukabelesi gönlün ufkunda... HAY HAK!!!

 

Tavafta tatlı ve ılık bir rüzgâr yakalar gönlünü âşığın. .Estikçe eser. .Harareti hafifletmeye geldiği besbellidir. Ve herkese feraseti nispetinde sır aralanır tavafta. Kimine selâm, kimine müjde...

 

Duâya icabet Buyuran (CC) Zâtını daha bir belli ettirir Kendi mekânında... Mekândan münezzeh olan Sonsuz Kudretin (CC) "Hoş geldin" ilhâmı fısıldar kimi tavaf kâra. .Kimine suret âyan edilir. Kimine siret kilitleri icin anahtar bahşedilir. Kimi yiğit, şehadet şerbetini nûş eyler menzili Beytullahta... Müezzinler Sultanı Habeşli Bilal "es-Salah" derken uyanıvermiştir kimi, tatlı uykusundan... Ey Âdemoğlu nidasıyla bir ses gök kubbede. Bu sesleniş kimilerine müjde seslenişi, kabul ediliş seslenişi. HAY HAK!

 

Melekût âlemindeki emirlerine, muhibbisi için haber göndermiştir Halikı Zülcelâl. ."Ben Seninim, Sende Benim...”

 

Melekût emirleri, usulca araşır ve yaklaşır Hak Muhibbi’sine... Lebbeyk sesleri yavaştan azalır lisanında muhibbinin. .Birileri gelmekte, bu gelen ayak sesleri bambaşkadır. .Kudretinin (CC) habercileri güvercin adımı misâli ile haber salmakta muhibbinin gönlüne. .Ve lahutî lisanla okunmakta müjde.

"BEN SENİNIM SENDE BENİM"...

 

Akıl yitik..Ruh kalıba dar.. Ve âzalar HÛ demeye yarış hâlinde. .

 

Müjdeye mukabil sicim sicim akmakta gönülden ab-ı çeşm. .

 

Ruh, tevhid raksına çoktan başlamıştır takva libasıyla. .İhlas yörüngesinden hiç şaşmaz zerreler... Teslimiyet denizinde emin adımlar o vakit atılır şeksiz imânla. .

 

Ve fena makamına yükselir âşık, Rahmanın (CC) 'Kün' buyruğuyla

 

Tüm bunlar cereyan ederken Beytullahta, sesleniş her dem daimidir Yaradana(CC) "LEBBEYK, ALLAHUMME LEBBEYK"

 

Telbiye duasının bir hikmeti varmış ya.

 

Habibi Zişanın (Sav) torunlarından olan Hasan, Hüseyin ve Zeynelabidin Efendilerimiz (r.a.) bu sözleri söylerken, renkleri sararır, vücutları terler ve zorluk çekerlermiş.

 

"Buyur ey Rabbim" derken, "hayır" cevabını alıverirsek, halimiz nice olur, diye endişelenirler, bu korku onların belini bükermiş!

 

Sır çölü kervanında gönlün ufuk âlemine İlâhi ilhâm, Mekke'nin güzide mekânına yöneliş çağrısı yapmakta...Ve gönlün has bahçesine şems o an tevellüd etmekte. .Çağrıya mânâ kulaklarıyla can kesilmekte ve pusula güzide mekânın yolunu göstermekte.

 

HİRA!!!

Cebeli nur, güzide parçasını ana yavrusu gibi korumakta ve gözünden sakınmakta. .. Selâm Sana Ya Kutlu Cebel!!!

 

Aşkın zirvesi,vuslatın limânı Hira!

 

Yolcuların en hayırlısını (Sav) Rabbiyle buluşturan; görünmez denizinde aşktan gemileri, Rabbine doğru yol aldıran...

 

Mekân içre mekân Hira..Selâm olsun Sana. .Âlemlere rahmet  (Sav) tebliğci önderini ağırlamış olmakla her daim şerefyab hâlindesin. .Buram buram "O" (SAV)kokmaktasın.

 

Asrı saadet canlanmakta gözümde. .Ashabının Onun (Sav) etrafında deli divane oluşları, İslâmla şereflenmislerin sesleri gelmekte cümbüş yelleriyle. ..Ne çok şey saklarsin özünde ey kutlu in! Ağlamaklı ahvâlini seni ziyaret eden herkes anlar mı ki acep? Sanki herkesi beklemekte, sanki Hep orda. .Gönül, mısralarını yazmakta vecd mürekkebiyle. .Tamamlanan her bir mısra gayb makamıyla bütünleşip Yâre (Sav)gitmekte. .Giden her mısranın getirisi mânâ kulaklarını usûlca  çınlatmakta ; "ÜMMETİM, ÜMMETİM"...!!!

 

Allahumme salli alâ Seyyidina Muhammed.

 

Huzurdayım...Derin bir tefekkürde ve "IKRA" emrinin tecelli oluş provasındayım... Okuma bilmem diyen Sevgilinin (Sav) nefes sessizliginde kayboluştayım. .Hay kurban Ey Ümmi!!

 

Altıyüz kanadıyla,devâsa heybetine bürünerek tüm ihtişamıyla nasılda zuhur eylemiş Cibrili Emin. (as)

Ve bir kere daha buyrulmakta hatiften. ."Ikra’ bismi rabbikellezî halak"..

 

Hira şahit. .Şahittende òte,dost..Dosta dost. .Dosta yâr. .Ey dost ini..!! Rahmet nurları her bir zerrene nakşeylendi müjde!!İlâhî rahmet üstüne sağnak sağnak yağmakta. .Ve ıslanmaktasın..Katreden ummana misâliyle coşmaktasın. .

 

Müjde Sana Ey Hira!!!

 

Hakkın kelâmları âyet olup inmekte ve sen öteler ötesinden gelene şahitlik yapmaktasın. ..Ey Rahmet ini.!!!.Ne desem. .Ne anlatsam. .Kim inanır gözle görünmeyip hissedilenlere..Yandım mı sen söyle? Zerrene hapsedilmiş sırlara meftunlar var... Ya seni uzaktan uzağa seyre dalmış hayranların...

 

Vuslat vaktidir. ..Ondan  (Sav) alınanla yine Onun  (Sav) huzuruna teşrif vaktidir. .Âşıkın mihman sergüźeşti Hira firkatinden, Mescid-i Nebevi visâli ile taçlanmakta... Medine cihetine kervan usûlca yol almakta. .

 

Ve âşıkın gönül âleminde hakikat firtınaları, Medine vuslatının yankı havadisleriyle hasbihal etmekte.

 

Vecd mürekkebinden son katreler firkatin elemiyle dökülmekte...

 

Hiram!!!

 

Mânâ reçetimin sonundayım... İşte o an diyor ve gerisini hakikat sükûtuna bırakmaktayım.

 

Seyr-i ilallah'dan Seyr-i fillah nârındayım. ..ONUNLAYIM  (CC)

 

Ve âşık, Mâşuka vuslat. .

Editör: TE Bilisim