Merkez Bankası Başkanlığı görevine 8 Temmuz'da atanan Uysal, 15 Temmuz'da yeni dönem stratejilerini anlattığı röportajda iletişimden makul reel getiriye, fiyat istikrarından finansal istikrara, rezervlerden enflasyona kadar birçok alanda ipucu verdi.

‘MERKEZ BANKASI BAŞKANI SOKAĞA İNMELİ’

TCMB Başkanı Murat Uysal'ın açıklamalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, TCMB Başkanı Murat Uysal'ın yeni dönem stratejisinin ana temasından, öncelikli hedefin enflasyon ve iktisadi faaliyetin sürekli takibi olduğu sonucunu çıkardığını söyledi. Enflasyon öncelikli bir politikanın Türkiye'nin bugün ihtiyaç duyduğu en önemli yaklaşımlardan biri olduğunun altını çizen Arzova, ancak bunun sadece tek başına Merkez Bankasının yapabileceği bir husus olmadığını vurguladı. Arzova, maliye politikasının da buna uygun tasarlanması ve hükümet iradesinin de enflasyonun düşmesi yolunda uygulanacak politikalardan taviz verilmemesi şeklinde olması gerektiğini dile getirdi. "Tabiri caizse IMF'siz bir IMF politikası uygulanması gerekli" diyen Arzova, "Bunun haricinde piyasaların yakından takibi de Merkez Bankasının yapması gereken temel işlevlerden biri. Merkez Bankası başkanı sokağa inmeli, fabrika gezmeli, esnaf ziyaretinde bulunmalı. Tıpkı New York Fed başkanının yaptığı gibi." şeklinde konuştu.

DOLAR YERİNE AVRO KULLANILABİLİR

Prof. Dr. Burak Arzova, Merkez Bankasının rezervlerini artırma konusunda öncelikle model portföyde değişikliğe gidip gitmeyeceği hususunu kamuoyu ile paylaşması gerektiğini ifade etti. Arzova, "Belki bu yeni dönemde TCMB'nin 'Libra' gibi yeni ödeme sistemlerine ortak olması ya da portföyü içerisinde kripto paraları da dahil ediyor olması önemli bir gelişme olabilir. Doların portföy içerisindeki ağırlığı kısmen azaltılarak bu ağırlık ihracat para birimi avro yönünde kullanılabilir." diye konuştu. Son iki Merkez Bankası başkanı döneminde iletişimi hep sınırlı kaldığına işaret eden Arzova, doğrudan Merkez Bankasını etkileyen konularda anında tepki verilemediğini söyledi. Arzova, ihtiyaç duyulduğunda Merkez Bankasının piyasalarla iletişime geçmesinin güven artıcı bir eylem olduğunu sözlerine ekledi.

 "ZORUNLU KARŞILIKLAR ETKİN KULLANILACAK"

QNB Finansinvest Başekonomisti Burak Kanlı, yeni dönem stratejisinde enflasyon kadar iktisadi faaliyet görünümünün de göz önünde bulundurulacağını belirtti. Bu çerçevede, temmuzdaki PPK toplantısından başlayarak gelecek toplantılarda politika faizinde ciddi miktarda indirim yapılacağını tahmin eden Kanlı, "Bunun yanı sıra, zorunlu karşılıkların etkin bir biçimde kullanılmaya başlayacağının sinyallerini almaktayız. Bu, zorunlu karşılık oranlarının, yükümlülüklere ve bankaların bilanço yapısına göre (örneğin kredilerin payı, kredi artış hızı, yurt dışı ile yapılan swap miktarı gibi) göre çeşitlendirilmesi şeklinde olabilir. Zira, yeni başkanın finansal istikrara dair yaptığı vurgu, bu konuda önemli adımların atılacağına işaret etmekte." ifadelerini kullandı. Kanlı, şeffaflık ve daha etkin iletişim politikasına sıklıkla atıfta bulunulmasının da bu alanda yeni uygulamaların geleceğini gösterdiğini söyledi. Kanlı, rezervlerin artırılmasına ilişkin olası adımların; bankaların TCMB ile swap yapma imkanlarının artırılması, düzenli döviz alımlarına başlanması ve reeskont kredi limitinin artırılması olabileceğini ifade etti.

5 KONU BAŞLIĞI ÖNE ÇIKIYOR

Deniz Yatırım Stratejisti Orkun Gödek de TCMB Başkanı Murat Uysal'ın yaptığı açıklamalara baktığında "iletişim", "finansal istikrar ve zorunlu karşılık", "para politikasında manevra alanı olduğu", "reel faizler kavramı" ve "rezervler" olmak üzere beş konu başlığının öne çıktığını söyledi. Zorunlu karşılıklar dışındaki konuların tamamının son dönemde gündemde olduğunu ve analistler tarafından sıklıkla tartışıldığını belirten Gödek, "Şubat ayında zorunlu karşılıklarda ayarlama yapıldığında bunun önemli bir politika sinyali olduğu konusunda piyasa katılımcıları arasında değerlendirmeler söz konusuydu. Ancak, devam eden dönemde risk başlıklarının artması olası politika uygulamasının bir süre daha ertelenmesine neden oldu." ifadelerini kullandı. Gödek, iletişim konusunda bir süredir ciddi sıkıntılar yaşandığı ve özellikle mart ayındaki rezerv tartışmasının burada en belirgin örnek olarak gösterilebileceğini dile getirdi. İletişim kanallarının üst düzeyde kullanılacak olmasının para politikası üzerinde olumlu algılanacağına dikkati çeken Gödek, "Attığımız her adımı piyasa işlemcilerine çok net anlatmamız gerek. Algının bozulduğu ortamda spekülasyon artıyor. Mesajların içi dolu olduğunda beklentiler daha sağlıklı şekillenecektir." dedi.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN ÇOĞU BAŞARAMADI

Stratejist Orkun Gödek, reel faiz hesaplamasına yönelik farklı yaklaşımların söz konusu olduğunu, beklenen ya da mevcut enflasyon üzerinden politika faizinin çıkarıldığını söyledi.

"Tabi ki kritik nokta, beklenen enflasyonun ciddi anlamda çıpalanmış olması" diyen Gödek, "Çoğu gelişmekte olan ülkede bu henüz başarılabilmiş değil. Öte yandan gelişmişler de beklentilerin düşük tutulması gibi bir sorun söz konusu. Çok basit olarak ortalama politika faizi ile ortalama enflasyondan baktığımızda emsallerimiz (Güney Afrika, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Rusya) 2014-2018 döneminde 2 puanın hafif üzerinde reel maliyete katlandılar. Tabi bu grupta konuştuğumuz enflasyon düzeyi de o dönem yüzde 5-6'lar. Risk primi de gözetiliyor dönem bazında. 2-2,5 puandan düşük olmasının yakın geçmişte yatırımcı algılamasında problem oluşturduğunu görmüştük." değerlendirmesinde bulundu.

KAYNAK: AA

Editör: TE Bilisim